*iğnelik...

A -
A +
*iğnelik...SERENAD Ağacak mı ol şûhun, Endâzede sol gözü? Edecek midir dilhûn, Ol kamuyu son sözü? Engel için âteşe, Dil döktü onca hayran? Ses verdiler peş peşe, ABD-Avrupa'dan! Majesteyse nâdirdi, Amâde buyruğuna! Kraliçe de girdi, Serenad kuyruğuna! (...Sefa Koyuncu) tebeşir tozu "-İyiliğin ilmine sahip olmayana, bütün diğer ilimler zarar verir..." (...Montaigne) kadınlar&erkekler... Delikanlının yolu, tanımadığı bir köye düşmüş ve o akşam orada bir misafirsever vatandaşın evinde kalmış... Yemekler yenmiş, çaylar içilmiş... Genç, köy delikanlılarıyla sohbeti koyulaştırmış... Söz kaynanalara gelince oradan bir genç; "-Doğrusu ben öyle cadı kaynanalara hiç dayanamam... Boğazını sıktığım gibi öldürürüm..." Yaşlı adam bu sözleri duyunca ev sahibinin kulağına eğilmiş; "-Dünyada ne isterdim biliyor musun?..." -Ne isterdin?... "-Habu yürekli uşağı kendime damat yapmak..." tuzaktan kumanda (...SHOW TV-Var mısın Yok musun) ACUN ILICALI: Ne diyorsunuz hocam bu teklife?... FATİH TERİM: Öyle her teklifi de kabul etmem, kendimi Hıncal'a yazdırtmam... *** ACUN ILICALI: Var mısınız, yok musunuz hocam?... FATİH TERİM: Yokum... ACUN ILICALI: Sayenizde programın ismi bile değişti... *** FATİH TERİM: Servet, sen aç bakalım kutuyu... SERVET ÇETİN: Hocam, benim forma numaram 76... Geriye doğru sayın... bir yaş daha büyütenler... Akçay'da inşaat işleriyle uğraşan Halil Bilgi, hayır için kesmek üzere memleketi olan Ağrı'dan kuzu getirtti... Kuzuyu kestikten sonra kellesini eşinin pişirdiğini ve kuzunun dişlerinde altına benzer bir kaplama olduğunu fark ettiklerini belirten Bilgi, "Kelleyi kaynattıktan sonra dişlerinin altın kaplama olduğunu gördük... Birkaç yere giderek incelettik... İlk defa böyle bir durumla karşılaştım ve hâlâ gözlerime inanamıyorum" dedi... S.Ö.Z. der ki; "-Almaya gücün yeten hiçbir şey sana zevk vermeyecektir..." (...İlk maaşıyla aldığı hamburgeri dişledikten sonra ettiği müthiş S.Ö.Z.leri) itiraf reyonu... (...isim: hulki ...şehir: istanbul ...yaş: otuz iki) Geçtiğimiz hafta tatil için Armutlu Tatil Köyüne gittim... Bir kalabalık toplanmış denize doğru dikkatle bakıyor ve kamera çekimi yapıyordu... Ama görünürde hiçbir şey yoktu... Gittim sordum meğer yunuslar geçiyormuş... İzlemeye başladım ve diğer izleyenlerden edindiğim malzemeleri size takdim etmekten şeref duyarım: -Gel gel, az değil bunlar çekmeye devam et, bazen on kişi falan oluyorlar... -Her seferinde aynı saatlerde geçiyorlar, gezici ekip mi ne?... -Sabahları da bir grup geçiyor... Galiba vardiyalı çalışıyorlar... -Çekiyorum ama net belli olmuyor ki yunusların geçtiği... İnsan biraz daha yakından geçer yaaa... -Aha deniz otobüsü geliyor ezmese bari hayvancıkları... -Baksana burnu ne kadar ince ve sivri... Anaaa ne çok kaldı suyun üzerinde... -O yunusun burnu değil karabatağın başı oğlum... (omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...) hayata dair... Ah, sen kalbimi ezdin geçtin gaddarlığınla; Şimdi üstüme atma tüm kötülüklerini... Beni gözünle değil, şu dilinle yarala, Hileyle değil, gerçek gücünle öldür beni... ... Gözüme baka baka, "sevdiğim başkası" de; Canım, başka bir yana çevirme o bakışı; Türlü aldatmalarla yaralamak da niye, Zaten savunma gücü nedir ki sana karşı?... ... Seni bağışlasam mı?... Ah, sevgilim bilir ki; Güzelim bakışları olmuştur bana düşman... Düşmanları hep benden öteye çevirir ki; Başkaları devrilsin o amansız oklardan... ... Vazgeç, işte ben artık yarı ölüyüm ama; Bak da büsbütün öldür beni, son ver acıma... (...Shakespeare) Temel'in yeri Temel uykusuzluktan şikâyetçiymiş... Ancak sabaha karşı uykuya dalabiliyor, bu sebeple de çalar saati duymayıp işe hep geç gidiyormuş... Patronunun fena halde sinirlendiğini görünce, çareyi bir doktora başvurmakta bulmuş... Doktorun verdiği hafif bir uyku ilacının etkisiyle o gece erken saatlerde uykuya dalmış ve sabahleyin de saatin çalmasından on dakika kadar önce uyanarak hazırlanmış... O gün ilk defa büroya zamanında varmış ve kapıda patronuyla karşılaşmış... Hayatından son derece memnun; "-Doktorun bana verdiği uyku ilacı bir harika... Bu sabah uyanmakta hiç zorluk çekmedim..." -Çok iyi dostum... Peki dün niçin işe gelmediniz?... bizimkiler... (...Bizimkiler'in kullanmaya çalıştığı deyimler) CAHİT: Oğlum acele etmesene... İki elimi bir pabuca sokuyorsun... TALİP: Ne biçim tıraş olmuşsun öyle... Agop'un kızı gibi... CEM: O ayakkabı o pantolona olmuş mu?... Altı Tophane, üstü Şişhane gibi... SERDAR: Sen de az değilsin haa... Çayır altından su yürütüyorsun... TURGAY: Ohoo... Ne öyle... Kahve dövücüsünün fırt deyicisi gibi... kritik "-Çocuklara hiç bağırmadım... Hatta 10 sene evvel pedagoğumuz 'Hocam sizin çocuklar yüksek sesle nasıl bağırılır onu bile bilmiyorlar... Bu kadar sevgi de çok fazla' dedi..." (...Fatih Terim) EVAN: Eğer kimsenin bir başkasını benim seni sevdiğim kadar sevemeyeceğini söylesem bir şeyi değiştirir mi?... (...The Butterfly Effect filminden) *iğnelik...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.