Bütün dünya bir sahnedir... Ve bütün erkekler ve kadınlar sadece birer oyuncu... Girerler ve çıkarlar. Bir kişi bir çok rolü birden oynar, Bu oyun insanın yedi çağıdır... İlk rol bebeklik çağıdır, Dadısının kollarında agucuk yaparken... sonra mızıkçı bir okul çocuğu... Çantası elinde, yüzünde sabahın parlaklığı Ayağını sürerek okula gider... Daha sonra aşık delikanlı gelir, İç çekişleri ve sevgilinin kaşlarına yazılmış şiirleriyle... Sonra asker olur, garip yeminler eder. Savaşta atak ve korkusuz, Topun ağzında bile şöhretin hayallerini kurar... Sonra hakimliğe başlar, Şişman göbeği lezzetli etlerle dolu, Gözleri ciddi, sakalı ciddi kesmli... Bilge atasözleri ve modern örneklerle konuşur Ve böylece rolünü oynar... Altıncı çağında ise palyaço giysileriyle, Gözünde gözlüğü, yanında çantası, Gençliğinden kalma pantalonu zayıflamış vücuduna bol gelir. Ve kalın erkek sesi, çocukluğundaki gibi incelir. Son çağda bu olaylı tarih sona erer. İkinci çocukla her şey biter. Dişsiz, gözsüz, tatsız, hiç bir şeysiz.. - William Shakespeare - Bugünün gündemi... ' Bugün Deniz Baykal'ın görevine son verdiği partililerin yerine, önümüzdeki ay kendine muhalefet edeceği yeni partililer CHP'ye katılacak... ' George Bush saldırı stratejisini "Suriye... İran... Suriye... İran... Suriye..." diye papatya falına bakarak belirleyecek... ' Mehmet Ali Erbil'in saldırganları yakalanacak ve olayın "sadece verecek" meselesi yüzünden yaşandığı anlaşılacak... ' Bugün Fenerbahçeli taraftarlar, Real Zaragoza maçında yuhaladığı Selçuk'a baklava ikram ederek barışacak... temelin yeri Dursun, hızlı hızlı merdivenlerden tırmanıp doktor Temel'in yanına gelmiş... "-Teşekkür ederim doktor bey... Tedavinizden çok memnun kaldım..." -Ama siz benim hastam değilsiniz ki?... Dursun gülmüş; "-Haklısınız doktor bey... Son üç yılın vergi rekortmeni, trilyoner bir iş adamı olan amcam sizin hastanızdı ve şimdi tüm serveti bana kaldı..." bizimkiler ("Ömer Söztutan" belgeseli...) * Annesi (Ev hanımı): Damdan düştükten sonra normal olmayacağı belliydi... Ya dahi olacaktı, ya deli... Bizim oranın doku yapısı dahiliğe müsait olmadığından, ikincisi oldu... * Ahmet Bey (Öğretmeni): Sıralara, camlara, aynalara, kaldırımlara, bulduğu her yere yazardı... Yazdıklarını okumak hiç aklımıza gelmedi, şimdi 30 Yeni Kuruş veriyoruz... * Bahattin (Mahalle Arkadaşı): Bizimle top oynayıp, bizimle geziyor, bizim konuştuklarımızı konuşuyordu... Koskoca gazete nasıl ona bu imkanı verdi anlayamadım... Dericiyim ben... * Ahmet Abi (Musahhih): Çocukluğundan beri tanırım... Normal insanlarla olan açığını, gece gündüz çalışarak Kapattı... Sehpa kadarken geldi yanımıza... Yazıları oyun, oyunları yazı yapmayı bildi... * Hasan Hocam (Yazar): Duran saat günde 2 kez doğruyu gösterir... Sen 5 kez gösterdin, şaşırdım... * Engin Abi (GazeteciYazar): Onu takip ettikçe "Biz bir şeyi eksik yapıyoruz" diyordum... O gün geldi, anladım; Evet biz "sevgi"yi kaybetmiştik... Gözlerindeki ışığı, Beşiktaş muhabirliğinden alındığı gün bile yitirmedi... * Dündar Abi (Redaktör): Kızdığın zaman bile kızılamayacak garip bir yapısı var... Ya da evde kızıp, yanına gelince "Ne güzel yazmışsın" diyecek... Memlekete gidince gerçek gücünü gördüm... Gelince de zaten ona karşı konuşmam değişti... * Ercan (Çay Operatörü): Herkesten kaçabilirim ama o bana ulaşmak için bir yolunu bulur... Ben kalem kıvrak mıvrak anlamam... Bana bulaşmasın ne hali varsa görsün... Son sözleri... "-Efendim soruyu maalesef bilemediniz... Belki başka programa..." (M.Ali Erbil - Son saldırısına uğramadan önceki son sözleri...) "-Amerika seyahatinden sonra tam olarak ne yapacağıma karar vereceğim..." (Erkan Mumcu - Siyaset modasını takip edeceğini söylerken...) "-Dişi ağrıyan da, başı ağrıyan da beni bu numaradan arasın..." (Tayyip Erdoğan - Kapalı olan 533'lü numarasını tekrarlayınca...)