...gündemin kırıntıları...

A -
A +

Zaman yaklaştıkça yetkililer, yeni liranın tanıtımı için seferber oldu... Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, cebinden çıkardığı 20 milyonu göstererek "Bunun sıfırsız olanı" diye olayı basitleştirdi... Ali Babacan da, "Çok kolay" dedi, "Türk halkına özürlü muamelesi yapmayın"... Yeni lirayı tanımada çok güçlük çekmeyeceğimiz anlaşılıyor... Bakalım o bizi tanıyacak mı?... Tanju Çolak da "Ünlüler Çiftliği"nin kapısından döndü... Armağan Çağlayan'la görüştüğünü anlatan Tanju, "Bana iş istemeye gitmişim gibi davrandı, katılmadım" dedi... Tanju'nun tuzu kuru tabii... Eski ünlü artistlerin çiftliğine katılamazsa, ahkam kesen yorumcular arasına girerek, eski futbolcular çiftliğine katılır... Sebebini bilmiyorum ama kimse Zeynep Özal'ı eleştirdiği gibi eleştirmedi Ağa'nın kızını... Sağır Sultan'ın bile kulağına, "Flaş... Flaş... Flaş..." diye giden, "Dilek - Çağan Erdil Sabancı" birlikteliği, magazin basınına kendi deyimleri ile "bomba" gibi düştü, bir işadamı kızından çok bir manken kızı aşkını andırdı... Peki Sakıp Ağa yaşasaydı bu pozlar verilir miydi?... "-Verilmezdi gardaşııım... Ve-ril-mez-diii..." Biri çıkıp şu rakamlarda yanlışlık var desin... Şu anda televizyonlarda 50 dizi varmış... Bu sektörde daimi çalışan 5 bin ve ajanslara bağlı 60 bin kişi ekmek yiyormuş... 200 ajans oyuncu temin ediyor, dizilerin bütçesi 50 - 150 milyar arasında değişiyormuş... Hükümetin işi gücü bırakıp, reytinglerin hoş tutulması için çözüm üretmesi gerekiyor... Sektör sekteye uğrarsa görürsünüz işsizliği... Şimdi isim vermeyeyim, bazı sanatçılar da fakir fukaraya iftar veriyor... Çadırda garip gurebadan çok muhabir, kameraman, ışıkçı, setçi, montaj ekibi var... Bir iftar çadırından çok, bir platoyu andırıyor... Üç gün öncesinin, "Yaptığımız hayır işleri haber olmuyor, skandallarımız oluyor" yakınması tekzip gibi yayınlanıyor... Hani diyorum; konu sıkıntısı çekilir de, "Her gün Başbakan'ın iftarları yazılmaz" denirse ilginç bir konu olabilir... "Düğün TV" yakında yayın hayatına başlıyor... İsteyen parayı bastırıp, düğününü uydu üzerinden bütün dünyaya seyrettirebilecek... Ohhh... Kız isteme bir kanaldan, düğün başka bir kanaldan... Çeyizi zaten her televizyon veriyor... Evlilik iyi giderse sabah programı, kötü giderse kadın programı... İyi iş be... bizimkiler Bir gün, "sesli gazete" çıkarsa bu olayı daha iyi anlatabilirim... Efendim gece şefimiz Kasım Abi, Marmara Evleri'nin çıkışında arabasıyla ortayaşlı bir Roman vatandaşa çarpmış... Kaza bu ya, kadının ayağı kırılmış ve Kasım Abi arabaya atarak özel hastaneye götürmüş... Ayağa platin takmışlar, hastanede kaldığı 15-20 gün içinde Kasım Abi her gün kadının ziyaretine gitmiş... Her gittiğinde refakatçi yatağında iki kişiyi, odadaki iki tekli koltukta birer kişiyi, kantinde üç kişiyi yatıyor buluyormuş... Neyse 7-8 milyara olayın hastane kısmını halletmiş... Ama serüven bitmemiş... Kasım Abi evden her çıkışında kadının kocasına rastlıyor, "Bizim oğlana bir iş bulamadık", "Pazar alış verişi yapamadık", "Küçük kızı da okula yazdıramadık" isteklerini yerine getiriyor... Hatta fırsat buldukça evlerine kumanya götürüyor, - arabayı o mahallede çok dikkatli kullanıyor - para bırakıyor, oturup sohbet ediyor... "Davacı olmayacağım" demelerine rağmen Kasım Abi'ye mahkeme kağıdı geliyor ve duruşmaya çıkıyorlar... "Yandım, bittim, öldüm" sızlanmaları ile ilk duruşma başlıyor... Hakim, "Ne diyorsun, bu adamı hapse atayım mı" diye soruyor, kadın "Yok hakim bey... Bize baksın yeter" diyerek "ömür boyu maddi hapis" cezası istiyor... Duruşma 2005'e erteleniyor... Kasım Abi yine; "Hak, hukuk, insanlık vs." diye Roman aileye gidip geliyor... Olayın bana en ilginç gelen noktası şu ki; geçen gazeteden geç çıktım, Kasım Abi televizyonda, "Cennet Mahallesi" dizisini izleyip kahkaha atıyordu... itiraf reyonu (isim: mühim deeel şehir: Afyon yaş: onyedi...) Dershanede matematik denemesi var... Başım dehşet ağrıyor, "Lavobaya gideyim de elimi yüzümü yıkayayım" dedim... Dalgınlıkla üçüncü kattaki erkekler tuvaletine girmişim... Elimi yüzüm yıkarken bir abi içeri girdi, beni görünce hemen çıktı... Ben de onun yanlışlıkla girdiğini zannettim... Duvarda, "Erkeklere duyrulur... Lütfen temiz bırakınız" yazısını okuyunca durumu farkettim... Çıkarken gülüşleri ve fısıldaşmaları duydum, kendimi unutturmak için bir hafta okula gitmedim... diyAlog... (Evinin kapılarını Pazar Keyfi'ne açmış bir sanatçı diyaloğu...) BURCU GÜNEŞ: Ben çok çabuk tip değiştirebilen bir insan olduğum için... (Pazar Keyfi'nin 'Bu iftarlar niye hep ramazana denk geliyor' dedirten diyaloğu...) DIŞ SES: Ramazanlarda geleneksel olarak yapılan, Pazar Keyfi'nin iftarında ünlüler geçidi... (...Ve o gecede; olayı aşmış, ünlü olmaktan sıkılmış bir sanatçı yorumu...) NEZ: Geçen erkek kılığında köpeğimle Taksim tünele gittik... İnsanlara baktık, çok ilginçti... (3'üncü Devre'de konu F.Bahçe'nin rakiplerini nasıl yendiği...) AHMET ÇAKAR: Fenerbahçe rakiplerini çatııır çatır yendi mi?... OSMAN TANBURACI: Çatır çatır yenmedi de, çıtır çıtır yendi... (...Aynı programda aynı yorumcunun Fenerbahçe'ye dokundurması...) OSMAN TANBURACI: Fenerbahçeliler internette gezip, İngilizce bilen büyücü arıyorlarmış... (Telegol'ün konusu ise eski formunu yakalayan Sergen Yalçın) SİNAN ENGİN: Ben Sergen'i çok iyi buldum... İyi yönde agresifleşmiş... GÖKMEN ÖZDENAK: Evet... Durduğu yerde geri geri giderek kafayı vuramazsın?...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.