* Bir inşaat işçisi Arkansas'taki bir marketi soyduktan kısa süre sonra yakalandı. Çünkü adam soygun sırasında önünde ismi yazan bir şapka takmıştı. * Arizonalı bir adam kelepçelerle oynarken kendini kelepçeledi ve anahtarı bulamadı. Kendisini kurtarmak için çilingir çağırmak yerine polisi arayınca başı belaya girdi. Onu kelepçeden kurtaran polisler, ödenmemiş bir kefalet borcu bulunduğunu belirleyince onu yeniden kelepçelediler. * Bir banka soyguncusu Florida'da bir veznedara şartlı tahliye kartının arkasına yazdığı soygun notunu verince yakalandı. * Florida'da bir başka soyguncu ise parmak izlerinden yakalanınca şaşırdı. Çünkü her soygunda eldiven giymeye özen göstermişti, fakat yarım parmaklı golf eldiveni kullanıyordu. * 1983'de mağazada hırsızlık yaparken yakalanan San Diegolu bir kadın polislere eğer onu bırakmazlarsa morarana kadar nefesini tutacağını söyledi. Polisler kadını bırakmadılar, o da gerçekten ölünceye kadar nefesini tuttu. * Gillette şirketi 1902 yılında güvenli jilet satmaya başladığında yüzlerce erkek onlardan aldı. Sonra da bu jiletlerin sakallarını kesmediğini söyleyerek onları çöpe attılar. Gillette yetkilileri, mutsuz müşterilerin tıraş olmadan önce jiletin sarıldığı kağıdı çıkarmadıklarını fark ettiler. * Chevrolet, yeni model arabası için "Nova" ismini buldu ama sonra arabayı Latin Amerika'da satamayacakları anlaşıldı. Çünkü "Nova", İspanyolca'da "gitmez" anlamına geliyordu. * 1897'de bir matador, boğayla bir bisiklete binerek güreşmek istedi. Bundan hiç etkilenmeyen boğa, adamı bisikletiyle birlikte duvara fırlattı. * Meksika'daki bir sağlıklı yaşam merkezinin sahibi, vasiyetine mezarlığın sigara içilmeyen bölümünde gömülmek istediğini ısrarla ekletmeye çalıştı. * 1985'de New Orleanslı cankurtaranlar o yıl şehrin havuzlarında kimsenin boğulmamasını kutlamak için bir parti verdiler. Partide konuklardan biri boğuldu. * 1975'de İngiliz bir çift televizyonda en sevdikleri programı izlerken erkek yarım saat süren bir gülme krizi sonucu kalp krizi geçirerek öldü. Eşi, cenazeden sonra programın yapımcılarına bir mektup yazarak, kocasını hayatının son dakikalarında bu kadar mutlu ettikleri için teşekkür etti. * 1840'da ABD başkanlığına seçilen William Henry Harrison, çok soğuk bir günde Washington'da açık havada düzenlenen göreve başlama töreninde şapka ve palto giymeyi reddederek yaptığı uzun konuşma sonucu zatürree oldu. Yeni başkan sadece bir ay görev yaptıktan sonra öldü. (Faruk Yar'dan...) Tebeşir Tozu... "Kendini sağlam bilen hastanın tedavisi olmaz..." (Eddy Fischer) Meçka engin Güvenli yolculuk Engin Abi, "Ayağımızı yerden kessin" diye tabir edilen arabalardan bir tane almıştı... Marka vermeyeyim ama şöyle söyleyince anlayacaksınız; Arabanın kapıları binerken açılmak, bindikten sonra kapanmak bilmezdi... Çok el değiştirdiği, şoför kabinindeki paspası kaldırınca asfaltın gözükmesiyle anlaşılıyordu... Arabanın en sağlam yeri, pek kullanılmadığı için freni olarak göze batıyordu... Çürükleri bol, torpidosu güneşten erimiş, gelen sesleri kamufle etmen için teybin sesini sonuna kadar açman gereken bir araba işte... Engin Abi arabayı aldığı 90'lı yıllarda alarm taktırmaya kalmıştı da son anda engel olmuştuk... İçinde hanımı ile Cağaloğlu'ndan Fatih'e giderken, Saraçhane'de bütün arabaların selektör yapıp, korna çalmasına bir anlam verememiş... Adamların el-kol hareketlerine sinirlenip, "Gidiyoruz işte, acelen ne kardeşim" diyaloğuna girmiş... Sonunda biri arkadan yanına kadar gelip camını açmış ve "Birader" demiş; "Bayan virajda arabadan düştü"... Bir bakmış, hakikaten yenge arabada yok... Engin Abi diyor ki, "-Binince kemeri takmıştı, nereden düştü anlamadım..." diyAlog (Beyaz'ın konuğu albüm çıkaran manken Aysu Başar...) BEYAZ (Eline CD'yi alarak): Evet Aysu... Sen de bir albüm çıkardın, ismi "sıralama"... AYSU: Tersten bakıyorsun... Sıralama, albümdeki şarkıların sıralaması... Kasetin ismi değil... Küçük İlan... 27.05.2004 Perşembe günü saat 09.45 sıralarında 2. Sanayi Sitesi girişindeki Park Büfe'nin önünde 52 FR 836 plakalı aracımla geçerken farkında olmadan yaya yürüyen iki şahsın üzerine su sıçratmıştım... Bu şahıslardan özür diliyorum... (Kaportacı Engin Cebeci Ordu Olay Gazetesi) Sanatik kritik "Benim kendime has özel bir ses yapım var... Komedyenlere benden iş çıkmaz çünkü taklidi zor bir adamım..." (Bayhan) Politik kritik "Aslında IMF'den kullanılan kaynakların faizi düşük... Ama oradan gelen para diş kovuğunu doldurmuyor..." (Tayyip Erdoğan) Sportik kritik "Şu anda çözülmesi zor, belki imkansız bir takıma gittiğimi biliyorum... Ama her zaman zor hedefler seçmiş biriyim..." (Matthaeus) Bizimkiler * Halit'e yapılan tuzak, sporun son transferi Cem'e de kuruldu... "Fenerbahçe "Don't Panic" diye bir adamı alacak" demişler, "Haa ben o adamı biliyorum" demiş Cem, hava toplarında çok iyi... * Dündar Abi, Milli Takım'ın bütün maçlarda 1-0, 1-1 gibi kısır sonuçlar aldığından şikayetçi, "Nedir bu kardeşim, alamıyorlar mı iyi bir yabancı?..." * Kuzuluk'ta müşterilerden biri garsondan kant istemiş... Tabii garson kantın ne olduğunu bilmiyor, mutfaktaki bütün malzemelere bakmış, bulamamış... Müşteriye dönüp, "Efendim kant kalmamış, çay versem olur mu" demiş... Şifa Yemek Öğlen Menüsü; Mercimek Çorba... Orman Kebabı... Pilav... Meyve... Temelin yeri İstanbul - Ankara arasını 3 saatte alan hızlı tren gerçekleşti ya... İşadamının biri toplantı için Ankara'ya gidecekmiş... Yetişebilmek için atlamış hızlı trene... Fakat yolda Ankara'daki toplantı için hazırladığı evrakları İstanbul'da unuttuğunu farketmiş... Kondüktöre gitmiş ve derdini anlatıp mutlaka inmesi gerektiğini söylemiş... Binbir yalvarmadan sonra kondüktör adama trenin hızlı tren olduğunu, hiçbir yerde durmadığını ama Arifiye'de biraz yavaşladığını söylemiş... Ve demiş ki; "-Yalnız trenden atlar atlamaz hızla trenin gidiş yönünde koşman lazım, yoksa parçalanırsın..." Adamcağız çaresiz "Tamam" demiş... Arifiye'ye geldiklerinde de atlamış ve başlamış koşmaya... Bizim Temel'le Dursun da en arka vagonda seyahat ediyormuş... Camdan bir bakmış adamın biri son hız koşuyor... "-Vah adamcağıza... Yazık, herhalde treni kaçırdı, yetişmeye çalışıyor" demiş ve adamı tuttuğu gibi tekrar vagona çekmişler... İtiraf Reyonu... (isim: panzehir... şehir: akyazı... yaş: 21) İki yıldır panzehir adında bir duvar gazetesi yayınlıyoruz... 2003 yılının yazında tatil için İstanbul'a gittiğimde Miniaturk'de de bulunmuştum... 50'nin üzerinde minyatür eserin fotoğrafını çektim değişik açılardan... Gazetede yayınlamaya karar verdim... Fotoğrafların altına da eserlerin ismini, nerede bulunduğunu ve de minyatür olduklarını yazmıştım... Ay sonu geldiğinde gazetede, altına minyatür diye yazdığım eserin Fatih'teki su kemerinin uzaktan çekilmiş hali, yani ta kendisi olduğunu gördüm... (osoztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim) Bugünün buluşu İlk kez çağrılması istenmeyen kişilere, "Nişan kendi aramızda olacak" denildi... (06.06.1986)