bizimkiler...
Mahmut Arslan, dövüş sanatları hastası. İşten artakalan zamanlarda Sayokan (Türk Savaş Sanatları oluyor) hocalığı yapıyor...
Yaptığı spor, hayatına o kadar işlemiş ki, konuşurken bile jest, mimik, el ve kol hareketleriyle sanki dövüşüyor sanırsınız...
Devamlı bir mücadele içinde yani...
Dün yemeğe iniyordu, asansörü çağırdı... Baktı gelmesi uzun sürecek, bari akşama hazırlık yapayım diye harekete başladı.
Hani ninjaların tipik hareketleri varya işte öyle. Bir bu yana yumruk bir bu yana tekme... Kendini kaybetmiş, hayalindeki düşmana acımasızca saldırıyordu.
Tam bacaklarını kaldırdı rakibine öldürücü tekmeyi vuracaktı ki; birden bir çığlık koptu...
Asansörün kapısı açılmış, içerisinde bulunan bayanlar kendilerine saldırıldığını zannetmişti...
Birden toparladı, ama durumu izah bile edemedi... Sadece "Kusura bakmayın... Siz gidin" diyebildi.
Olay sırasında utandığı için kelinde peyda olan kızarıklık hâlâ geçmedi...
sağdan - soldan
(...İstanbul-Duvar Yazıları-Hakan Yavuz'dan)
"-Âlem oyuncu olmuş, ben de yönetmen... İstediğime rol veririm, istediğime yol..."
...
"-Biz köşe çocuklarına aşkı bilmez demişler... Sorun bakalım sosyete çocuklarına aşkı kimden öğrenmişler..."
...
"-Bu vatan bizim, ferman gerekmez... Türk askerinin olduğu yere yabancı giremez..."
tebeşir tozu
"-Eğer bir insan ömrünü feda edeceği bir şey keşfetmemişse, yaşamaya hak kazanmış değildir..."
(...Martin Luther King)
kadınlar & erkekler
Evli adamın biri kahvede oturmuş huzur içinde çayını yudumlayıp, gazetesini okurken "Hayrola" diye sormuş arkadaşı, "Ne oldu?.."
"Bilim adamları" demiş adam derin bir nefes alarak, "Önümüzdeki yıllarda robotlarla evlilik yapılacağını söylüyorlar... Millet merak ediyor ve inanamıyordur mutlaka..."
Sonra bir iç daha geçirmiş ve;
"-Ama ben... Ama ben resmen biliyorum ve sürekli yaşıyorum..."
hayata dair...
Bir kurbağa sürüsü ormanda ilerlerken, içlerinden ikisi bir çukura düşmüş...
Diğer bütün kurbağalar çukurun etrafında toplanıp, çaresiz bir şekilde bakıyorlarmış...
Çukur bir hayli derin olduğundan düşen arkadaşlarının zıplayıp dışarı çıkması mümkün gözükmüyormuş...
Yukarıdaki kurbağalar, boşuna çabalamamalarını söylemişler arkadaşlarına:
"-Çukur çok derin... Dışarı çıkmanız imkânsız..."
...
Ancak, çukura düşen kurbağalar onların söylediklerine aldırmayıp çukurdan çıkmak için mücadeleye devam etmişler...
Yukarıdakiler ise hâlâ boşuna çırpınıp durmamalarını, ölümün onlar için kurtuluş olduğunu söylüyorlarmış...
Sonunda; kurbağalardan birisi söylenenlerden etkilenmiş ve mücadeleyi bırakmış...
Diğeri ise; çabalamaya devam etmiş...
...
Yukarıdakiler de, çırpınıp durarak daha çok acı çektiğini söylemeyi sürdürmüşler.
Ne var ki, çukurdaki kurbağa onlara hiç aldırmadan son bir hamle daha yapmış, bu kez daha yükseğe sıçramayı başarmış ve çukurdan çıkmış...
Arkadaşlarının ümit kırıcı sözlerine hiç kulak asmamıştı...
Çünkü o sağırdı...
Siz de olumsuz düşünceli insanları sakın duymayın... Onların yüreğinizdeki umudu çalmalarına izin vermeyin...
(...Paul Estridge)
tuzaktan kumanda
(...LİG TV-Maraton)
ERMAN TOROĞLU: Yardımcı hakem benden iyi mi biliyor sevgili Şansal?...
***
(...CNN TÜRK-Nası Yani)
GÜVEN KIRAÇ: Beyazıtçım, bu iyi haber mi kötü haber mi bilemiyorum ama, bu akşam programımızın süresi biraz uzadı.
BEYAZ: Programımıza yaklaşık yarım saatlik bir ek gelmiş, çünkü aldığımız parayı hak etmediğimizi düşünüyorlarmış...
***
(...SHOW TV-6 Pas)
AHMET ÇAKAR: Gökdeniz benim babamın oğlu mu ya?... Bildiğim kadarıyla değil...
S.Ö.Z. der ki;
"-Gözlerden yaş akmayınca, kalpte gökkuşağı çıkmaz..."
(...Sahil yolundan aheste aheste giderken
ettiği müthiş
S.Ö.Z.leri)
Temel'in yeri
Bir kadın, küçük oğlu ile alışverişe çıkmış...
Temel'in tezgâhtar olduğu mağazadan içeri girmişler ve ufaklığa bir tişört almışlar...
Çocuk tişörtü giymiş ve mağazadan çıkmışlar...
Ancak bir süre sonra yağmura yakalanınca 10-15 dakika içinde tişört çekmiş...
Kadın çocuğun elinden tutup o sinirle mağazaya geri dönmüş...
Tezgâhtar Temel çocuğu görür görmez "Ooo" demiş;
"-Yahu görmeyeli ne kadar da büyümüşsün... Bak eski tişörtlerin sana küçük geliyor artık..."
*iğnelik...
HİPNOZ
Görüntülü medyaya,
Kanımız çok ısındı...
Doymuyoruz bakmaya,
Ne sınır var ne sındı!
...
Pinekledik sanalda,
Gerçeklikten uzağız!
Bilmem hangi kanalda,
Hangimize tuzağız!
...
Senaryoya dolmuşuz,
Figüranız planda!
Hipnotize olmuşuz,
Çiviliyiz ekranda! (...Sefa Koyuncu)
kritik
"-Bir gün kızım Ceren'le arabalarımız köprüde yan yana geldi; onu görünce el salladım... Yanındaki arkadaşı dönüp, 'Aaa Zuhal Olcay'ı nereden tanıyorsun' diye sormuş..."
(...Zuhal Olcay)
JODİE FOSTER: Yapabileceğinin en iyisi buysa, senin en iyin berbat...
(...Sanık filminden) 