(isim: bilal ataç... şehir: batman... yaş: yirmiüç...) Geçen gün eniştem Ali Akyol'la birlikte yatsı namazına camiye gittik... Dışarısı zifiri karanlık... Bir sokağa girdik, kimsecikler yok... Birden önümüze biri çıktı, baktık adamın elleri cebinde kendi kendine konuşuyor... Önce biraz korktuk, sonra "Deli herhalde" diye teşhisi koyduk... Fakat o da ne, adamın arkasından baktım, bluetooth kulaklığı var... (omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...) ------ > tuzaktan kumanda... (STAR - Spor Bülteni...) MUHABİR: 9 Aralık'a kadar Türkiye hakkında karar verilecek, sizce Terim ne yapar?... ZİYA ŞENGÜL: Benim tanıdığım Fatih Terim sıhhatlice düşünüp ya istifa edecek, ya da etmeyecektir... ------ > şimdilik (*Uzun bir zaman sonra Pazar Hikayesi... John Golden'dan...) Büyükler, çocukların konuşmalarını yarım yamalak dinlediklerinden, onların sözlerinde gizli derin manaları kaçırırlar... Bizim eve; elbiselerin, örtülerin, çarşafların söküklerinin dikilmesinde yardım eden bir terzi kadın gelir... Bu kadın bize geldiği zaman küçük oğlunu da beraberinde getirirdi... İşte ben, kalıcı ve derin imanın anlamını bu küçük çocuktan öğrendim... Onunla uzun zamandan beri arkadaş olduğumdan, bizim eve geldiğinde biraz sohbet etmeyi ihmal etmem... ... Geçenlerde bana yakında güzel bir futbol topu alacağını söyledi... Onu tekrar görüşümde futbol topunu alıp almadığını sordum... Çocuk cevap verdi: "-Hayır efendim, annem şimdilik topa ayıracak paramız olmadığını söyledi..." Onun bu sözleri, durumlarının yakında düzeleceğine dair derin inancını gösteriyordu... Bilhassa, kullandığı "şimdilik" kelimesinde kuvvetli bir güvenin izi seziliyordu... Bu çocuğun söyledikleri beni uzun uzun düşündürdü. Onu uzun bir süre görmedim. Günün birinde tekrar rastladım. Çocuk, bahçede oturmuş, bir karınca yuvasını seyrediyordu. Yavaşça yanına sokuldum. Onu konuşturmak için babasından bahis açtım: "Eve gidince yemekten sonra babanla oynayacak mısın?... Yoksa yemekten sonra hemen yatacak mısın" diye sordum... Çocuk ciddiyetle yüzüme baktı ve: "-Babam bir kaza geçirdiğinden hastanede... Şimdilik babamla oynayamayacağım" dedi... ... Geçen gün yolum, oturdukları mahalleye düştü... Çocuğu kaldırımda aceleyle yürürken gördüm... Üzerinde temiz koyu renk bir elbise vardı... "Hey" diye seslendim; "-Neden bayramlık elbiselerini giydin?... Herhalde hastaneye babanı görmeye gidiyorsun..." Çocuk gülümseyerek başını salladı. Bundan sonra söylediği sözler, dünyayı içinde yaşamaya değer bir hale getiren, ölümden sonraki hayata olan inancın bir insan için neler yapabileceğini anlamama sebep olan sözlerdi... Çocuğun soruma verdiği cevap şu olmuştu: "Hayır efendim, hastaneye babamı görmeye gitmiyorum... Babam geçen hafta öldüğünden, onu şimdilik göremeyeceğim..." ------ > tebeşir tozu "-Anne, beş kişi için yalnızca dört dilim pasta olduğunu fark ettiği anda pastadan nefret ettiğini duyuran ilk kişidir..." (...Tenneva Jordan) ------ > bizimkiler Evde elektrikler kesiktir... Herkes yatmış, sadece ışıldak yanan odada Dündar Abi ayakta... Televizyonun ışığını görünce hemen kumandaya davranır ve seyretmeye başlar... Biraz seyrettikten sonra elektriklerin geldiğini unutur, ışıldağı yanına alarak bir şeyler atıştırmak için mutfağa gider... Buzdolabını açar ve yanan ışığını görünce ışıldağı masanın üstüne koyar... Dolaptan yiyeceklerini çıkarır, kapağını kapatır ve ışıldak eşliğinde yemeğini bitirir... Odaya ışıldakla döner, lavaboya ışıldakla gider... Yatarken de kapatıp yatar... Ertesi gün dinlenmiş bir kafa ile yaptıklarını aklına getirecek ve bize anlatacaktır... ------ > sağdan - soldan... (İzmir - Beyaz Eşya Dükkanı - Mert Ali...) "-KIŞI KIŞKIŞLAYAN SOBALAR..." *** (Ankara - Mağaza Camı - Fatih Akkın...) "-KOT 5 YTL... MOR VE ÖTESİ, VAR MI ÖTESİ?...." *** (İstanbul - Kuaför Tabelası - Deniz Işık...) "-YILDIRIM KIREYZİ KUAFÖR..." *** (İstanbul - Mağaza Camı - Turgay Kılıç...) "-İNCE VE KİBAR YAPILI BAYAN KASİYER..." ------ > bir reklam... (*Azerbaycan'daki Eti reklamının yeni versiyonu çıkmış...) -Bir sormacam var balalar... "-Haydi gaptır gaptır..." -Çaya gaamaltıya gatar... "-Dimeli nedir nedir?..." -Miskimit denince ahla... "-Tamam indi gaptim..." -Heman onun adı düşer... "-Eti... Eti... Eti..." ------ > S.Ö.Z. der ki; "-Yokluğuna alışırım... Ama varken olmayışına katlanamam..." (...olmak & olmamak hakkındaki müthiş S.Ö.Z.leri...) ------ > Temelin Yeri Temel, Dursun ve İdris, yattıkları hapishaneden kaçmaya karar vermiş... Ama kaçmak için 100 basamaklı merdiven engelini aşmak zorundalarmış... Merdiveni çıkmaya başlamışlar 1, 2, 3, 4, 5 derken 50'nci basamağa geldiklerinde İdris "Ben çok yoruldum" demiş ve geri dönmüş... Temel'le Dursun devam etmiş... 80'inci basamakta Dursun da yorulmuş ve geri dönmüş... Temel merdivenleri çıkmaya devam etmiş 81, 82, 83, 90, 95, 96 derken son basamak olan 100'üncü merdivene gelmiş... ...Ve "Onu da yarın çıkarım" diyerek geri dönmüş... ------ > bugünün buluşu Bir şeye bakmak isteyen birine, "Bakılık değil satılık" dendi... (27.11.1981 - Ö.Hırçın'dan...) ------ > sanatik kritik "-Gazeteciler eşimle aram düzelince 'ayrıldı' diye yazıyor, bozulunca 'barıştı' diyor... Güler misin, ağlar mısın?..." (...Sibel Can) ------ > politik kritik "-Herkes çocuklarının geleceği için huzur ve güven ortamını muhafaza etmeye; ekmek kadar, su kadar muhtaçtır..." (...Tayyip Erdoğan) ------ > sportik kiritik "-Mafya, devletin olmadığı yerde meydana gelen kuvvetli bir gruplaşmadır... Aslında korkulacak bir şey değildir..." (...Erman Toroğlu) ------ bizimkiler... Evde elektrikler kesiktir... Herkes yatmış, sadece ışıldak yanan odada Dündar Abi ayakta... Televizyonun ışığını görünce hemen kumandaya davranır ve seyretmeye başlar... Biraz seyrettikten sonra elektriklerin geldiğini unutur, ışıldağı yanına alarak bir şeyler atıştırmak için mutfağa gider... Buzdolabını açar ve yanan ışığını görünce ışıldağı masanın üstüne koyar... Dolaptan yiyeceklerini çıkarır, kapağını kapatır ve ışıldak eşliğinde yemeğini bitirir... Odaya ışıldakla döner, lavaboya ışıldakla gider... Yatarken de kapatıp yatar... Ertesi gün dinlenmiş bir kafa ile yaptıklarını aklına getirecek ve bize anlatacaktır... ------ yazıların bitmesine bir saat kala yazılarınız biterse, o bir saat son noktayı koymakla geçecektir... aklınıza bir şey geldiği zaman kağıda dökmemişseniz, unutmayayım diye boşuna kafanızı zorlamayın, kesin unutacaksınız... hiç problem çıkmayacağını düşündüğünüz bir günün yazılarında, birkaç gün önce çıkmış bir yazınız olacaktır... psikolojinize göre o gün yazılması kolay olan bir yazı, erkesi gün en zorudur... ne kadar uğraşırsanız uğraşın, beğenmeyen biri çıkacaktır... yayınlanan her yazıda şöyle olsa daha iyi olurdu diyebileceğin bir eksiklik vardır... yazmayı düşündüğün konuyu bir gün ertelersen, sabah ilk açtığınız gazetede göreceksin demektir... ------ > Şifa Yemek Öğle Menüsü Tarhana Çorba... Etli Nohut... İstanbul Pilav... Cacık...