(*Pazar hikayesi Netyorum'dan...) Jack, yavaşlamadan önce göstergeye baktı... Hız limitinin 50 olduğu yerde 73 ile gidiyordu ve son dört ay içerisinde dördüncü defa polis tarafından durduruluyordu... Bir insan nasıl bu kadar şanssız olabilirdi?... Jack arabasını sağa çekti. "İnşallah şu anda yanımızdan daha hızlı bir araba geçer" diye düşünüyordu. Polis elinde kalın bir not defteri ile arabadan indi... Bob?... Bu polis Bob değil mi?... Jack, iyice arabasının koltuğuna sindi. Bu durum bir cezadan daha kötüydü. Tanıdığı bir polis, arkadaş olduğuna bakmaksızın birini durduruyordu... Hem de hızlı gidip, trafik kurallarını ihlal ettiği için... "-Merhaba Bob... Birbirimizi yeniden böyle görmemiz çok ilginç..." "Merhaba Jack", Bob gülümsemiyordu... "-Beni, karımı ve çocuklarımı görmek için eve giderken yakaladın..." "Evet öyle" Bob umursamaz görünüyordu... "-Son günler eve hep çok geç geldim. Çocuklarım beni uzun süredir hiç görmedi. Ayrıca Diana bana bu akşam patates ve biftek yiyeceğimizi söyledi. Ne demek istediğimi anlıyor musun?..." "-Evet, ne demek istediğini anlıyorum. Ayrıca trafik kurallarını ihlal ettiğini de biliyorum" diye cevapladı Bob. "-Eyvah!.. Bu taktik fazla işe yaramayacak gibi. Taktik değiştirmek gerekli" diye düşündü Jack. "Beni kaç ile giderken yakaladın?..." "-Yetmiş... Lütfen arabana girer misin?..." dedi Bob. "-Ah Bob, bekle bir dakika lütfen. Seni gördüğüm anda göstergeye baktım. Sadece 65 ile gidiyordum..." "Lütfen Jack, arabana gir" diye üsteledi Bob. Jack canı sıkkın bir şekilde arabasına girdi, kapıyı çarparak kapattı. Bob not defterine bir şeyler yazıyordu. "Bob niye benim ehliyetimi ve araba ruhsatını istemiyor ki" diye düşündü Jack. Bob kapıyı tıklattı, Jack arabasının penceresini 5 santim kadar açtı. Bob, Jack'a bir kağıt verdi ve gitti. "Ceza değil bu" diye kendi kendine söylendi Jack. Bir anda sevinmişti. Bu bir yazıydı ve kağıtta şunlar yazıyordu: "-Sevgili Jack, benim bir kızım vardı... Altı yaşındayken çok hızlı araba kullanan biri tarafından öldürüldü... Bu kazadan dolayı, adam cezalandırıldı. Üç ay hapishane cezasıydı bu... Bu adam hapishaneden çıkınca kendi çocuklarına sarılıp, öpüp, onları tekrar koklayabildi. Ama ben... Benim kızımı tekrar koklayıp, öpebilmem imkansız... Bin defa adamı affetmeye çalıştım. Bin kere de başardığımı zannettim. Belki başarmışımdır, ama hâlâ kızımı düşünüyorum... Lütfen dikkat et Jack... Tek bir oğlum kaldı..." Jack, 15 dakika kadar bir süre yerinden kıpırdayamadı... Daha sonra kendine gelip, yavaş yavaş evine gitti... Evine varınca, çocuklarına ve karısına sıkıca sarıldı... Tebeşir Tozu... "-Hayatta en büyük tembellik, insanın istediği şeyi yapmasıdır..." (Sartre) S.Ö.Z. der ki; "-Kısıtlı zamanlar; bol zamanları çarçur etmekten kaynaklanır..." ("Bizim niçin boş zamanımız olmuyor" şikayetleri üzerine söylediği müthiş S.Ö.Z.leri...) Sosyete Atasözleri... * Ne oldum dememeli, oha falan oldum demeli... * Solaryum girmeyen eve doktor girer... * Ameleyi solaryuma sokmuşlar, "Yine de amele yanığı" demiş... * Gucci'den babam çıksa giyerim... * Ne insanlar gördüm üstünde Tommy'si yoktu, ne Tommy'ler gördüm içinde insan yoktu... * Geçti Mango indirimi, sür Porsheyi Converse'e... * Cadde'nin düşkünü, Barbour giyer kış günü... * Kal geliyorum demez... (Bunun bir Maksude ürünü olduğu zannediliyor...) ...gündemin kırıntıları... Avrupalılar en çok sokağa atılan çöplere, kuyrukların önüne geçmek için insanları itip kakanlara, köpek pisliklerine kızıyormuş... Biz bu anlamda çoktandır Avrupalıyız... sağdan - soldan (İstanbul - Kahvehane Duvarı - Mevlüt Solak...) "-RİBERY... SEN KAÇ KENDİNİ KURTAR, BEN ONLARI OYALARIM... - Song -..." *** (G.Antep - Hayvanat Bahçesi - Uğur Bardakçı...) "-HAYVANAT BAHÇEMİZDE BULUNAN HAYVANLAR, NESLİ TÜKENMİŞ HAYVANLARDIR..." *** (İzmir - Kamyon Arkası - Seyfettin Bulut...) "-ÇİNGENE... SEN GİTTİN YA KALBİMİN FAY HATTI KIRILDI..." diyAlog... (SHOW TV - Boks maçı...) ORHAN AYHAN: Eğer Mahir Arnavut rakibinin ciğerine vursa ne olur?... SEYİRCİ: !... ORHAN AYHAN: Ben söyleyeyim sevgili seyirciler; Arnavut ciğeri olur... *** (RADYO D - Radyo görüntüler...) DİNLEYİCİ: İyi geceler Muzo... MUZO: Şarkıyı söyleyeni tanıdınız mı?... DİNLEYİCİ: Hımm... Şeydi... MUZO: Neyse neyse, Fikret Kızıl... DİNLEYİCİ: Yok abi ben Ankara'dan Mustafa... *** (LİG TV - Artistik Futbol...) ÖMER GÜVENÇ: Hangi takımı tutuyorsunuz?... EBRU GÜNDEŞ: Bir takım tutmuyorum ama Fenerbahçe'ye sempatim var... ÖMER GÜVENÇ Fanatik değilsiniz yani... EBRU GÜNDEŞ: Yok... Böyle sarılı, kırmızılı, canlı renklerinden dolayı... bizimkiler Dündar Abi: Enişte düğün ne zaman?... Cahit: Temmuz'un yedisinde... Dündar Abi: Temmuz'un yedisi ayın kaçı oluyor?... *** Misafir Abi (Lig TV'ye bakarak): Ne maçı bu?... Cem: Yimpaş Yozgat maçı... Misafir Abi: Yimpaş mı galip Yozgat mı?... *** Coşkun: Lotto'da ne yaptınız?... Serdar: Finalde Kanal D'ye yenildik, ikinci olduk... Coşkun: Şampiyon kim oldu?... *** Selçuk: Yarın çocukların sünneti var, telaşlıyız biraz... Murat: Gelip geçer, bizimkiler olalı 5 sene geçti... Selçuk: Haa unutmadan... Sende renkli fotoğraf makinası var mıydı?... temelin yeri Temel unutkan ve yaşlı bir adam... Bir gün soyulmuş ve karakolun yolunu tutmuş... Polisler "Soyulduğunu farkettin mi" diye sorunca Temel; "-Evet farkettim..." -E o zaman neden adamı yakalamadın?... "-İşin kötü tarafı o ya... Cebime giren elin benim mi, başkasının mı olduğunu unuttum..." *** Temel her zamanki gibi eve geç gelmiş... Şüphelenen Fadime, ceplerini kurcalarken iki sinema bileti bulmuş... Temel'in karşısına dikilip; "Bunlar ne" diye sormuş... Temel kendini savunmuş; "-Filmi o kadar çok beğendim ki; iki kere üst üste gittim..." *** Temel, aniden hastalanan karısı Fadime'yi hastaneye götürmüş... Uzun süren kontrollerden sonra doktor Temel'i ayrı bir odaya çekmiş; "-Karınızın durumunu hiç beğenmedim doğrusu..." Temel başını sallamış; "-Doğrusu ben yirmi yıldır hiç beğenmiyorum..." Bugünün buluşu * İlk kez biri romatizması azdığı için yağmur yağacağını tahmin etti... (26.06.1956) sanatik kritik "-Aşk kimyası çözülmemiş bir duygu... Koca koca bilim adamları çözemiyor, bize mi düşer çözmek?... Bu kimyasal değil, tamamen fiziksel bir şey..." (...Nehir Erdoğan) politik kritik "-Yıllarca siyasete ezilmemek için şiir yazdım... Her şair gibi ben de ilham bekledim... Ama bunu çiçek, böcekten değil yurdumun insanlarından aldım..." (...Bülent Ecevit) sportik kritik "-Ersun Yanal Milli Takım'ı kurarken 'Bu takıma önce seni alırım, sonra diğerlerini' demişti... Bunları Rüştü de duydu, ama sonra bir anda bıçak gibi kesti..." (...Hakan Şükür) Şifa Yemek Öğle Menüsü Mercimek Çorba... Mantarlı Et Sote... Sade Pirinç Pilavı... Ayran... (www.sifayemek.com.tr)