Fatih Ürek'li Kırkpınar...

A -
A +

> Kırkpınar Ağası Fatih Ürek, güreşlere davet etmek istediği isimlere, kırmızı yerine pembe dipli mum gönderdi... > Fatih Ürek, ağa kıyafetinin göbek kısmını açtırarak, Kırkpınar tarihinde bir ilke imza attı... > Pehlivanlar; güreşe başlamak için cazgırın söylediği, "İki yiğit çıktı meydane" sözlerinde yılan dansı yaptı... > Ağa Fatih Ürek, daha önce hiç seyretmediği için, altta kalan güreşçileri galip ilan etti... > Fatih Ürek Kırkpınar'ın son gününde yaptığı konuşmada, ağalık görevini Ajdar Anık'a devretmek istediğini söyledi... itiraf reyonu... (isim: nagehan... şehir: sakarya... yaş: yirmiüç...) Arkadaş sözlüsünden iş yerinin adresini istiyor... Sözlüsü de adresi gönderiyor... Bizimki adresi okuyor; "Falanca aleyküm selam..." ...Ve ekliyor; "Yahu neden adresin ortasında selam verme gereği duymuş ki?..." Meğer Anonim Şirketinin kısaltmasını A.S. selam olarak algılamış... Yerlere yattık... (omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...) diyAlog... (TGRT - Anadolu Rüzgarı...) METİN AKPINAR: Senin dinlediklerini ben burda can kulağı ile söyledim... *** (FLASH - Yıldızlar Gemisi...) ÇILGIN SEDAT: Siz bu sözlerinizle yangına mal taşıyorsunuz ama... *** (SHOW - Ah Kalbim...) KİBARİYE: Ayy Mehmet Ali... Yine gülmekten saçlarıma ağrılar girdi... Günün yemeği... > MALZEMESİ: * 1 adet lekesiz GÖNÜL... H 1 adet açık YÜREK... H 500 gram GÜLERYÜZ... H 250 gram TATLI DİL... H 100 gram HÜRMET... H 1 çorba kaşığı SEVGİ... H 1 çay kaşığı HOŞGÖRÜ... H 1 su bardağı İYİ NİYET... H 1 tutam SAMİMİYET... H 1 ölçek DÜRÜSTLÜK... > HAZIRLANIŞI: Gönlü duygu tasına atıp güleryüz ile karıştır... Ağzında yumuşattığın "Tatlı Dili" üzerine ilave ekerken "Sevgi" ve "Saygı"yı yavaş yavaş ekle... "Hürmet", "İyi Niyet" ve "Hoşgörü"den meydana gelen şurubu da buna kat... "Samimiyet" ölçüsünde parçalara bölerek "Dürüst"çe hayata diz ve yüreğinde pişirmesini bekle... Yüreğinde pişirdiğin bu "Sevgi Tatlısı"nı karnın acıkınca değil, ruhun acıkınca ye... (Miss Ecel'in mutfağından...) Hayata dair... bırak, elleme kabuk tutsun yüreğim, kavur kavur kavrulsun, bırak... sen yine acıma yağmurlarıyla çıkagel... ... bırak, tatsız tuzsuz olsun hayatım, sen yine coşkun türküler gibi çıkagel... ... gürültünün dünyasında, kendim yiteyim bırak... sen yine çıkagel, çıkagel yine, yine çıkagel... ... yoksul yüreğim tutsak köşelerde, yenik bungul oturur bırak... sen yine çıkagel kapıların ardından, çıkagel ey sultanım salınarak... ... sen yine çıkagel şevkle, çıkagel yine gürül gürül... - Rabindranath Tagore - S.Ö.Z. der ki; "-Erteleyebileceğin bir işi yapmasan da olur..." ("Bugünün işini yarına bırakma" atasözüne alternatif olarak söylediği müthiş S.Ö.Z.leri...) ...gündemin kırıntıları... Saddam hapiste kendi çamaşırlarını kendi yıkıyormuş... Bu kadar kirli çamaşıra müebbet yeter mi bilinmez... ayaküstü Futbolda olmayacak şey yok ya; Trabzon'un şampiyonluğu için formüller üreten bir arkadaş, bizi ilginç bir tartışmanın ortasında bıraktı... Diyelim Fenerbahçe bugün ve önümüzdeki hafta yenilirse puanı 77'de kalacak... Galatasaray Fenerbahçe'yi yenip, son maçında berabere kalırsa onun da puanı 77 oluyor... Trabzonspor iki maçını da kazanınca 77 puana ulaşıyor ki; şampiyonluk üçlü averaja kalıyor... Bu durumda aralarındaki maçlarda Galatasaray'ın 9 puanı, Fenerbahçe'nin 6 puanı, Trabzonspor'un da 3 puanı bulunuyor... Yani Trabzonspor için kafa yorup, Galatasaray'ı şampiyon yaptık... Tebeşir Tozu... "-İnsanları şaşırtan ve dehşete düşüren kelimeler, aradan belli bir süre geçince, kimseyi şaşırtmaz olur..." (D.H.Lewrence) bizimkiler Bilgehan, taksiciye; "-Şu kuşların döndüğü yerden döneceğiz..." *** Cem, ölen komşunun yakınına; "-Allah gecinden versin..." *** Dündar Abi, bilgisayar servisine; "-Buna F klavye ile Q klavyeyi birden takabiliyor muyuz?..." *** Fehim, otobüsten inerken; "-Abi bu ön kapının düğmesi yok mu?..." *** Sırrı, çay bahçesinde hesap öderken; "-Açık çay kaç paraydı usta..." *** Talip; masa telefonunu her aradığında; "-Alo... Nerdesin abi?..." temelin yeri Temel, karısı Fadime'ye doğum günü hediyesi olarak bir etek alacakmış... "Bel ölçüsü nedir" diye sormuş tezgahtar... "Bilmem" diye cevap vermiş Temel; "-Ama ellialtı ekran bir televizyonumuz var, onun önünden geçerken bütün görüntü kayboluyor..." *** Hastası doktor Temel'e teşekkür ediyormuş; "-Eline sağlık doktor bey, ameliyattan sonra tam iki kilo aldım..." Doktor Temel hemşireye doğru bağırmış; "-Arama kızım arama, kaybolan malzemelerin yerini buldum..." meçka engin Halı saha maçından çıkıp arabanın yanına kadar geldi... Tam bu sırada telefonu çaldı ve arabanın üstüne çantayı koyup, içinden çıkararak cevap verdi... Bir yandan konuşmaya devam edip, bir yandan da koltuğa oturup arabayı çalıştırdı... Arkasından gelen taksinin korna ve selektörlerine, "Geçeceksen geç bee" diye kızdı... Gazetenin otoparkına girince çantayı hatırladı ve geldiği yoldaki üçüncü turunda çantayı buldu... Bugünün buluşu > İlk kez oturmaya gidilen ev sahibi; "Ne iyi ettiniz de geldiniz, ben de çok sıkılıyodum" dedi... 22.05.1955 - Hümeyra Karaca'dan...) sanatik kritik "-Sanatçılar önce tanınmak için her şeyi yapıyor, sonra da sokakta kimse tanımasın diye başlık, gözlük takıyor... Sahte dünya değil mi?..." (...İsmail Y.K.) politik kritik "-Seçilme yaşı 30'un altına inmeli, gençler artık 60 yaşındaki babalarını, 75 yaşındaki dedelerini Meclis'e göndermekten kurtulmalıdır..." (...Bülent Arınç) sportik kritik "-G.Saraylı olsam da; yüzmüş yüzmüş kuyruğuna gelmiş bir F.Bahçe'nin bu saatten sonra şampiyonluğu kaçıracağını zannetmiyorum..." (...M.Ali Şahin) Şifa Yemek Öğle Menüsü Mercimek Çorba... Tas Kebabı... Sade Pirinç Pilavı... Yoğurt... (www.sifayemek.com.tr)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.