Irak politikamız belli: Hiçbir suretle bu komşu ülke hudutlarının değişmesini istemiyoruz.. Irak'ın toprak bütünlüğü parçalanmamalı.. Bunun bizce haklı gerekçeleri de var.. Ancak, Saddam'ın iş başında kalıp kalmaması konusunda açık ve seçik bir görüş sahibi değiliz.. Saddam gitse de olur, gitmese de.. Yeter ki Irak toprak bütünlüğünü korusun.. Saddam komşularını tehdit eden bir diktatör; acımasız, eli kanlı.. Sekiz yıl İran'la savaşmış, Kuveyt'i işgal etmiş bir saldırgan.. Türkiye'yi de zaman zaman tehdit eden ve durmadan silahlanan gözü pek bir mâcerâperest.. Saddam'ın varlığı, Irak'ın bölünmesine engel olduğu için, onun iktidarda kalması bizim dış politikacılarımızın işine geliyor.. Acaba öyle mi? Saddam, her gün her saat biraz daha silahlanıyor, biraz daha güçleniyor.. Yıllardır kimyasal silah üretiyor; Halepçe'de 5000'e yakın kendi vatandaşını zehirledi.. Nükleer başlıklı füze üretimine ha geçti, ha geçecek.. İyi de Saddam'ın iş başında kalması onun daha da silahlanmasını, Türkiye'yi tehdit eder hale gemesini hızlandırmayacak mı? Hele kendisini biraz güçlü gördüğü zaman komşularına saldırmak gibi sabıkaları da varsa böyle bir sergerde liderden nasıl emin olabilirsiniz? Birinci ikilemimiz bu.. Amerika'nın Saddam'ı uzaklaştırmak ve Irak ordusunun elindeki kimyasal silahları yok etmek için girişeceği bir kara ve hava harekâtına karşı gelemeyeceğimize göre, bu savaşın dışında nasıl kalabileceğiz? İkinci ikilemimiz de bu.. Şimdiye kadar düşünmediğimiz bir başka tehdit de şu: Saddam, Amerika'nın Irak'a girme konusunda ısrarlı olduğunu anlar ve "gelin bütün silahları imha edin, barındırdığımız teröristleri de alın götürün" der, Irak hudutlarının 36. paralele çekildiğini yani Kuzey Irak'ı Kuzeylilere bıraktığını açıklarsa, halimiz nice olur? Irak'a rağmen Irak'ın toprak bütünlüğünü korumak gibi gülünç bir duruma düşmez miyiz? Üçüncü ikilemimiz de bu.. Yok mu bizi bu ikilemlerden kurtaracak bir formül? Elbette var.