ayaküstü

A -
A +
ayaküstüayaküstü Amerikalı yatırım uzmanı Dr. Marc Faber bu ayki köşe yazısını şu şekilde bitirmiş: Federal hükümet bize 600 dolar değerinde bir geri ödeme yapıyor... Eğer bunu Wal-Mart'da harcarsak para Çin'e gidecek... Benzin alırsak Araplara... Bir bilgisayar alırsak Hindistan'a... Sebze ve meyve alırsak Meksika, Honduras (?) ve Guatemala'ya gidecek... Düzgün bir araba alırsak Almanya'ya... Gereksiz çerçöpe yatırsak Tayvan'a gidecek ve bunların hiçbiri Amerikan ekonomisine fayda sağlamayacak... Parayı ülkemizde tutmanın tek yolu hayat kadınlarına ve biraya harcamak... Çünkü artık ABD'de üretilen tek şey bunlar. Ben üzerime düşeni yapıyorum... tebeşir tozu "-En büyük felaketler içinde dahi ümidini kaybetme... Unutma en yumuşak ilik en sert kemiğin içinden çıkar..." (...Anonim) *iğnelik... KARA SİREN Medyanın ma'lûmatı, Muhayyile mahsûlü... Değişmeyen formatı, Kurgubilim usûlü! Ekranlar kara delik, Matbuat karbon pota... Bizde gazetecilik, Çığırtkanlık âdeta! Ses değil kara siren, Sunucular yanıyor... Dereleri görmeden, Paçalar sıvanıyor! (...Sefa Koyuncu) Temel'in yeri Temel ve Dursun aynı takımda oynayan kaleci ve forvetmiş... Tabii eşlerinin arasında da gizli bir çekememezlik var... Futbolla ilgisi olmayan bu iki kadını da şampiyonluk maçına götürmüşler... Beraberlik yetiyormuş, kaleci Temel'in 90 dakika boyunca sergilediği müthiş performans sayesinde maç 0-0 bitmiş ve şampiyon olmuşlar... Maçtan sonra Temel bakmış Fadime ağlıyor, ne olduğunu sormuş; "-Maç boyunca topla vurdular, sen hiçbirinden kaçamadın... Bak Dursun'a, top bile değmedi..." bizimkiler Görev için Antalya'ya giden İnal, dönüş için uçakta... 18-B numaralı koltuğunun başına geldiğinde, orada oturan bayan yolcuyu kibarca uyarıyor; "-Hanımefendi yerime oturmuşsunuz, lütfen kalkın..." Kadın hâlâ koltuğun kendisine ait olduğunu iddia etmektedir... Hanımefendi ile olan koltuk kavgası sertleşince olaya hostesler müdahale eder... İkisinin elindeki boarding kartı da 18-B'yi gösterdiği için, hostesler hatanın kendilerinde olduğunu anlayıp, uçağa teşrif etmeyen bir yolcunun yerine İnan'ı oturturlar... Uçak havalanır ve bir müddet sonra hostes, "Sizin yeriniz zaten burasıymış" dediğinde İnan elini cebine atar... İki tane boarding kartı çıkar; biri giderken aldığı, biri de o günün... kritik "-Devlet görevlileri çok cesur sorulara karşı hazırlıklı olmalı... Hesap verme de makul bir açıklamadır... Silahlı Kuvvetler'e güveniyoruz, ama 'Yıpratılmasın' derken 'Herkes sussun' mantığı yanlış..." (...Bülent Arınç) itiraf reyonu (...isim: fırat hakbilen ...şehir: ankara ...yaş: yaşayan ölü) Geçmişte kalmış benim için çok güzel günlerden biriydi... Gamzeli bebişimle buluşmak üzere sözleştik... Evden çıkacağı zaman telefonla haber verecekti, büyük heyecan ve mutluluk içinde beklemeye başladım... Nihayet aradı, sevinçle arabaya bindim... 10 dakika sonra kapılarındaydım, 5 dakika beklememi söylediğinde, "Markete gidip bir şeyler alayım" dedim... Raflara bakarken o sırada ufak bir çocuk dikkatimi çekti... Annnesine asılıp benim ayaklarımı gösteriyor ve gülüyordu... Ayağıma baktığım an dünyam yıkıldı... Çünkü bir ayakkabım siyah bir ayakkabım kahverengiydi... Marketten nasıl çıktığımı hatırlamıyorum... Ayakkabıcının yolunu tuttum tabii... (omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...) tuzaktan kumanda (...KANALTÜRK-İtirazım Var) SÜLEYMAN YAĞCI: Senin böbreğini kediler yesin!... GÖNÜL HANIM: Yiyemezler... Yerlerse zehirlenirler!.. ... SÜLEYMAN YAĞCI: Davulun sesi uzaktan hoş gelir... ASUMAN DABAK: Ne alakası var yaa... Davul davuldur ne hoşu? ... SÜLEYMAN YAĞCI: Kardeşiniz de siz de okuyorsunuz öyle mi?... STÜDYO KONUĞU: Evet ben hukuk okuyorum, kardeşim tıp... İkimiz de genciz... hayata dair Her zaman yapılan yanlış nedir, bilir misin?... Hayatın değişmez olduğunu sanmak, trenin ray değiştirmeden sonsuza kadar gideceğini düşünmektir... Oysa kaderin "hayal gücü" bizimkinden daha renklidir... Artık çıkış yolunun kalmadığını sandığın bir durumda umutsuzluğun zirveye vardığında, rüzgâr hızıyla her şey değişir... Altüst olur ve bir andan ötekine geçerken kendini yeni bir yaşantının içinde bulursun... (...Susanna Tamaro) Hoca Nasreddin bir gün! "Hınk" deme ücreti!.. Hocamız, Akşehir'de, Kadı iken bir zaman, Bir dâvâ gelir ona, Bir hayli enteresan. Sorar ki Hoca merhum, O dâvâcı olana: (Nedir ihtilafınız? Doğruyu anlat bana.) Der ki: (Kadı efendi, Bundan alacağım var. Ben izah edeyim de, Siz verin buna karar. Bu adam, zenginlerin, Odunlarını alır, Onları parçalayıp, Bundan para kazanır. Bugün, yine gördüm ki, Kırıyor yine odun. Ben dahi yardım için, Yanında durdum onun. O, baltayı kaldırıp, Her indirdiği zaman, Ben hep onun yerine, "Hınk" dedim arkasından. Şimdi o, ücretini, Zenginden aldı kat kat, Benim "hınk" ücretimi, Vermiyor bana fakat.) Hoca merhum, dönerek, Hemence dâvâlıya, Sorar: (Sen ne diyorsun, Peki bu iddiaya?) Der ki: (Kadı efendi, Ben yorulup, terledim. O sadece "hınk" dedi, Karar sizin efendim.) Hoca, o baltacının, Paralarını alır, Tahta masa üstüne, Birer birer bırakır. Sonra o dâvâcıya, Dönüp der ki: (Dinle bak. Bu, para sesleridir, Senin olan istihkak.) (...Serdar Uyan) ayaküstü
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.