Deli kızın öyküsü...
28 Ekim 2007 01:00
Deli kızın öyküsü..
Bir gün O'nu yazacağım belliydi...
Hatta hangi başlığı verip, hangi cümlelerle giriş yapacağım da...
...Ve işte o son e-postası bunu yaptırdı bana...
Zaten şu aşağıda yazacağım beş kelimeyi de, sahibinden önce siz okuyacaksınız;
"-Belki unutmaktır daha iyi sevmek..."
...
Yazımın başlığı Sezen'in türküsüne benzeyecekti;
"-Deli kızın öyküsü..."
...Ve giriş cümlesi;
"-Hep inatla severdi... Terk edilir, terk edene inat severdi...
Yaralanır, bıçağa inat severdi...
Kedere inat, cefaya inat, hasrete inat..."
...
Ben hep, "Dert Postası"ydım O'nun için...
Ama hiçbir zaman, "Şöyle yap" demeye cesaretim olmadı...
Hasırlarına defalarca aynı gözyaşları damlamış bir kafede buluşurduk...
Birbirinden kötü kâbus anları sıralardı...
"Neden" derdi, "Böyle mi olmalı" derdi, "Bitti" demezdi... O bitirmezdi hiç...
"Hiç vazgeçmeyeceksin değil mi" diye soramazdım bile...
...
Ben yıllarca sadece izledim O'nu; tek kale oynanan bir maçı izler gibi...
Rövanşı olmayan...
Mutlu anları da oluyordu, ama genelde titriyordu...
Gitmek... Gelmek... Sevmek... Beklemek... Özlemek... Oyalanmak...
Bunlar ezberinde olan kelimelerdi...
Kötü anlardan bile tatlı anlamlar çıkarıyor, teselli bulabiliyordu...
"Evet terk etti ama, giderken 'görüşürüz' dedi" diyordu...
Bazen kısa bir zaman sonra yeniden görüşüyor... Bazen yıllar geçiyor... O aynı sıcaklıkla bekliyordu...
...
Deli bir şeydi... Şaşırtırdı beni hep...
"Yeni aşk savaşları var mı" diye takılırdım, "Keşke olsaydı" derdi...
Kızmak geçerdi aklımdan, içim saygı duymak isterdi...
Güzel bir kızdı, mutluluk yakışırdı... Ama O'nu bu kostümle pek göremezdim...
Öyle şartlandırırdı ki beni, O'nu tek kişi bile düşünemezdim...
Kimi gün çocuğun "Korkaklığından" yakınır, "Bazen duygularım bir örs üstünde dövülüyor" diye şiirleştirirdi ıstırabını...
"Yanındayım hep" sözlerini duyduğu gecenin sabahında, en hayati parçasıyla birlikte uğurladığı olurdu...
Rüyaları bölünürdü hep...
...
Çocuk askere gitmişti bir ara... İlk günler yan yana olduklarından daha mutluydu...
Ama sonlara doğru; o aşk mektuplarındaki zarfın acı tadını hissetti dilinde...
Delikanlı döndüğünde görüşmek bile istemedi, "Sana mutluluklar diliyorum" temennisi, ondan duyduğu son kelimeler oldu...
Kısa bir süre sonra evlendiğini öğrendi, sonra da çocuğu olduğunu...
Bıçağa benzeyen bir şey, kalbinde açtığı deliği her gün biraz daha genişletti...
O fotoğraf hiç solmadı ama...
Dünyadaki her şeyden ağır olan o yükü taşıdığından hiç şikayet etmedi...
Hiç vazgeçmedi... Hiç pişman olmadı o kareden...
...
Dün e-posta kutumu açtığımda aradan 7 yıl geçtiğini hatırladım... Biraz kendinden bahsetmiş...
Hala eski işini yapıyormuş ve daha önemlisi hâlâ bekarmış...
Çokça hatıraları anlatmış...
"Aşkımdan yana şansım olmadı ama, başkaları da benim gibi dosttan yana şanslı değildi" falan demiş...
Okuyunca O'nun için aslında hiçbir şey yapamadığımı anladım...
Dinlerdim... Bazen onaylamak zorunda kalırdım, bazen gizliden gizliye kızardım...
Ama hiç kırmazdım, "Kendini eritme, tüketme" diyemezdim...
Bir yol haritası seremezdim önüne...
...
"-Söyler misin Ömer?... Nasıl bir tutku, nasıl bir saplantıdır bu" diye bitirmiş yazısını...
Bunun; onca yıl içinde bana yöneltilen ilk soru olduğunu hatırladım...
O hiç sorgulamazdı çünkü...
"Sevdiğimi mi seviyorum, sevmeyi mi" diye düşünmezdi...
Yazısının bir yerinde, "Son nefes verilmeden bu aşk kapanmaz" diyor, başka bir yerde "Belki de verildikten sonra gerçekten başlar" gibi arabesk sözleri vardı;
"-İnanır mısın; her gece, gittiği ilk geceyi yaşadım..."
...
...Ve henüz cesaret bulup, O'na göndermediğim cevabı sizinle paylaşıyorum şimdi;
"Sana bugüne kadar hiçbir şey dememiş olmanın sorumsuzluğu, birikimi ve kızgınlığıyla söylüyorum ki;
Kalbinin arka odalarına hapsettiğin o kılık değiştirmiş hatıralarla bir yere varamayacaksın...
Artık ruhunu bu dayaktan kurtar ne olur!... Unut artık...
Belki unutmaktır daha iyi sevmek..."
Tebeşir Tozu...
"-Başkaları için kendinizi unutursanız, o zaman sizi daima hatırlayacaklardır..." (...Dostoyevski)
Temel'in yeri...
Temel'i uçakta cep telefonu ile konuşurken gören hostes koşarak gelmiş;
-Beyefendi ne yapıyorsunuz?...
"-Kızım ne telaş yapıyorsun?... Biz bilmiyor muyuz tehlikeli olduğunu..."
-Niye konuşuyorsunuz o zaman?...
"-Ben dışarıyı aramıyorum ki... Bak 6 numarada Dursun oturuyor, onunla konuşuyorum..."
Bizimkiler
Köşeyi bitirmek üzereyken Cem geldi,
"Hep lüzumsuz şeyler yazıyorsun, faydalı bir iş yap bari" dedi...
"Faydalı" dediği şey, dün minibüsle işe geliyormuş...
Ayakta dururken bir adam gelmiş ve iyice sıkışmışlar...
Adam 20 YTL uzatıp, paranın üstünü montun cebine koymuş...
Tabii adam parayı kendi montuna koyduğunu sanıp, Cem'in montunun cebine koymuş...
İndikten sonra fark etmiş, 18 YTL'nin sahibini arıyor...
kadınlar & erkekler
(...Yapılan araştırmalara göre kadınların kavga çıkarma nedenleri...)
> Dırdır, şikayet, bıdı bıdı...
> Erkenden uyanıp odada gürültü yapması...
> Evin eksikleriyle ilgilenmemesi...
> Maç günleri eve iptal edilemeyecek misafirleri çağırması...
> Geceleri erkenden uyuyakalması...
> Saçlarının; fırçalara, küvete, lavaboya ve her köşeye dağılması...
> Benim arkadaşım senin arkadaşın ayrımı yapması...
> Temizlik kontrolörlüğü yapması...
> Eve giriş çıkış saatlerinin çetelesini tutması...
> Kendisi diyete girdiğinde, erkeği de diyete sokması...
S.Ö.Z. der ki;
"-İhtiyacın olan şeyin çok önemli olduğunu belli etmezsen, herkes verir..."
(...Adeta kartpostal yazısı gibi ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)
Tuzaktan Kumanda
(...NTV - Nası Yani)
BEYAZIT ÖZTÜRK:
Ama bir şey söyleyeceğim... İsimlere bakınca mesela Zeynep, Zübeyde, Ayşe, Fatma 1800'lerde de vardı...
1960'larda, 70'lerde, 80'lerde de vardı... Sonra 90'larda bir kırılma yaşadı isimler...
Çisilsu, Pütürcan'a kadar geldi...
***
(...SHOW - Arım Balım Peteğim)
NİHAT DOĞAN:
Ben askerdeyken güzel çatışmaların içinde bulundum...
***
(...NTV - Nası Yani)
HULUSİ DERİCİ:
Türk insanının bazı ortak noktaları var ama çok da kategorize etmemek lazım...
Mesela "Biz Sinopluyuz, biz kereviz yemeyiz" diye bir türkü var...
Bir adam bu türküyü yazdı diye Sinoplular kereviz yememeli mi?"
Bugünün buluşu
> İlk kez hapşırması kaçmak üzere olan biri ışığa bakarak istediğini geri getirdi...
(...28.10.1954)
MMMR'İn duvarI...
Yüz verdik astarını istediler... Astar verdik, terzi parasını istiyorlar...
sanatik kritik
"-Askere gitmek, tüm kalbimle silah altına alınmak istiyorsam, asker kaçağı ünlüler de vatani görevini yapmalı..."
(...Burcu Güneş)
politik kritik
"-Biz Osmanlı torunlarıyız... Terör belasıyla başa çıkmanız için gerekirse biz de gelip şehit olmaya hazırız..."
(...Tayyip Erdoğan)
sportik kritik
"-Ne şekilde olursa olsun, bu ülkeye hizmet benim asli görevimdir... Şimdi çağırsalar gidip askerliğimi yaparım..."
(...Tümer Metin)
"Bir yaş daha büyüten" çerçeve yazısı: Zonguldak Anadolu Öğretmen Lisesi Müdür Yardımcısı Bekir Tekin'e, Burdur Belediyesi tarafından, Burdur Otogarı'ndan otobüsle çıkarken para ödemediği gerekçesiyle tutulan tutanak borcu gönderildi... Cezaya itiraz eden Tekin, "Benim hiç otobüsüm olmadı, hayatımda Burdur'a da gitmişliğim yok" dedi... Otobüsüyle şehir terminalinden ücret ödemeden çıkış yaptığı gerekçesiyle Burdur Belediyesi tarafından ceza tutanağı gönderilen öğretmen, yetkililere derdini anlatamadı...