gündemin kırıntıları
NTV Spor haftanın maçlarını yorumlamak için Cem Yılmaz'dan sonra Yılmaz Erdoğan'ı ağırladı...
Hani şöyle komik spor programı olsun diye...
Ama elinde makasla stüdyo stüdyo Adnan Aybaba kovalayan amcaya yaklaşamadılar bile... Bakalım seyircinin adam öldürecek kadar ciddiye aldığı futbolu, ekranlar ne zaman ciddiye alacak?...
ayaküstü
Başbakan Erdoğan, aracını bir seyyar satıcının önünde durdurup simit almış...
Simitçinin Başbakan'la diyaloğu süperdi;
"-Benden olsun dayı..."
"Halk adamı" imajı iyice oturduğu için bu tip haberler pek görülmüyor...
Bayramlarda korumaların mahalledeki çocuklara Başbakan adına verdiği harçlık miktarı yeterli oluyor...
Halbuki eski dönemlerde bunlar manşetlik haberlerdi...
Ve Tİ'ye alınacak diyaloglar;
-Abi sizin ülkede kriz var mı...
"-Valla Başbakan bile simit yiyor, gerisini sen hesap et..."
Temel'in yeri
Temel İstanbul'da bir otelde kalıyormuş... Birkaç gün geçince otelin şef garsonu ile samimi olmuş... Muhabbet sırasında şef garson Temel'e bir bilmece sormuş;
"-Temel... Babamın bir oğlu var, ama benim kardeşim değil... Bu kimdir?..."
Temel düşünmüş, taşınmış, tahmin etmiş ama bulamamış...
"Bilemedim kimdir" demiş... Şef garson cevaplamış;
"-Ben Temel, ben..."
Bu cevap Temel'in çok hoşuna gitmiş... Aynı soruyu o da köy kahvesinde sormuş, kimse bilememiş...
Temel'e sormuşlar;
-Bilemedik Temel... Kimdir?...
"-İstanbul'da kaldığım otelin şef garsonudur..."
bizimkiler...
Talip; "Gecenin bu saatinde otobüs ve dolmuş çekilmez" düşüncesiyle eve taksiyle dönecektir...
Bulunduğu yer Taksim'dir ve oradan gündüz tarifesiyle eve 25 YTL ancak yazar...
Yanaşır ve şoföre gündüz tarifesiyle götürüp götürmeyeceğini sorar...
"Olur" der adam ikiletmeden, gündüz tarifesi açılır ve yola çıkılır...
Rahat bir yolculuk sonrasında eve varır, duvardaki saate inanmaz, cep telefonundan kontrol eder;
"-Saat 22.50"...
Söz der ki...
"-Yalnızlığın tadını bilmeyen, kalabalığın neşesine varamaz..."
(...'Sobalar; dost kucağına kıyasla buzdolabıdır' konulu konferansta ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)
hayata dair...
Bugün yaşayacağım her şeyi ben seçeceğim;
Ya kızacağım yağmura etrafı ıslatıyor diye,
Ya da seveceğim onu çiçeklerimi suladığı için...
Ya sıkılacağım param yok diye,
Ya da harcamalarımı planlayıp, müsriflikten uzak kalmaya çalışacağım...
Ya sızlanacağım bozulan sağlığıma,
Ya da hayatta olmayı kutlayacağım...
Ya içli içli sitem edeceğim anne babama, beni büyütürken veremedikleri şeyler yüzünden,
Ya da onları yürekten seveceğim beni dünyaya getirdikleri için...
Ya kaybettiğim dostlar için yas tutacağım,
Ya da yeni insanlarla yeni dostluklar peşinde koşacağım...
Ya işe gitmek zorunda olduğum için mızırdanacağım,
Ya da gidecek bir işim olduğu için sevinç dolacağım...
Ya ev işleri yapmak eziyet olacak bana,
Ya da işlerini yaptığım o evde aklımı, ruhumu ve bedenimi barındırabildiğim için minnettar olacağım...
Belki yeni şeyler öğrenmek istemeyecek canım,
Ya kızgın olacağım -öğrenmek gereken ne çok şey var- diye,
Ya da ufak tefek de olsa faydalı ne varsa öğrenmeye çalışacağım...
(...Anonim)
iğnelik...
KARAR
Kim demiş gammaz diye,
Haydi mekik dokuyun...
Koşun da mahkemeye,
Biraz maval okuyun!
Dinleyen var mavalı,
Mahkemede nasılsa...
Çalarsınız kavalı,
Millet toptan asılsa!
Alsın adâlet yara,
Bunun ne önemi var...
Mahkeme sizin zira,
Size göredir karar!
(...Sefa Koyuncu)
