Cemal'in kız isteme hikâyeleri...

A -
A +

> OS - 2866 Tuşları gıdıklayın! * TURKCELL, TELSİM VE AVEA'dan; "OS" yazıp boşluk bıraktıktan sonra mesajınızı yazıyorsunuz, "2866"ya gönderiyorsunuz... Çok bir şey değil; "4 SMS / 8 KONTÖR"... > SMS BÜLTENİ... * Vanspor 2.Lig'e çıkacak, başka yolu yok... Hep destek tam destek... Herkese selam, Vanlı Ömer... * 3.Lig 1.grup takımı Osmaniyespor'a desteklerin devam edeceğine inanıyoruz... Kümede kalacağız... Taraftarlar... * Değerli eşimin doğum günü kutlu olsun... * Bordo - siyah - *-kırmızı - lacivert en büyük Türkiye... Dört, dört, dört, dört... Halil Dalkılıç... > Cemal'in kız isteme hikâyeleri... Çok samimi olduğu, her gün şakalaştığı bir firma sahibi, Cemal'e sürekli takılıyor, "Daha evlenemedin mi", "Anne-kız bulalım, birlikte düğün yapalım" şeklinde... Cemal de adamla çok yakın olduğu için bir gün, yine bu şakaların ardından, ciddi ciddi şu teklifi yapıyor; "-İki tane kızın var, onlardan birini bana ver... Biri yazlık iki daire ve 61 plakalı bir araba ile şirketinde iyi bir makam ayarla evleneyim..." "Benim en umutlu olduğum" görüşmelerden biriydi diyor Cemal; "-Ama nedense bir daha göremedim adamı..." ... (...Bu arada Cemal bir aylığına gazete aboneliğini bırakmış, hikayeler evde okunmasın diye... Eğer eşiyle falan karşılaşırsanız, haberiniz olsun...) > Tebeşir Tozu... "-Bir insanın hayatının ikinci yarısı, ilk yarıda kazanılan alışkanlıkların sürdürülmesinden ibarettir... (...Dostoyevski) > Bizimkiler... Mehmet Koca Abi, İtalya'da konsere gitmiş... Ellerinde konser listesi... Mehmet Abi müzik otoritesi olduğu için, elindeki listeden bakmış; Vivaldi'nin "Dört mevsim"i var... Bir müddet konseri seyrettikten sonra yanındakilere sormuş; "-Abi, bu Vivaldi ne zaman çıkacak?..." *** Hasan Hocam ile Sadık Abi milli maçtan sonra Atina havalimanında... Sadık Abi, cebindeki bozuk Euroları Hasan Hocam'a vermiş, "Bozuk para şıngırtısını sevmiyorum, al şunları" diye... Hocam hemen çözüm bulmuş; "-Abi bunları burada kullanalım... Almanya'da işe yaramaz..." > Temel'in yeri... Temel'le Dursun Trabzon'a gideceklermiş... Ama ceplerinde hiç para kalmamış... Neyse Trabzon'a doğru yürümeye başlamışlar... Yolun kenarında giderken otobüs garajı görmüşler... Etrafa bakmışlar kimseler yok... Temel, Dursun'a demiş ki; "-Ula Dursun, Trabzon'a kadar yürümektense gel şurdan bir otobüs çalalım onunla gidelim..." Dursun "Tamam" demiş... Temel içeri girmiş, Dursun ise dışarda etrafı kontrol ediyormuş... Aradan 10 dakika geçmiş Temel yok... Tam o sırada içerden motor sesi gelmiş ve Temel otobüsle dışarı çıkmış... Dursun hemen atlamış otobüse ve Temel'e sormuş; -Neden bu kadar geç kaldın... "-Ula Trabzon'a giden otobüsü en arkaya koymuşlar..." > Hayata dair... Her türlü seçiminiz ya sevgi ya korku düşüncesinden kaynaklanıyor... Korku; daraltan, kapayan, içe hapseden, kaçan, gizleyen, biriktiren, yığan, zarar veren enerjidir... Sevgi; genişleten, açan, yayılan, kalan, açık olan paylaşan, iyileştiren enerjidir... Korku bedenleri giysilerle sararak gizler, Sevgi şeffaf olmaya izin verir... Korku sahip olduklarına sımsıkı yapışır, Sevgi sahip olduklarını paylaşır... Korku zorba yakınlık ister, Sevgi sevecen yakınlık... Korku sımsıkı sarar, bırakmak istemez, Sevgi özgür bırakır... Korku kurutur, Sevgi yumuşatır... Korku saldırır, Sevgi bağrına basar... Her insan düşüncesi, sözü, davranışı bu duyguların birinden kaynaklanır... Bu konuda başka bir seçiminiz yok, çünkü seçeceğiniz başka bir şey yok... Ama bu iki duygudan hangisini seçeceğiniz konusunda özgürsünüz... (...Neale Donald Walsch) > Sizinkiler... Aynı işyerinde çalıştığımız arkadaşım Semih'in geçen hafta kız arkadaşıyla ayrılma sebebi, herkesi çok güldürecek... Taksim'de gayet romantik bir gezi yaparken, espri yeteneği fazla gelişmiş hayat kadınlarından biri, "Naaber tatlım?... Çoktandır görüşemiyoruz" demiş... Kızı son görüşü oldu... > Bugünün buluşu > İlk kez düğün konvoyundaki arabaların aynasına havlu bağlandı... (...10.04.1954) > Kadınlar & Erkekler (...Karşınızdakinin doğru adam olup olmadığını nasıl anlarsınız) > İlk randevunuzda ne giydiğinizi hatırlıyorsa... > Özel bir sebebi olmadan size çok özel çiçek buketleri gönderiyorsa... > Kavga ettikten sonra günlerce suratını asmıyorsa... > Sabah yataktan kalkar kalkmaz bile sizi güzel buluyorsa... > Hatalı olduğunuz durumlarda sizinle dalga geçip alay etmiyorsa... > Saçma sapan bir yanlış iş yapsanız bile anlayışla davranıyorsa... > Sizsiz hayatın boş ve anlamsız olduğunu hissettiriyorsa... > Bu adam doğru adamdır, elinizden kaçırmayın... (Melek K...'dan) > itiraf reyonu... (...mehmed yavuz kurtuluş ...şehir: İstanbul ...yaş: bilinmiyor) Seneler önce bir parke fabrikasında çalışıyordum... 8 ay gibi rekor bir süreden sonra ayrıldım... Kaçtım desem daha doğru olacak... Bir gün takım elbiseli, kravatlı 5-6 adam geldi fabrikaya... Toz toprağın içinde görmemişiz ya yadırgadık bir an... Derken arkadaşın yanına yaklaştılar... Usta başımız Yücel Abi'yi sormuş olacaklar ki, arkadaş makinanın başından ayrılamadığı için başka bir arkadaşa gelen adamları işaret edip var gücüyle bağırıyor ve hayatının hatasını yapıyor; "-Adeeeem... Habunları Yücel abinin yanına götüüüür..." (omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...) > S.Ö.Z. der ki; "-Sofradaki bir kişi ve iki tabak en büyük hüzün, iki kişi bir tabak en büyük mutluluktur..." (...Biraz nostalji kokan müthiş S.Ö.Z.leri...) > sanatik kritik "-Kendimi ilk defa ölüme bu kadar yakın hissettim... Hayatta hiçbir şey sağlıktan önemli değil... Şöhret, para hiçbir şey umrumda değil artık... Benim geçen yıl arabam çalınmıştı... 10 tane daha çalınsın yenisin alabiliriz ama sağlığı geri getiremeyiz..." (...Hakan Altun) > politik kritik "-Seçim 'Bu mu olsun, bu mu olsun' tercihinin yapılabildiği ortamdır... Tek aday çıkacaktır, ama diğer partiler aday gösterebilir... Kimin kazanacağı belli olan bir yarışa yarış denmez... Kimin kazanacağı kesinlikle belli olan bir seçime de seçim denmez..." (...Süleyman Demirel) > sportik kritik "-Vedat Yüksel uçmuş... Şu kartı gösterip öncekini göstermeyince kafa karışıyor... Senin başkanın 'Biz şampiyon olacağız' diyorsa ve bunlar üst üste öpüşüyorsa adama 'hop' derler abi... Yani bugünkü maçta Beşiktaş hakem kararıyla galip gelmiştir..." (...Erman Toroğlu) > Arkadaşımız Murat Uzun'un "size kalan yaşam süreniz" konulu tesbitleri: ortalama bir insan her gün yaşadığı 24 saatin aslında en fazla 18 saatini şuurlu geçirir. Geri kalan minimum 6 saatlik uykuda bilinci kapalıdır. Bu açıdan bakınca karşımıza şöyle çarpıcı bir rakam çıkar: Ortalama 60 senelik bir hayatın en az 1/4 ü, yani 15 senesi "bilinçsiz" olarak geçmektedir. Bunun yanı sıra yaşamın ilk 5-10 yılı olan çocukluk dönemi de aynı şekilde şuursuz olarak geçmektedir. Her gün kişisel bakım, temizlik, giyim, ev işi vs günde 2 saatten, ortalama 60 senelik bir hayatta toplam 5 yıl sürer. Her gün üç öğün yemek temin etme ve yeme günde 2 saatten yine 60 senelik bir yaşamda 5 yıl sürer. Her gün trafikte geçen zaman ortalama 2 saatten yine 60 senelik bir yaşamda 5 yıl sürer. Her gün iletişim ve haberleşme amacıyla geçirilen süre de yine 2 saatten 60 senelik bir hayatta 5 sene sürer. Cumartesi-Pazar ve resmi tatil günleri, özel izinler hariç bir yılda 138 gün eder. Bu durumda bir yılda 227 iş günü kalır. Günde 8 saatten, 60 senelik yaşamda 12 yıl çalışarak geçmektedir. Yani; 60 senelik hayatın; 15 yılı uykuda + 10 yılı çocukluk + 5 yılı bakım yaparak + 5 yılı yemek yiyerek + 5 yılı trafikte + 5 yılı haberleşme trafiğinde +12 yılı da çalışarak = 57 yıl. Bu toplama hastalıklarla geçen zaman dahil değildir. Bu durumda geriye sadece 3 sene kalır. Düşünmek, araştırmak, akletmek, yaşamak ve kendimize ayıracak sadece ve sadece 3 yıl kalır!...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.