İyi ki Ahmet Altan var

A -
A +

Şimdi anlaşılıyor ki, bize ne dayatılmışsa, onu öğrenmişiz.. Eğitim sistemimiz bizi bilgilendirmekten çok, görüş sahibi yapmış.. Üniversitelerimiz ve aydın takımımızın büyük çoğunluğu, siyasî rüzgârlara boyun eğmiş, bildiklerini kitaplaştıramamışlar.. Gerçeklerse bugün olduğu gibi hep örtbas edilmiş.. Bu yüzden bizim toplumumuz şifahî bir toplum olmuş... Laf çok, kitap yok.. Ben zaten geri kalmışlığımızı matbaanın gecikmesine bağlayanlara hiç inanmadım.. Matbaa da olsaydı, hakikatleri yine de şifahen anlatacak ve şifahî toplum karakterimizi sürdürecektik; bugün olduğu gibi.. Dedikoducu bir toplum olduğumuz iddiasında değilim, ama insaf edin, matbaanın giriş tarihinden bu yana 150 yıl geçtiği halde Batı'nın şu son yüz yıllık bilim tarihini kitaplıklarımıza kazandırabildik mi? Bilemedik, ama hep görüş sahibiyiz.. İdeolojiler, izm'ler, sloganlar ve ön yargılar hakim oldu hayatımıza.. Ne dayatıldıysa o öğretildi genç kafalara.. Koskoca bir yüz yıl boşa geçti.. Hâlâ Avrupa'nın bekleme odasındayız.. Gerçek bilim adamlarımızı ve gerçek aydınlarımızı tenzih ederim.. Kendi alanlarında kendi konularına vakıf binlerce bilim adamımız yüzbinlerce aydınımız var.. Ancak bilim tarihi, bilim felsefesi alanında pek az insanımız olmuş.. Sayıları az olduğu için kendilerini şifahî bir topluma kolay kolay kabul ettirememişler.. Oysa az da olsa bu yetişmiş insanlarımızda da Batı'daki bilim adamlarında olduğu kadar bilimsel zekâ ve matematik tutku "Sciantific İntellegens" ve "Math Antxiety" özellikleri var.. Var ama çok azınlıkta kaldıkları için sesleri duyulmuyor..  Aklın ve bilimin nitelik ve nicelikleri felsefe ve metafizik boyutları üzerinde pek durmadığımız halde, akıl ve bilim kelimelerini yediden yetmişe ağzımızdan düşürmeyiz.. "Eller aya biz yaya" sözcüğü durmadan gevelediğimiz bir darb-ı mesel olmuş bizde.. Her ortalama bilim adamımız bile 1800-1900 yıllarının Avrupa'sında ve özellikle Fransa'sında "Pozitivizm", "Rasyonalizim" ile estirilen Saint Simon fırtınasının materyalist ve tarihcisi yorumlarını ezbere bilir.. Ancak, son yüzyılımızın geçmişteki bu fosilleşmiş "izm"leri çürüten gerçeklerden hâlâ habersizdir.. Sizin anlayacağınız son yüz yılın bilimsel gerçeklerini bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek yandan ıskalamışız.. Hem kendi tarihimizde, hem de dünya tarihinde.. Kuvantum Fiziği yüz yıllık bir gerçek.. Ancak gençlerimiz bu konuyu ne orta öğretimde, ne de üniversitelerimizde öğrenebilmişlerdir.. Bu gün bile Kuvantum'u hakkıyla anlayan ve anlatabilecek pek az bilim adamımız var.. Çoğunun haberleri bile yoktur Kuvantum'un getirdiği değer yargılarından.. Kuvantum, geçmiş yüzyılımızın başına kadar bilim ve aklı tabulaştıran pozitivist ve rasyonalist görüşleri temelden sarsan bir gelişmeydi.. Bilimin dayandığı ilkeleri ve mantık kurallarını sarsan ve mutlak hakikati başka yerde aramamızı düşündüren yeni bir dünya koyuyordu önümüze.. Tıpkı 92 yıl sonra da olsa resmî tarih anlayışını sarsan ve gerçekleri ortaya koyan "İsyan Günlerinde Aşk" romanını yazan Ahmet Altan'ın bizi düşündüren yeni ve gerçek tarih anlayışı gibi.. Bizim galiba gerçekleri yüz yıl sonra öğrenmek gibi kötü bir alışkanlığımız var, buna da şükür.

300
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.