(...Süleyman'dan "Afyon açılımı)
Afyon; kardeşliktir...
"Sadış ge bize gideem"dir , "bizde yiyeem"dir , "bizde kalaam"dır...
"Bende para vaa oğlum sen gee"dir...
Beraber dayak yiyip kahkahalarla seneler boyu hatırlamaktır...
Sevgidir Afyon... İzmirli, İstanbullu gibi denizini Boğaz'ını değil, sebepsiz yere seversin Afyon'u...
Buz gibi soğuğuna rağmen. Tıpkı anneni sever gibi karşılık beklemeden...
Annelerin oğullarını gönderirken "dikka...tli ol oğlum" değil de , "kimseye bıleşma guzum" dediği yerdir Afyon..
"Yanında gız vaa oğlumm boşvee"dir Afyon...
İçindeki Anadolu hamurunu kaybetmeyen tek büyük şehirdir...
İşte bu yüzdendir ki; sizin orada dost dediklerinize, biz Afyon'da sadış deriz...
Ekmek gadayıfı üstü gaymak'dır Afyon..
Haşgeşli'dir Afyon, bükme'dir Afyon...
Soğuğu sert emme insanı merttir oğlummm...
krampon
RIDVAN Dilmen: "Dortmund'un küme düşen takıma 6 atması hiç etik değil, Jürgen Klopp'a hiç yakıştıramadım..."
...
FUTBOLDAN Sonra Flash TV'de de şok!... Halay başı olmak isteyen gencin, editöre "teşvik dürümü" ısmarladığı tespit edildi...
...
YILMAZ Vural Lig TV ile yazın Çeşme'de, kışın Uludağ'da röportajlar gerçekleştirmek üzere 2 yıllık anlaşma imzaladı...
söz der ki;
"-Karşılıksız sevmek insanı, karşılıklı sevmek aşkı öldürür..."
(...Yine yaptığını yaparken ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)
tuzaktan kumanda
(...ATV - Güven Bana)
YARIŞMACI: Üç yanlış cevap hakkımız var ama, biz hatasız bitirmek istiyoruz...
TAMER KARADAĞLI: O zaman riski göze alacaksınız... Yağmura giren ıslanır...
Xxx
(...BEYAZ TV - Derin Futbol)
SİNAN ENGİN: Bir kadın bir dert, iki kadın dört derttir hocam...
AHMET ÇAKAR: Evet sümasyon sinerjisi denir buna... Aynı şekilde bir hakem bir dert, iki hakem dört dert...
hayata dair
Hayatın ikinci yarısı, acı dolu bir korku duygusuyla kaplıdır...
Çünkü, mutluluk denilen her şeyin kuruntu olduğu ve acıdan başka gerçeğin bulunmadığı fark edilmiştir artık...
Aklı başında insanların, yakıcı zevklerden çok acısız bir hayata yönelmeleri bundan ötürüdür...
Gençliğimde, kapımın zilinin her çalınışında, gönlüm sevinçle doluyor ve kendi kendime, "Oh ne iyi... İşte yeni bir olay..." diyordum.
Ama yıllar geçip de, olgunlaştığım zaman, her zil sesinden sonra şöyle düşündüm: "Yine ne var?..."
İnsan yaşlandıkça, tutkuların ve isteklerin nesnesi farksızlaştıkça; bu isteklerin ve tutkuların bir bir ortadan kayboldukları, duyarlığın güdükleştiği, hayat gücünün zayıfladığı, görüntülerin solduğu, izlenimlerin etki yapmadan gelip geçtiği, günlerin gittikçe daha hızlı aktığı, olayların önemlerini kaybettiği ve her şeyin renksizleştiği görülür...
(...Arthur Schopenhauer)
TEMEL'iN YERi
Temel yanına arkadaşı Dursun'u da alarak karakola gitmiş ve karısı Fadime'nin kayıp olduğunu bildirmiş...
Komiser Temel'den karısını tarif etmesini istemiş... Temel "tabii" demiş,
"-Benim karım 35 yaşında... 1.75 boyunda, düzgün fiziği, kahverengi ve dalgalı saçları... Mavi gözleri, insanın içini ısıtan bir ses tonu ve çocuklara karşı inanılmaz bir sevgisi var..."
Dursun şaşırmış:
"-Aaa... Sen ne diyorsun?... Senin karın 45 yaşında... 1.55 boyunda, şişman, saçları dökük, sesi çok kalın ve çocuklardan nefret eder..."
Temel hiç istifini bozmamış:
"-İyi de, onu geri isteyen kim?!.."
bir film diyaloğu
"-Mutluluk uçsuz bucaksız ormanlardadır, bomboş sahillerdeki coşkudadır...
İnsan elinin değmediği bir yerdedir, denizin diplerinde ve gürlemesindedir...
İnsanları severim, ama doğayı daha çok severim..."
(...Into the Wild filminden)