Affetmenin yüceliği...

A -
A +

(Mehmet Koç bana, ben size anlatıyorum... Pazar hikayesi, Jerry Harpt'tan...) Oniki yaşlarında bir çocukken okul harçlığımı çıkartmak için evlere gazete dağıtıyordum ve adını şimdi hatırlayamadığım o yaşlı bayan da benim müşterimdi... Sıkıntıdan patlamak üzere olduğumuz bir cumartesi günü, arkadaşlarımla birlikte yaşlı bayanın arka bahçesinde bir köşeye gizlenerek, yerden aldığımız taşları evin çatısına atıyorduk... Attığımız taşların çatının üzerinden yuvarlanarak, aşağıya düşmesini kuyruklu yıldızların sürüklenerek gökyüzünden aşağıya doğru düşmesine benzeterek eğleniyorduk... Yerden çok düzgün bir taş bulmuştum... Elime alıp bütün gücümle fırlattım... Ama taş bu defa çatıya değil dış kapının penceresine gelmişti... Kırılan cam sesini duyunca, ardımıza bakmadan kaçmıştık... Yaşlı bayanın bizi görmesi mümkün değildi ama bütün gece yaşlı bayanın beni yakalayabileceğini düşünerek, korkudan uyuyamadım... Ertesi gün gazetesini vermek üzere kapısını çaldığım zaman her zamanki gibi içtenlikle gülümseyerek hatırımı sordu... Ama ben suçluluk duygusuyla yüzüne bakamıyordum... Sonunda gazete dağıtımından kazandığım parayı biriktirmeye karar verdim... Üç hafta sonra tam yedi dolarım olmuştu... Bir kağıda, "Camınızı kırdığım için çok üzgünüm, umarım para onarımı için yeterlidir" yazarak parayla birlikte zarfın içerisine koydum... Gece zarfı bayanın posta kutusuna attım... Ruhum bir anda özgürlüğe kavuşmuştu sanki... Artık eskisi gibi yaşlı bayanın gözlerinin içine bakabilecektim... Ertesi gün gazetesini götürdüğüm zaman her zamanki gibi içtenlikle gülümsedi gözlerime... Bu kez ben de karşılık vererek, gözlerinin içine baktım... Tam gideceğim anda, "Ah, bir dakika, nerdeyse unutuyordum, al bakalım bu kurabiyeler senin için" diyerek elindeki paketi uzattı... Evden uzaklaşırken neşe içinde kurabiyeleri yemeye başlamıştım ki pakette bir zarf olduğunu gördüm... Zarfı açtığım zaman içinde yedi dolar ve kısa bir not vardı: "-Seninle gurur duyuyorum..." Hayata dair... * Zorunlu olmayan sayıları çöpe atın: yaş, kilo, boy... Doktorunuz düşünsün onları. Bunun için ücret alıyor sizden... * Sadece neşeli arkadaşlarınız olsun... Suratsızlar sizi aşağı çeker... * Öğrenmeyi sürdürün: Bilgisayar, el sanatları, bahçecilik, ne olursa. Beyniniz âtıl kalmasın... âtıl kafa, iblisin tezgâhıdır... İblisin adı da, alzheimer'dır... * Küçük şeylerden zevk almaya bakın... * Sık sık, uzun uzun, vargücünüzle gülün... Soluksuz kalıncaya kadar gülün... * Gözyaşları olacaktır... Katlanın, yas tutun, başka yaşantılara geçin... * Sevdiklerinizle doldurun çevrenizi, aile, kuş, balık, müzik, bitkiler, hobiler, ne olursa... Eviniz sığınağınızdır... * Sağlığınızın kıymetini bilin... İyiyse üstüne titreyin... Bozuksa düzeltin... Siz kendiniz düzeltemiyorsanız yardım sağlayın... * Vicdan azabından uzak durun... Çarşı pazarda gezin, komşu illerde dış ülkelerde dolaşın, ama sakın suçluluk, pişmanlık duygusuna yönelmeyin... * Sevdiğiniz insanlara onları sevdiğinizi söyleyin her fırsatta... * ...Ve hiç unutmayın ki yaşam, aldığımız soluklarla değil, soluk kesen anlarla ölçülür... - George Carlin - Bugünün buluşu İlk kez yenilenin koltuk altına, "öğren de gel" denip tavla sıkıştırıldı... (10.10.1969) bizimkiler Bir arkadaşı, Ercan'a evini tarif ediyor; "-Otobüsten indikten sonra 200 metre ilerde" diye... Ercan soruyor; "-Yürüyerek mi 200 metre, arabayla mı?..." Haa unutmadan... Millet gülünce de olayı tekrar anlatıp, "Ne var ki bunda" diye uzun süre diretti... *** Dündar Abi, "İkizinden 3,5 yıl sonra doğdu" haberine şaşırınca, "-Babası hastane masraflarını karşılayamayınca 3,5 yıl sonra almışlar ötekini" diye takılıyorlar... "Allah Allah" diye şaşırıyor; "-Böyle insansız hastane olur mu?... Kadına eziyet çektiriyorlar..." İtiraf Reyonu (isim: seyhan... şehir: istanbul... yaş: yirmi...) Bir arkadaşımın babası vefat etti, cenazesine gittik... Ama bende gülme hastalığı var ve böyle ortamlarda zirveye çıkıyor... Hoca, "Merhumu nasıl bilirsiniz" diye sorduğunda kendimi tutamayıp kahkahayı bastım... Benim huyumu bilmesine rağmen o günden sonra benimle konuşmadı hiç... *** (isim: selman yılmaz... şehir: istanbul... yaş: ondokuz...) Az önce gittim bakkala, "Bir kısa Winston box verir misiniz" dedim... Neyse aldım, iki dakika sonra babam, "Git benzin al gel" dedi... Girdim benzinciye, selam verdim adama, parayı çıkardım, "Bir kısa Winston box" dedim, rezil oldum pompacıya... *** (servet.koşucu... şehir: bursa... yaş: yirmibir...) İstediğim kızı babam, "Yaşın küçük" diye kabul etmiyordu... Bir gece 12.00'de kız arkadaşımla evden telefonla konuşuyorduk... Sabah 05.00 gibi telefonda uyuyup kalmışım... Kız da öteki taraftan uyumuş, saat 10.30 gibi kalktık, 250 milyon fatura geldi... Dün kızı istemeye gittik... Kavuşamayanlara iyi bir taktik olabilir... diyAlog... (Şakşuka şarkısı ile patlama yapan Tarık Mengüç, Elifname'de 'şakşuka'nın tarifini yapıyor...) ELİFNAME: Önce patlıcanları mı doğruyoruz?... TARIK MENGÜÇ: Hayır önce şekil veriyoruz patlıcana... ELİFNAME: Kabuğunu tamamen soyuyorsun?... TARIK MENGÜÇ: Yok yok... Zürafa gibi çizgi çizgi yapıyoruz... *** (Savaş Abi'ye en malzeme çıkan röportajda, Ece Erken'in cımbızla çekilmiş bombası...) SAVAŞ ABİ: Türk edebiyatçılardan kim favorin?... ECE ERKEN: Okumadım ama Yaşar Kemal'i çok seviyorum... SAVAŞ AY: Tipini mi seviyorsun Yaşar Kemal'in?... ECE ERKEN: Hayır eserlerini seviyorum... Son Sözleri... "-Ben ortada sevinecek bir şey göremiyorum..." (Deniz Baykal - AB'ye girdikten sonraki sözleri...) *** "-Bana böyle şeyler söylemeyin, üzülüyorum çocuk düşürüyorum..." (Gizem Özdilli - Evsahibi kirayı artırınca...) *** "-Bilmem ki; affedip affetmeme konusunda hâlâ kararsızım..." (Arzu Balkanlı - 80 yaşında gazetecilerle konuşurken...) *** "-Hocamıza sözleşmesini beş yıl daha uzatma teklifi götürdük..." (Yıldırım Demirören - Del Bosque'de ısrar edince...) temelin yeri Bir İngiliz turist, müze tercümanı Temel'e sormuş; "-Bu heykelin yaşı kaçtır?..." Temel cevap vermiş; "-Dört bin bir sene, altı ay, on gün..." Turist çok şaşırmış, hayranlıkla sormuş; "-Bu kadar ince bir hesabı, hangi teknikle bulabiliyorsunuz?..." Temel kendinden emin bir eda ile cevap vermiş; "-Teknik falan değil... Ben burada işe başladığımda bunun dört bin senelik olduğunu söylemişlerdi... Ben de burada bir sene, altı ay, on gündür çalışıyorum... Ne eder?..." sanatik kritik "Aşk için ille de görünen dağları delmek gerekmiyor... Ben aşkımı içime gömerim ve içimdeki dağları delerim..." (Kerem Alışık) politik kritik "Rapora düğün bayram etmek kadar yanlış bir şey yok... Bu raporu 'dengeli' ilan etmek, kendi topuğunu vurmaktır..." (Deniz Baykal) sportik kritik "Eğer camia kararını verirse, biz istediğimiz kişiyi, istediğimiz zaman alırız... Çünkü biz Beşiktaş'ız, Langaspor değiliz..." (Yıldırım Demirören) Şifa Yemek Öğle Menüsü Naneli Yayla Çorba... Körili Piliç Kavurma... Bulgur Pilavı... Meşrubat...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.