> ŞİNANAY Gazetelerin bilgisayarla, internetle, laptopla tanışmadığı zamanlar... Maç günleri gazeteler spor yüzünden geç basılıyor. Anadolu'ya gazete yetiştirmek dert... Dakikaların önemi büyük... Onun için, maçlar başlar başlamaz foto muhabirleri birkaç kare resim çekiyor, bir görevli hemen filmi kapıp gazeteye koşturuyor. Maç bitinceye kadar fotoğraf baskıya hazır hale geliyor. Cahit Eroğul çömez muhabir, F.Bahçe'nin Kadıköy'deki G.Antep maçının ilk on beş dakikasından film getirecek gazeteye... Cağaloğlu'ndayız. En kestirme yol, stattan iskeleye taksi, vapurla Sirkeci'ye geçiş, oradan gazeteye yine taksi... Maçın ilk yarısı bitti Cahit yok. Maç bitti Cahit yok. Arşivden eski bir F.Bahçe-G.Antep maçından fotoğraflarla sayfayı gönderdik. Ve iki saat sonra Cahit'ten bir telefon: - Abi Büyükada'dayım. Yanlışlıkla Ada vapuruna binmişim. > HADİ GEL KÖYÜMÜZE... Gazeteciler arasında "Kim daha şöhretli?" tartışmaları mesleğin tarihi kadar eskidir. Bizimkilerde de var. Hasan Sarıçiçek ile Engin Atay, Kayserispor-G.Saray maçı için Sarıçiçek'in memleketi Kayseri'de... Oraya kadar gitmişken Hasan Sarıçiçek'in ilçesine de uğramaya karar veriyorlar. Arabayı ilçenin girişinde durdurup çeşmede yüzlerini yıkarlarken meraklılar toplanıyor. İçlerinden biri: - Aaa, Engin Atay gelmiş, diyor. Bu tanıma Hasan Sarıçiçek için kötü bir darbe oluyor tabii... Ama teslim bayrağını çekmiyor, tebessüm ederek soruyor: - Peki beni tanıdınız mı? Ve öldürücü darbe bir gençten geliyor: - Evet... Sen de Sadık Söztutan'sın. > MÜSLÜM BABA Türk gazeteci grubu Efes'in Avrupa Ligi'ndeki maçı için Paris'te... Bilgehan Can, dönüşte servisteki arkadaşlarına hediye etmek üzere Paris sokaklarında bir şeyler arıyor. Bilgehan, bir başka gazeteden arkadaşı Serkan Akcan'la birlikte kolye, künye, rozet, incik boncuk satan bir adamın tezgâhının önünde duruyor. Tezgâhtar üzerinde haç işareti bulunan bir kolyeyi Bilgehan'a uzatınca bizimki biraz da kızgınlıkla reddediyor: - No no no! Adam Bilgehan'ın sular seller gibi "no" dediğini görünce İngilizce olarak soruyor: - Are you Muslim? (Müslüman mısın?) Bilgehan şaşkınlıkla Serkan'a dönüyor: - Vay be, Müslüm Baba'nın şöhreti Paris sokaklarına ulaşmış! > BAYRAMLIK Mübarek bir bayram arifesinde bir belediye başkanı gazete haberlerinde ismi geçen herkese çikolata göndermişti. Çikolataların içinden çıkan kartlarda bayram mesajının altında "Kadirşinas okurunuz" yazıyor. Sayfa sekreteri Cem Başaraner adamı takdir etti: - Ulan bu Kadir Şinas kim ise amma gönlü zengin adam, herkese çikolata göndermiş! > BEN BÖYLE KILIBIK GÖRMEDİM! Serviste sürüp giden bir kılıbıklık tartışması var ki, ayrı bir kitap konusu... Herkesin ortak favorisi, kılıbıklık kürsüsünün birinci basamağında Tahir Kum var. Eşi telefon ettiği zaman çayını yarım bırakıp koşan adam... İki numara Naci Arkan... Hatta bazı arkadaşlar ona "Naci-ye" diyor, birçok kadından daha iyi yemek yapıyor, her türlü hamur işi, en olmadık etli yemekler... Çamaşır, bulaşık, ütü... Eşine iş bırakmıyor! Ve üç numara... İki aday var, Selami Özsoy ile Yılmaz Akay... Ama Yılmaz Akay şu olayla fark atmış. İddiaya göre bir sabah öfke ile servise gelmiş: - Bugün hanıma öyle kızdım ki... Vurdum, parçaladım... Derken anne evine... - Bi dakka, bi dakka, nasıl yani?! - Kızınca telefonumu yere vurdum, kırıldı. Kızgınlıktan geceyi sokakta geçirdim. Dünden itibaren de annemin evinde kalıyorum. - Çok kötü dağıtmışsın Yılmaz Abi, aman elini kana bulama... ("Türkiye Gazetesi Spor Servisi'nden Fıkra Gibi Öyküler" Mohikan Yayıncılık'tan ÇIKTI... -212 454 32 20 - numaralı telefondan Hasan Ali Abi'ye ulaşıp, eğer günündeyse ALABİLİRSİNİZ...) > S.Ö.Z. der ki; "-İhtiyacı olmayana vermek bağışlamak değil kaybet- mektir..." (...Açıklama bile istemeyen müthiş S.Ö.Z.leri) > Temel'in yeri... Adam köşe başında dilenen Temel'in sözlerine kulak vermiş; "-Allah rızası için şu köre bir sadaka beyefendi..." Çileden çıkmış tabii; "-Nasıl körsün sen?... Benim beyefendi mi hanımefendi mi olduğumu nerden biliyorsun?..." "Kör olan arkadaşım Dursun" demiş Temel; "-Yemeğe gitti de, gelene kadar onun yerine bakıyorum..." > Bizimkiler TEKZİP 34 yıl, spor basınında dirsek çürütmüş, saçlarını hem dökmüş, hem de kalanlarını beyazlatmış bir adamı, sabah yatak toplayan, yemeklerde sofra hazırlayan, çamaşır, bulaşık ve temizlik günlerinde işleri kimselere bırakmayan "tarihi kılıbık" gibi göstermenizi şiddetle kınıyorum... ... Arada bir yaptığımız, hanıma uzattığımız yardım elimize, bulaşık eldiveni geçiren, başımıza toz bezi bağlatan, yardımsaverliğimizi, kılıbıklık olarak nitelemenizin yanlışlığınıza düşmenizde, size telkinde ve yardımda bulunanları da kınıyor ama yine de böyle doyumsuz ve kitaplıkta mutlaka saklanması gereken hatıra yüklü bu zahmet ürününüz için şahsınıza bu tekzibi yayımlamakta baskı yapamıyorum... ... Bundan sonraki kitabınızda, 107. sayfadaki büyük harflerle yazılmış isimlerin arasında yer almazsam, sizlere nasıl kazak birisi olduğumu göstereceğimi belirtir, elinize kolunuza ve unutmadığınız her büyük hatıra için hafızanıza sağlık diyorum... Halı sahalarda gençlere taş çıkartan bir kurt bir insanın, evde kuzu olamayacağını bir gün öğreneceğinizi umar gözlerinizden öperim... (...Aslında kılıbıklıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan, spor gazetecisi Naci Arkan) > Hayata dair... Haset, kıskançlık, hırs, her çeşit açlık, bunların tümü tutkudur... Sevme ise zorlama olmadan sadece özgür olunduğunda yaşanabilen, insan gücünü somutlayan bir eylemdir. ... Sevmek bir şeyin "içinde olmaktır" bir şeye "kapılmak" değil... En genel biçimiyle sevmenin etkin yapısı, sevmenin almak değil öncelikle vermek olduğu biçiminde tanımlanabilir. ... Anne sevgisi şartsızdır, koruyucudur, sıcak bir sığınaktır... Şartsız olduğu için denetlenemez, ya da elde edilemez... ... Otomatlar sevemezler... Onlar sadece "kişilik paketleri"ni birbirleriyle değiştirirler ve ucuza kapatma peşinde koşarlar... ... Sevmek kendini karşılıksız olarak adamak, sevgimizin sevilen kişide de sevgi oluşturacağı ümidini taşımak demektir. Sevgi bir inanç eylemidir... İnancı az olanın sevgisi de azdır... (...Erich Fromm) > Tuzaktan kumanda... (...STAR - Lütfen Bu Konuya Girmeyelim) SABA TÜMER: Ben düşünce, tansiyonum da düşüyor... OSMAN YAĞMURDERELİ: Önce tansiyonun düşüyordur, sonra sen düşüyorsundur... *** (...TV-8 - Chelsea-Liverpool İngiltere Ligi maçı) FİKRET ENGİN: Sayın seyirciler, Liverpool 1990'den beri İtalya'da şampiyon olamıyor... *** (...ATV - Sen Bilirsin Yarışması) HÜLYA AVŞAR: Çok kıskançmışsınız, öyle mi?... ERKEK KONUK: Kıskançtım... HÜLYA AVŞAR: Yani eskiden kıskançtınız... Peki ne oldu, ameliyat mı oldunuz?... > Tebeşir Tozu... "-Kadın bekarken sadece evlenmeyi, evlendikten sonra ise her şeyi ister..." (...William Shakespeare) > Bugünün buluşu > İlk kez bir tahtaya futbol sahası çizilip, çiviler futbolcu olarak çakılarak karşılıklı maç yapıldı... (...23.09.1981) > sanatik kritik "-Anadolu'da genç kızlar küçükken evlendirilir, 12 veya 14'ünde ya ayrılarak dul kalır, yahut kocası ölür dul kalır... Genç yaşta her şeyi öğrenirler... İşte bunlara "dulcuk" denir... Bu köşelerde yazı yazanların hepsinin 'dulcuk' olduğuna eminim..." (...Sezen Aksu) > politik kritik "-Eğer öncelikler arasında yer almıyorsa milletvekili bakan baskısıyla yatırım yapmayız... Bu anlayış ayaklarımızın altındadır. Bunun faturasını hâlâ ödüyoruz... 'Efendim biz orada seçimi kaybederiz.' Açık konuşuyorum, kaybedersek kaybederiz..." (...Tayyip Erdoğan) > sportik kritik "-Demek bu takımın üzerine eklenecek çok şey var... 10 yıldır G.Saray'ı yenemiyoruz... Ben daha önce başka takımlarda yendim, ama Trabzonspor'da olmadı... Her şeyin bir ilki vardır elbet... Ben bu hafta takımıma sonuna dek güveniyorum..." (...Ziya Doğan) > söz market "garip ama gerçek" haber kuşağı: aldığı iki litrelik coca cola'nın kapağında "tekrar deneyiniz" yazısını gören karadenizli, önce denemeleriyle, sonra da açtığı davayla gündeme oturdu... konuyla ilgili açıklama yapan davacının avukatı idris Karadeniz "müvekkilim marketten aldığı iki ytl'lik kampanyalı coca-cola ürününün kapağını açtığında hediye çıkmadığını ve "tekrar deneyiniz" yazısını görmüş... bunun üzerine kapağı kapatıp tekrar açmış ancak yine aynı şey... bunun üzerine tam dört bin ikiyüzkırkaltı defa deneme yapmasına rağmen hediye çıkmamıştır... coca-cola şirketinin tüketiciyi dolandırdığını düşünen müvekkilim şirkete dava açmaya karar vermiştir... biz de bugün gelerek dava dilekçemizi adliyeye teslim ettik... 10 bin ytl maddi tazminat talep etmekteyiz" dedi... davadan haberdar olan coca-cola yönetimi adına açıklama yapan bir şirket yetkilisi olayın çok komik olduğunu ve artık karadeniz bölgesine gönderilen ürünlerin kapağına "başka şişede inşallah" yazmayı düşündüklerini söyledi...