Hayata dair...

A -
A +

Birinin size bir kalem verdiğini düşünün; kapaklı, içini göstermeyen bir kalem... Ne kadar mürekkebi olduğunu göremiyorsunuz... Bir-iki deneme cümlesi yazdıktan sonra kalem bitebilir, ya da birçok şeyi değiştirebilecek bir ya da daha çok eser yazabilir. Başlamadan bunu bilemezsiniz... Oyunun kurallarına göre bunu bilmeniz imkansız... Bu konuda şansınızı denemek zorundasınız... Aslına bakılırsa hiçbir oyunun kuralı sizi bir şey yapmaya zorlayamaz... Kalemi elinize alıp kullanmak yerine, onu bir dolapta ya da çekmecede hiç kullanmadan, kurumaya bırakabilirsiniz... ... Peki, kullanmaya karar verirseniz, onunla ne yapacaksınız?... Oyunu nasıl oynamayı düşünüyorsunuz?... Tek bir kelime yazmadan önce hiç durmadan planlar mı yapacaksınız?... Planlarınız öylesine ayrıntılı olacak ki asla gerçekten yazmaya başlayamayacak mısınız?... Yoksa kalemi elinize alıp, yazmaya mı girişeceksiniz?... Kelimelerin sizi götürdüğü yere gidip onların kıvrımları, büklümlerine siz de kendinizi kaptıracak mısınız?... Bir sonraki kelimede mürekkep bitebilir diye dikkatle ve özenle mi yazacaksınız?... Yoksa kendinizi kalemin hiç bitmeyeceği fikrine kandırıp ona göre mi davranacaksınız?... ... Ne yazmayı plânlıyorsunuz?... Sevgi mi?... Nefret mi?... Eğlence mi?... Perişanlık mı?... Yaşam mı?... Ölüm mü?... Hiçbir şeyi mi?... Yoksa her şeyi mi?... Yalnızca kendinizi mutlu etmek için mi, yoksa başkaları için de mi yazacaksınız?... Ya da başkaları için yazıp kendinizi mi mutlu edeceksiniz?... Kelimeleriniz titrek ve silik mi, yoksa koyu ve gözüpek mi olacak?... Süslü mü, sade mi?... ... Hatta hiç yazacak mısınız?... Bir kez kalem verilince sizin yazmanızı isteyecek hiçbir kural yok... Ön taslak yapacak mısınız?... Kısa notlar almayı düşünüyor musunuz?... Düşünürken amaçsızca resimler karalayacak mısınız?... Satırların üzerine mi, arasına mı yazmayı düşünüyorsunuz?.. Belki de orada olmalarına karşın hiç satır görmezsiniz?... Satırlar var mı?... Bu konuda düşünecek pek çok şey var, değil mi?... Şimdi size bir yaşam verildiğini düşleyin... * 12.03.19638 İlk kez, "İkinci adresiniz" sözleri bir reklama slogan oldu... * tebeşir tozu "-Dünyada hiçbir şey insanı kin besleme duygusu kadar yıpratamaz..." (...Nietzsche) > itiraf reyonu... (...isim: figen kaya ...şehir: yok ...yaş: ondokuz) Pamuk isimli dünyalar tatlısı kuşumla oynarken yorulduğunu hissettim... Onu alıp ağzına su / kolonya falan tuttum, belki kendine gelir diye... Yaş küçük, vicdan azabı büyük, sonuç mâlum... Pişmanım... *** (...isim: pacha sinan ...şehir: paris ...yaş: küçük) Farkettim ki etrafımda bir tek ben onu yapıyorum, hem de çoktan beri... Belki onbeş senedir... Anlatayım; Ben dişlerimi fırçalarken dilimin üstünü de fırçalıyorum... Bence daha hijyenik ve temiz oluyor... Belki saçma ama itiraf işte... *** (...isim: eren terzi ...şehir: gümüşhane ...yaş: ondokuz...) Bünyamin'in babası araba almaya karar verdi... Arkadaşlarından biri ona kendi arabasını önerdi... "600 YTL'lik teybi var" diye övdü... Babası lafı uzatmadan "Ben o kadar parayı verip de teybi mi süreceğim" diye vazgeçti... * (omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...) > Temel'in yeri... İngiliz, Fransız ve Temel, gemiyle kaçakçılık yaparken yakalanmış ve idam cezası almışlar... Geminin önüne üç tane tahta yapmışlar... İngiliz'in kafasına ipi geçirmişler ve itmişler, ip bol gelince İngiliz suya düşmüş ve yüzerek kaçmış... Sıra Fransız'a gelmiş, onun da ipi bol olunca o da kaçıp kurtulmuş... Sıra Temel'e gelmiş... Temel biraz yürümüş, sonra dönüp demiş ki; "-Ula uşaklar... Benim ipi iyice sıkın... Ben yüzme bilmiyrum..." *** Dursun sigarayı bırakacak, daha önce bırakmış olan Temel'den taktik alıyor... -Temel sigarayı bırakmak kolay oldu mu?... "-Evet... Çok kolay oldu..." -Bırakalı ne kadar oldu?... "-Bir yıl... İki ay... Üç gün... Beş saat... On dakika..." > Bizimkiler... (*Söz Market'e katkıları...) Adnan Abi: Gözden kaçan tashihleri yakalayıcı... Gizli ihbarcı... Son kontrolcü... ... Ahmet Abi: İlk tashihçi... Bizimkiler danışmanlığı... "Girer / girmez" karar mekanizması... ... Fatih: Sayfa maketi arşivcisi... Mail alıcı, mail atıcı ... Sayfadaki kelle resimlerini yollayıcı... ... Ender: Eski sayfa grafikeri... Bizimkiler ihbarcısı... "Yazılar fazla geldi" diyici... Makasçı.... ... Adem: Yeni sayfa grafikeri... Yazıları aldırmak için karınca gibi girici... ... Halit: Maaşların dağıtıldığını müjdeleyici... Vizite kağıdı, maaş bordrosu verici... Hazır asker... ... Cahit: Yemek arkadaşı... Maç arkadaşı... Yazılar için "Olmamış" deyip gaza getirici... ... Ömer Faruk Atay: Nöbetçi yemekhane arkadaşı... Telefonlara Ömer Söztutan takliti... Kısmi çaycı... sportik kritik "-Küçük yerleri idare etmek kolay... Ancak şimdi stadımız büyüdü... 'Kuş uçsa Aziz Yıldırım'ın haberi olur' diye bir şey yok..." (...Aziz Yıldırım) sanatik kritik "-Eşimi dövmedim, çok sinirli ve kıskanç olması evliliğimizi baltalıyor... Kiliseye gitsem 'Sen rahibelerle görüştün' der..." (...Selami Şahin) politik kritik "-Türkiye'de her türlü mesele demokrasi ve hukukun temelleri içinde çözülür... Hiçbir siyasetçinin ağzına darbe lafı yakışmaz..." (..Mehmet Ağar) > tuzaktan kumanda... (...STAR - Juventus - W.Bremen) ERTEM ŞENER: Biz böyle kaleciler için "kedi yutmuş" deriz sevgili seyirciler... İzin verirseniz diyeyim... *** (...NTV - Taktik) GÜNTEKİN ONAY: Beşiktaş'ın yeni Brezilyalısı nasıl sence?... Yani kumaşını nasıl buldun?... RIDVAN DİLMEN: Polyester... *** (...ATV - Sabah Yıldızları) ASUMAN KRAUSE: Bu sehpanın özelliği 365 derece dönüyor olması... > kadınlar & erkekler -Konuşurken gözlerini kaçırmak... "-Az sonra olacaklardan sorumlu değilim..." ... -Otururken ellerini birbirine kavuşturmak... "-Seni dinlemiyorum, ama birazdan sen beni dinleyeceksin..." ... -Konuşurken saçlarıyla oynamak... "-Saçlarımdaki değişiklik için son ipucu... Yine farketmezsen karışmam..." ... -Bacak bacak üstüne atmak... "-Tartışma aleyhime gelişiyor, dikkat dağıtayım..." -Konuşurken kulak memesiyle oynamak... "-İhtiyaç olmazsa almazdım herhalde... Küpe sözünü hatırlattırma bana..." ... -Bacakları toplayıp, üstüne oturmak... "-Doğalgaz faturasını açıklamanın yolunu arıyorum..." ... -Kucağa yastık alıp oturmak... "-Tartışma ilerleyince kafasına mı atsam, duvara mı?..." ... -Hiçbir şey konuşmayıp, sadece tırnak yemek... "-Bugün ev telefonu çalıp kapandı... Yine eskileri açacağım..." > Sanem Çelik'in ajandası... * "Aliye"nin Pazar Keyfi saatinde yayınlanması istenerek intikam alınacak... * İspiyoncu bulunup, yağları erimiş mi diye kontrol edilecek... * Olaylar reytinge yansımamış... Yönetmenin diziye girmesi teklif edilecek.. > Bizim ora... Erzurumlu, Bayburt'a gitmiş, bir kahveye girmiş: "-Hele gardaş bir çay getir de içek..." ...Ve peş peşe 29 bardak çay içmiş... Bayburtlu sormuş: "-Abi, daha getirim mi?..." Dadaş, elini kalbine götürüp, cevap vermiş; "-Yok gardaş... 30 bardak oldu mi çarpınti yapir..." > Pazar Keyfi seyirci hizmetleri... -Pazar Keyfi seyirci hizmetlerine hoşgeldiniz... Dahili numarayı biliyorsanız tuşlayınız... Bilmiyorsanız; -Çok ünlü birini uygunsuz halde gördüm; için 1'i... -Çok ünlü olmayan, birini uygunsuz halde gördüm; için 2'yi tuşlayın... -BİİİP... ... -Uygunsuz halde gördüğünüz ünlüyü çay bahçesinde gördüyseniz; 1'i... -Uygunsuz halde gördüğünüz ünlüyü bar çıkışında gördüyseniz; 2'yi tuşlayın... -BİİİP... ... -Daha takılacak gibi duruyorlar, hemen gelirseniz yetişirsiniz için; 1'i... -Siz gelene kadar giderler, ben cep telefonu ile görüntü alıyorum için; 2'yi tuşlayınız... -BİİİP... ... "-İsteğiniz kaydınız alınmıştır... Bu hafta Lerzan Mutlu'nun sunacağı Pazar Keyfi ekipleri çay bahçesine doğru seyir halindedir... Şimdi lütfen telefonunuzu kapatıp, etrafta başkaları var mı diye gözünüzü açın..." S.Ö.Z. der ki; "-İnsanların en cahil kaldığı konu, yarım bildiği konudur..." (...Hangimiz neyi tam biliyoruz ki' diye de eklediği müthiş S.Ö.Z.leri...) > Bugünlerde kötü durumda olan siyasetçiler, sanatçılar, sporcular için "aynı o hesap" yazısı... yerine göre kemal unakıtan, yerine göre sanem çelik, yerine göre özhan canaydın, yerine göre bizim için... kısacası yeni gündeme, eski bir hikaye... günlerden bir gün, köylerden birinde, adamın birinin eşeği, susuz bir kuyuya düşmüş... hayvancık saatlerce acı içinde kıvranıp, kendi dilince bağırıp çağırınca, sesini duyan sahibi gelip bakmış ki vaziyet kötü... adam köylüleri yardıma çağırmış... "ne yapsak, ne etsek, nasıl çıkarsak" soruları havada kalmış... sonunda karar verilmiş ki; kurtarmak için bunca çalışmaya değmez... tek çâre, kuyuyu toprakla örtmek... küreklerle kuyunun içine toprak atılmış... hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkinerek dibe dökmüş... ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükselmiş ve sonunda yukarıya kadar çıkmış... köylüler, bu ummadıkları durum karşısında ağızları açık bakakalmışlar... ders: hayat, çoğu zaman bizim de üzerimize abanır... toz toprakla örtmeye çalışanlar olur... bunlarla başetmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil, düşünüp silkinmek... kör kuyuda olsak bile... > Şifa Yemek Öğle Menüsü > Kremalı Sebze Çorba... > Hasanpaşa Köfte... > Bulgur Pilavı... > Salata... * (www.sifayemek.com.tr)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.