Çektiğim acılar varlığımın inşasının irili ufaklı parçalarıdır...
Sadece düşünmek var etmez insanı; duygularını, ruhunu ve hatta zekâsını geliştiren asıl öğreticiler acılardır...
O halde varım çünkü acı çekiyorum...
...
Doğduğum günden beri anlatmak istediklerim var ve elbette asla anlatmayacaklarım ve anlatıyor gibi yapıp asla anlatmadıklarım...
Önce akciğerlere değen oksijenin yakıcılığıyla başladı ilk acılar;
Sonra dünyanın anlamsızlığını düşünüp duran beynimin kıvrımlarındaki patlamaların elektrik çarpmalarıyla...
Doğduğumu anımsıyorum, ölümü ise düpedüz hatırlıyorum...
...
Bir insan doğduğunda gözyaşları dökülür sevinçten.
Bir insan öldüğünde gözyaşları dökülür, üzüntüden...
Yani hayat boyunca değişmeyen tek şey gözyaşlarıdır ve yeryüzünde gözyaşları sonsuzdur...
Biri ağlamaya başladığında, bir başka yerde de, bir başkasının gözyaşları diner...
Biri doğarken başka birinin de öldüğü gibi...
...
Geriye kalan sadece gözyaşları ve hiçtir.
Ve arada ağzımızda bir ömür dolandırıp durduğumuz onca laf, kâğıtlara döktüğümüz onca kelime sadece bir tür duygu kalabalığıdır...
Tutsaklığımızdan kurtulmaya çalışmanın beyhude uğraşlarıdır bunlar...
Asla gerçekten bir şey anlatılamaz, ancak bir şeyin hayali anlatılabilir, kendisi değil...
...
O yüzden anlatmaya değil, anlatmamaya bakarım...
Anlatma derdinden çok anlatmamanın zevkine kurulurum.
Ama yine de hiç susmam, eğer bir gün susarsam, bu artık söylenecek hiçbir şey kalmadığı içindir, her şey söylenmiş, hiçbir şey söylenmemiş olsa bile...
(...Samuel Buckett)
Öğrendim ki;
"-Etrafımızda kimse kalmadığını düşünüyorsak; çok ileri gitmişizdir..."
KRAMPON
G.BİRLİĞİ kalecisi Sneijder'in golüne son noktayı koydu; "Kalenin dibinden öyle abanılır mı birader?.."
...
BEŞİKTAŞ'ın hocasız kalması üzerine Fotomaç, photoshop ekibine yeni elemanlar alınacağını borsaya bildirdi.
...
BURAK Yılmaz, yeni penaltı makinası Yasin'le kamera karşısına geçti, "Kimin çırağı?.."
Temel bir gün
"Kendimi iyi hissetmiyorum doktor" demiş adam doktor Temel'e
"-Beni bir muayene etsen..."
Temel uzun süren tahlillerden sonra, "Durumun pek iç açıcı değil" demiş,
"-On günlük bir ömrün kalmış senin..."
"On gün... On gün... Ne yapabilirim bu on gün içinde doktor" diye sormuş adam çaresizce...
"Valla... Ben çamur banyosunu öneririm" demiş doktor...
-Çamur banyosu mu?.. İyi gelir mi?..
"Pek değil" demiş Temel,
"-Ama hiç olmazsa cildini şimdiden alıştırırsın..."
-Doğallık ile öküzlük arasında kalın bir çizgi var arkadaşlar...
Mesela doğal hâliniz öküz ise lütfen toplum içinde yapmacık olun...
...
-15 saatlik otobüs yolculuğunda ufak çocukları hiç durmadan ağlayan çekirdek ailenin,
Bir arka koltuğuna oturmuşum gibi bir gün...
...
-Osmanlı döneminde kitap yazıp üzerine ismini yazmayan insanlar varmış...
Şimdi adamın tweetini çalsalar hemen 'bo bonomdo' diye ağlıyor...
...
-Daha 2 kiloluk yorganı kaldırıp namaza kalkamıyorsun, "cihat cihat" deyip duruyorsun.
Boş keleş 4.8 kg çılgın mücahit...
...
-12 yaşındaki yeğenim facebook da "Bu dünyaya çile çekmeye gelmişiz be kardeşim" yazmış...
Sünnet sancıları geçmemiş keratanın halen...
(...@ibnulabas)
Bir yandan ona tutulmak istemezsin, bir yandan da bakmaktan kendini alamazsın...
Ama ne kadar kaçarsan kaç bir kere yakalandın mı da vazgeçemezsin...
...Çünkü kadınlar televizyon gibidir.
***
Kesinlikle yapılmaması gerekir ama bazıları kendilerini tutamayıp yapıverirler.
O zaman da kimseye görünüp yakalanmak istemezler, çaktırmadan ondan kurtulmak isterler...
... Çünkü aldatma burun karıştırmak gibidir.
***
Çalışıp yıpranan erkek kadının yanına dönünce kendini yenilenmiş tazelenmiş hisseder...
Ama bir yandan da o fark etmeden kadının hayatını yer bitirir...
...Çünkü erkek kalem, kadın kalemtıraş gibidir.
Kapak konusu
Serdar'ın sinüsleri iyice iltihapla dolmuştu... Baş ağrısı çekilmez boyutlara ulaştığında, tavsiye üzerine Bursa'dan özel olarak ilaç siparişi verdi...
Kıymetli ilaç buz kütlesi içinde geldi...
Herkes merak içindeydi, faydası olursa çok kişi kurtulacaktı...
Aklımıza geldikçe, "Değişen bir şey var mı" diye sorduk, her seferinde "Henüz yok" dedi, "-Ama ilaç daha bitmedi..."
Aradan bir hafta on gün geçti, "İlaç bitti" dedi;
"-Ama zerre kadar düzelme yok..."
Hemen tavsiye eden arkadaşı aradı... Arkadaş da doktoru... Bugüne kadar faydasını görmeyen kimse olmamıştı...
Doktor da şaşırdı, "Numaramı verin, beni arasın" dedi...
Serdar aradı... Buruna damlatacağı ilacı, içerek bitirdiği anlaşıldı...
Gülündü... Geçildi...