OS - 2866 Tuşları gıdıklayın! * TURKCELL, TELSİM VE AVEA'dan; "OS" yazıp boşluk bıraktıktan sonra mesajınızı yazıyorsunuz, "2866"ya gönderiyorsunuz... Çok bir şey değil; "4 SMS / 8 KONTÖR"... Hadi bakalım, pamuk eller cebe... > SMS BÜLTENİ... * Muhammet'i çok seviyorum... Bu iş ölene kadar da sürecek gibi geliyor, dur bakalım... Şeyma... * Ben İhlas Armutlu Tatil Köyü sitesi teknik servisinden Umut... Herkesin bayramını tebrik ederim... * Arkadaşlarla aramızda geçen lordi hardi vakaları, kevingarnett'dan Hacıgöz ile Karavat, Fidan ile Zigo, Taner ile Cülin * Şu baş belası OKS; her şeyimi bozuyorsun gıcık şey ne olacak... * Ben Zonguldak'tan Rosmos'cu, dedim ki; Ünver Abi gaz bitti, "Düz bir rampada mısın" dedi... Gültekin Gökmen... Ayaküstü... Saddam'ın idam konusu beni fazlasıyla aşar da; Sadece aynı oksijeni kullandığımız bir insan olarak, bulanan mideme iyi gelir diye paylaşıyorum... İdam görüntülerinin bu denli savruk bir şekilde ortada dolaşmasının kime ne faydası var onu merak ettim sadece?... Yapılana, edilene tarih bile karar veremeyecek, ayrı... Ama ben hangi televizyonu açıp, hangi siteye girsem, neden "Saddam'ın idam edilişini" değil de; bir adamın boğazlanmasını görmek zorunda kalıyorum?... Bu medya değil midir; -Belediyelerin sokak hayvanlarına davranışlarını eleştiren, -Horoz dövüştürenleri, hayvan haklarına aykırı gören, -Hasta tavukların itlafına bağırıp çağıran, -El Kaide videolarına "korkunç" diye fırtınalar koparan, -Hepsi bir yana, kontrolsüz kurban kesimine sayfalar deviren?... Bir insanın ölüm anlarını evinde patlamış mısır yiyen insanlara böylesine hoyratça izlettirmek sizin de keyfinizi bozmadı mı?... > Tebeşir Tozu... "-Alışkanlık, bir halata benzer... Her gün bir lifi örer ve sonunda, onu koparamayacak kadar güçlü yaparız..." (...Horace Mann) > Temel'in yeri... "Sinir, stres ve uykusuzluk" demiş hakim; "Kaza yapmandaki en büyük sebep budur..." "Sağolun efendim" diye cevap vermiş sanık Temel, "-Savcı bey de davanın başından beri beni suçluyordu..." > Geçen yıl bu zamanlar... >> Dizini masanın en keskin kenarına vurasın... Telefonla konuşurken... >> İstemeye geldiklerinde elinden tepsi düşe... Adamın üstüne... >> Darülaceze'ye giden otobüsün yolcusu olasın... Hep yer veresin... >> Hiçbir diyet kâr etmeye, aylarca aç kalıp, tek gram düşmeyesin... >> Kafana saç ektirdiğin gün, kelliğin ilacı çıka... > Bizimkiler (...Bizimkiler'e dair bayram hikayesi) Üç arkadaş, o sabah başka bir heyecanla uyandık... Müslüman bir memlekette, o topraklara yabancı olan, bir başka dine mensup yüzlerce yabancıyla birlikteydik. Bayramın geldiğini kimse bilmiyordu bizden başka... Üç arkadaş, en temiz elbiselerimizi giydik, tıraş olduk ve dışarı çıktık. Ayaklarımız, gayrı ihtiyari, bir bayram namazı telaşıyla hareketlendi ama, en yakın cami bize çok uzak mesafedeydi. Bir süre yürüdükten sonra, meydanda sessiz bir sözleşmeyle duruverdik. Üç kişi, ezan seslerinin bile ulaşamadığı bu yerde, yapayalnız hissettik kendimizi... Sessizliği Faruk bozdu. "Abi bugün bayram, mübarek olsun" diyerek sarıldı. Sonra Tezcan hareketlendi ve hep birlikte kucaklaştık. Nemli gözlerimizi birbirimizden saklamaya çalışırken, "Ah bir de bayram şekeri olsaydı" dedim, yüzlere bir tebbesüm gelir ümidiyle. Çocukluğumuzun bayramlarında, hesapsız yediğimiz şekerlemeleri hatırlayıp gülüştük... O gün bayramdı ve bunu etrafımızdaki kimse bilmiyordu. Aklımızda, bayram hatıralarını deşeleyen, hatırlarken içimizi burkan bayram şekerleriyle öğleni ettik. Tam yemek hazırlığındayken, kampın kapısından bir ziyaretçimiz olduğu haberi geldi; şaşırmıştık. Hızlı adımlarla nizamiyeye yaklaşırken, elinde yaldızlı bir paketle Muhi'yi gördük. Her zaman ağlamaklı gibi duran gözlerinde ışıl ışıl bir gülümseme vardı. Kucaklaşıp içer aldık. Paketin içinden, bir kutu çikolata çıktı, bir de not: "Arkadaşlar, bayramınızı tebrik ederim. Allah birlik ve bütünlüğümüzü bozmasın - Şevket" Biz, Faruk ve Tezcan ile Irak, Nasiriye'deki İtalyan kampında o bayram 2. ayını dolduran İHA ekibiydik. Kayseri muhabiri Şevket Atalay da, Bağdat büroda görev yapıyordu. Gurbet elde, nereden buldu bilinmez, bir paket çikolatayla bize memlekette bayram tadını yaşattı. Hepinizin, herkesin ama, özellikle de Türkiye'nin ve dünyanın dört bir tarafında, ailelerinden uzak, sevdiklerinden ayrı bayram yaşamak durumunda kalan, puslu bir bayram sabahının serinliğinde, elinde telefonla, kelimeler boğazında düğümlenen bütün arkadaşlarımın, bayramını tebrik ederim. Allah birlik ve bütünlüğümüzü bozmasın... (...Mehmet Dikbayır'dan) > ...gündemin kırıntıları... Düğünlerde sıkılan kurşunlara önlem için kurşun geçirmez gelinlik tasarlanmış... Hiç tutacak bir buluş mu?... Kurşun geçmezse, çengelli iğne hiç geçmez... > Bugünün buluşu > İlk kez hamile bir kadın, "Çok sert tekmeliyor, galiba futbolcu olacak" yorumunu yaptı... (...02.01.1952) > Tuzaktan Kumanda... (...SHOW - Kadının Sesi) STÜDYO KONUĞU: Çocuklarıma bayramlık aldım... SERAP EZGÜ: Efendim çocuklarınıza bayram için mi bayramlık aldınız?... *** (...FLASH - Yasemin'in Penceresi) HAYDAR DÜMEN: Erkek, nefsine hakim olmayı öğrenmeli... YASEMİN BOZKURT: Hocam, erkeklerin nefsi vücutlarının neresinde bulunur? > Kadınlar & Erkekler (...Yemek yapan erkekler için püf noktaları) * Yemekleri daima tencerenin içinden yiyin. Böylelikle tabak kirletmemiş olursunuz. * Asla sade pilav yapmayın... Domatesli pilav yaptığınızda altını tuttursanız bile renginden anlaşılmaz... * İlle de soğanlı bir yemek yapacaksanız, asla soğana dokunmayın. Özellikle rendelediğinizde elleriniz çok kötü kokuyor. Bunun yerine soğana ekmek tahtasıyla beş altı kez vurmayı deneyin. Aynı işi görür... * Patates kızartacaksanız soyduğunuz patatesleri asla yıkamayın... Kızgın yağa attığınızda çok kötü atlıyorlar. * Yemekler asla kendi başlarına hareket etmezler. Şayet gecen ay yaptığınız tavuk kendi kendine kımıldamaya başladıysa kurtlanmış demektir. Sakın yemeyin... * Sebzeleri pişirdikçe vitamin değerleri düşer. Mümkün olduğunca çiğ tüketin... * Karpuz tabağa koyulmaması gereken bir meyvedir... İkiye ayırıp ortasından kaşıkla yiyebilirsiniz... * Tabak kirletmemek için en iyi yöntemlerden biri de tencere kapağıdır... Onun kadar mükemmel tabak yok... * Buzdolabının sebzelik olarak adlandırılan kısmı yemeyi düşünmediğiniz şeylerin saklanması için idealdir. Bu bölüme konan şeyler nasıl olsa bir süre sonra unutulur. Sebzeliğin kapağını sıkı kapatırsanız çürüyen şeylerin kokusu dolaba daha az yayılır. * Spagetti paketini açmak için paketi ortasından sıkıca kavrayın ve altını tüm gücünüzle fayansa vurun. Paketin üst tarafı yırtılacaktır. Belki bu işlem sırasında makarna un ufak olabilir ama risk almaya değer. (...Melek Zümbülgil'den) > S.Ö.Z. der ki; "-Hayattan alması gerektiğini bilen için erken ölüm yoktur..." (...Küçük dünyaya ettiği büyük ve müthiş S.Ö.Z.leri) > sanatik kritik "-Aşkın da bir terbiyesi olmalı... Çünkü kadınlığını teşhir edenlerin gecelik ilişkisine bile aşk deniyor... Aşkın çivisi çıkmış, çakanı yok... Terbiye sadakattir, aşka bağlılıktır, terbiyesi olmazsa, aşk olmaz..." (...Türkan Şoray) > politik kritik "-Aslında yöneten aynı zamanda yönetilendir, kral değilsiniz padişah değilsiniz... Demokratik bir olayın içindesiniz en üst kademede bile olsanız kişiler, yönettiğiniz kişilerin arzuları talepleri sizi yönetir..." (...Süleyman Demirel) > sportik kritik "-Dünya Kupası'ndan sonra Milli Takım menajeri aradı ve 'Fenerbahçe'de oynadığın sürece milli formayı giyemezsin' dedi... Ben de insanların benim futbolumu görebilmeleri için ayrılmaya karar verdim..." (Nicolas Anelka) > "söz'ün gelimi" çerçeve özel duyguları: yumuk, yumuk ellerle başladım ben de hayata herkes gibi. iki nokta (:) üst üste koyuldu yaşayacaklarım için hayata. günler günleri kovaladı, aylar aylara el uzattı,yıllar bağladı ayları birbirine zaman, bu günlere ulaştı. ne mutlu ki sevenlerim oldu, ne mutlu ki sevdiklerim oldu. sevgilerle geçti yaşamım doyamadım. bazen bulutlar kıskandılar saf sevgilerimi,bazen yağmurlar özendiler göz yaşlarıma, bazen güneş benim kadar sıcak gülemediğini düşündü dünyaya, bazen kuşlar uçmayı bilemediklerini anladılar. bazen hüzün geldi yüzüme ama tebessümlere bıraktı yine her şeyi. kalbim ara sıra ağlasa da utandı sevgi pınarlarının yanında akıtmaya yaşlarını. bazen soru işareti (?) koydum anlayamadıklarıma, bazen bir şeyler anlatmak istercesine bir ünlem (!). bazen güzellikler tıkadı, sevgiler ağır geldi konuşamadım üç nokta (.) koydum anlatamadıklarıma. "insan tek başına ama yaşam değil" bunu anladım. bulduğum sevgileri artılarla (+) kalbimde topladım. kini nefreti bir eksi (-) ile çıkardım kalbimden.Günlerle çarptım (*) sevgilerimi iyice sıktım ellerimi. yine yumuk, yumuktu ellerim başlangıçta olduğu gibi. yaşayacaklarım için bir virgül (,) koymak geldi içimden. bir nokta (.) kaldı O da rabbimizden... (hayriye öztürk'ten)