Bir fiyatına iki tane...
21 Ekim 2007 01:00
Bir fiyatına iki tane...
Kuzenim Lee Ann, "Jamie nerede" diye çığlık attı...
Annemlerin evinde havuzun kenarında oturuyorduk... Ben de "Aman Allahım Jamie nerede" diye bağırmaya başladım... Beş yaşındaki oğlumun anlık kayboluşu bütün vücuduma şok dalgaları yaymıştı...
Havuzun kenarında güvenlik çiti vardı ve havuz derinleşmeden önce belli belirsiz bir eğim göze çarpıyordu... Çocuklarımızı büyükannelerinin havuzunda serinlemeye getirmek bizim için olağandı; biz arkalarında beklerken, onlar da sırılsıklam suyla oynaşırlardı...
Lee Ann'in bağırdığı o korkunç öğleden sonra sanki Jamie havuzun güvenlik çitinin yanında yürüyordu da derin tarafa ayağa kayıp düşmüştü. Belki de sadece bir saniye gözümü ondan kaçırmıştım ve işte yok olmuştu. Suyun dibinde onu gözüme kestirdim ve dalıp dışarı çektim...
...
Onu zorla dışarı çekip çıkarttıktan sonra, suya girmek istemediğini söyleyerek tekmelemeye, bağırmaya, ağlamaya başladı...
Suçluluk duygum onu çıkarmayı ve isteğine uymayı söyledi, ama babalık içgüdüm onunla birlikte havuzda kalmamı emrediyordu...
Ona suyun tehlikeli olabileceğini, suyla oyun olmayacağım söylerken her ikimiz de titriyorduk.
Havuzun etrafında yürürken onu kendime yakın tutuyordum... Birkaç dakika sonra bana artık korkmadığını söyledi... Yine suyla oynamak istediğini belirtti...
...
Bu kadar kötü bir baba olduğum için kendimi suçlu hissediyordum. Kendi kendime "İyi babalar çocuklarının boğulmasına izin vermezler" diyordum.
Kendimle hesaplaşmamın tam ortasında, Lee Ann yanıma geldi ve "Sen müthiş bir babasın. Bununla başetme şekline hayran oldum. Bir daha sudan hiç korkmayacak" dedi...
Lee Ann o gün iki hayat birden kurtardı...
"Jamie nerede" diye çığlık atarak oğlumun hayatım ve bir baba olarak da benim hayatımı... Harika yorumuyla utancımı gurura dönüştürüvermişti...
Kendinize başkalarının gözüyle baktığınızda gerçekten şaşırtıcı şeyler olabiliyor...
(...Barry Spilchuk anlattı Pazar hikayesini)
Tuzaktan Kumanda...
(...NTV - Haydi Gel Bizimle Ol)
ÇİĞDEM ANAT: Küresel ısınmayla birlikte kalın giysiler rafa kalktı.
MÜJDE AR: Ben zaten üç, dört senedir kalın giyemiyorum... Doğal olarak menopoz çok etkiliyor...
***
(...SHOW TV - 6 Pas)
MELİH GÜMÜŞBIÇAK: Beşiktaş'ın Trabzonspor maçında kalesini kim koruyacak?...
AHMET ÇAKAR: Sinan Engin...
***
(...NTV - Hiç Bunları Kendine Dert Etmeye Değer Mi)
SUNAY AKIN: Futbolda benim en çok sevdiğim oyuncu; kaleci... Niye biliyor musunuz? Çünkü 90 dakika sahada olup da arkadaşlarına sırtını dönmeyen tek adam o...
KADİR ÇÖPDEMİR: Abi şiir gibi konuşuyorsun valla...
Temel'in yeri...
Profesör Amozon'daki vahşi timsahlar hakkında bilgi veriyormuş...
Dinleyiciler arasından Temel sormuş;
"-Duyduğuma göre el feneri taşıyan insanlara timsah saldırmıyormuş..."
"Tamamen haklısınız" demiş
profesör, "-Ama bu el fenerini ne kadar hızlı taşıdığınıza bağlı..."
Bizimkiler
Cem hafta sonu gezmeye gitmiş, anlatıyor;
"-Antik kent çok güzel bir yer... Ama her şey eski..."
***
Emin; Aurelio'nun oynadığı reklamı değerlendiriyor;
"-Adamı hemen kendimize benzettik... Zenci Türk!"
Hayata dair...
İçten olmalısınız... Yapmacık olmayın... Olduğunuz gibi görünün...
Dünyanın en güç işi, olmadığınız bir kişi olmaktır...
Gerçek benliğinize doğru yaklaştıkça o kişiliği benimseyin ve her zaman öyle kalın...
Bunun kolay bir yaşama yolu olduğunu göreceksiniz...
En zor şey başkalarının olmanızı istediğiniz kişi olmaya çalışmaktır...
Onların sizi bu duruma getirmesine izin vermeyin...
"Kendinizi" kim olduğunuzu bulun, olduğunuz gibi görünün...
O zaman sade bir yaşam sürebilirsiniz...
Richard Albert'in deyimiyle "karabasanları kovmak için" gerekli enerjiyi bu yolda kullanabilirisiniz...
Kovalanacak karabasanda kalmayacaktır artık...
Artık oyun oynamayacaksınız...
Hepsini bir kenara itip "İşte ben buyum...
Beni güçsüz yanımla, aptal yanımla, olduğum gibi benimseyin.
Benimseyemezseniz, rahat bırakın" deyin... (...Leo Buscaglia)
Tebeşir Tozu...
"-Tecrübelerimizle biliyoruz ki kimse tecrübelerden ders almıyor..." (...Bernard Shaw)
S.Ö.Z. der ki;
"-Daha iyi görülmenin sırrı, biraz gizli kalmayı bilmektir..."
(...Oy oy oy... Müthiş S.Ö.Z.leri)
kadınlar & erkekler
Niye "Adam gibi adam" ya da "Kadın gibi kadın" bulamıyoruz?... Hesap çok basit...
"Adam gibi adam"ın kabaca tarifi; yakışıklı, zeki, üniversite mezunu, kültürlü, iş güç sahibi, dürüst, kibar, duyarlı ve elbette bekar olarak yapılabilir... Bütün ihtimallerin bir kişide bulunma ihtimali de ihtimallerin birbiriyle çarpışmasıyla bulunur... Buyrun hesaplayalım;
...
-Türkiye nüfusunun yarısı erkek... Yani 35 milyon kişi...
-Bunların en fazla yüzde 10'u yakışıklı... Elimizde 3,5 milyon kişi kaldı...
-Yüzde 10'u üniversite mezunu... Artık 350 bin kişimiz var...
-Her üniversite mezunu kültürlü olmaz... Yüzde 20'sini kültürlü sayalım... 70 bin kişiye indi...
-Haydi yarısını da bekar sayalım, 35 bin kişi kaldı...
-Nüfusumuzun sadece yüzde 10'unun zeki olduğu biliniyor... Sayı 3500'e indi...
-Bunların yüzde 20'sini kibar ve duyarlı kabul edersek 700 kişi kaldı...
-Yarısını iş güç sahibi saysak elde kalan 350 kişi...
-Ya dürüstlük?... Bence en fazla yüzde 10'u dürüsttür... Finalde 35 kişiye kaldık yani...
-Aynı hesabı kadınlar için yapsak yine aynı sonuca ulaşırız...
-Demek ki şu, "adam gibi adam" ya da "kadın gibi kadın" kriterlerini yeniden değerlendirmek gerekiyor...
-Aksi takdirde hayatımızı "ideal yalnızlık" içerisinde geçirmek zorunda kalacağız...
...
Bu basit hesabı "Türk Hukuk" sitesinde yapmışlar ve bana göre iyimser bir sonuca ulaşmışlar...
Bugünün buluşu
> İlk kez araç muayenesine giden biri, arkadaşından ödünç olarak yangın tüpü aldı...
(...21.10.1991)
MMMR'in duvarı...
Ayağına bastı evlendi, damarına bastı boşandı...
sanatik kritik
"-Doğada öyle bir düzen var ki, biz erkekler kadınların çobanı konumundayız... Otlatıyoruz onları... Bütün gün çalıştıktan sonra eve gelip, kazandıklarımızı onlara yediriyoruz..." (...Mustafa Topaloğlu)
politik kritik
"-Ben oy kullanmaya gitmeyeceğim... Kimsenin de gitmesini önermiyorum... Ama mutlaka sandık başına gitmek isteyen varsa onların da hayır oyu vermelerini öneriyorum..."
(...Deniz Baykal)
sportik kritik
"-G.Saray'a gol atarsam herhangi bir sevinç gösterisinde bulunamam... Yıllarca ekmeğini yediğim, hâlâ sözleşmeli futbolcusu olduğum takıma gol atıp sevinmem doğru olmaz..." (...Necati Ateş)
"solumuzdan mı kalktık nedir" düşüncelerine kapılmayacağınız bir gün olsun bugün... karşıdan gelen uzak tanıdığa selam verip vermeme arasında kalmayacağınız bir gün... trafikte nasıl vakit geçireceğinizi düşünmeyeceğiniz, yüzlerce kez baktığınız telefonun aynı seçeneklerini kurcalamak zorunda olmayacağınız bir gün olsun... yapmacık olmayan bir tebessümle karşılanın bugün, yüzünüzün yumuşak çizgileri bir insanı mutlu etsin, sevdiğiniz ama göremediğiniz biri arasın sizi bugün... son aramalarda hep sevdiklerinizin numarası ve mail kutunuzda görmek istediğiniz e-postalar olsun... bırakın sizi, bugün karıncalara bile bir şey olmasın... güneşle başlasın gününüz bugün... bugün yirmibir ekim ikibin yedi pazar... benzer günlerin olmayacağı bir gün olsun bugün...