Bütün engeller arasında adeta bulaşıcı diyebileceğimiz üç engel çok önemlidir. Bunlardan birincisi, dikkatimizin ya da ilgimizin dağılmasıdır. Kendimize birtakım hedefler belirleriz, ama bu hedefleri gerçekleştirecek zamanı bir türlü bulamaz, bunun yerine boş ve anlamsız işlerle uğraşırız. ... İkinci önemli engel ise, kendi kendimize yarın her şeyin daha iyi olacağını söylememizdir. Bir işe yarın ya da öbür gün başlarsak her şeyin daha iyi olacağına kendimizi inandırırız. ... Üçüncü engel ise en kötüsüdür. Kendimize olan inancımızı yitiririz. Yeterli olmadığımızı düşünmeye başlarız. Her olumsuz eleştiriye kulak verir, hatalarımıza odaklanırız. Beklentilerimizi azaltırız. ... Bu engelleri, gördüğünüz gibi, kendi kendimize oluştururuz. Bu nedenle de, bu engellerin üstesinden yalnızca kendimiz gelebiliriz. Kim, hangi işi bir denemeden tam ve doğru olarak yapabilir? Birkaç kez başarısızlığa uğramadıysanız, kendinizi yeterince zorlamıyorsunuz demektir. Başarısızlık, başarı yolunda atılması şart olan bir adımdır. ... Başarmanın tek yolu başarısız olmaktır. Bir işi deneyip başarısız olmak, hiç denememekten her zaman daha iyidir. İmkansızı deneyen insanlar her zaman için başarısız değil, başarılı olmaya aday olanlardır. Thomas Edison, elektrik ampulünü bulduğu zaman başarısızlığa uğradı, hem de kaç kez. Başarısızlığa uğradıysanız, bunun size verilmiş bir hediye olduğunu düşünün. (...Henry Ford) temel'in yeri Temel'in çalıştırdığı sirke bir adam gelmiş ve "Ben sizinle çalışmak istiyorum" teklifinde bulunmuş... Temel sormuş; -Peki ne yaparsın, nasıl yeteneklerin var?... "-Gözlerinize inanamayacağınız şeyler yapabilirim... İsterseniz göstereyim..." Ayağa kalkmış, çadırdaki direğe tırmanmış, tepeye geldiğinde kollarını çırpmaya başlamış ve kendisini havaya bırakmış... Bir süre uçtuktan sonra bir - iki parende atmış, direğin etrafında birkaç kez dönmüş ve yavaşça yere inmiş... Gururlu bir şekilde Temel'in karşısına geçmiş ve "işte" diye ellerini açmış... Temel anlamsız anlamsız bakmış; "-Bütün yapabildiğiniz bu mu?... Kuş taklidi?..." bizimkiler (...Haftalık - Resimli - Cüneyt Abi bombaları... Kendi dilinden) BOMBA 1 Antalya Side Uluslararası festivale katılmak için Yeşilköy'de uçak bekliyorum. Uçaklar tehir yapınca akşam namazını kılmak için abdest almaya gittim... Havaalanı mescidindeki abdest alma yerinde "Bay abdest alma" yazısını aceleden "Boy abdest alma" diye okudum... Oradaki görevliye "Normal abdest alma yeri yok mu" diye sordum... O da "Burası" dedi... "Ben boy abdesti almayacağım, namaz abdesti alacağım" deyince adam koptu... BOMBA 2 İzmir'den beni ziyarete amcamın oğlu geldi... Gazetede görüştükten sonra ben uçağa gidecektim... O da otogara gidecek İstanbul'u iyi bilmiyor. "Gel gazetenin arabası beni havalimanına götürecek sen de oradan otogar tramvayına binersin" dedim. Havalimanına geldik, içeriden tramvaya gidişi bildiğim için benimle içeriye girmesini istedim. Oda beni takip ederek üst aramasından geçti. Cüzdan kemer üzerinde ne varsa soyunup geçtikten sonra. Polis bizi duymuş olacak ki; "Yahu adamı buradan eziyetle niye içeri soktun?... Dışarıdan direkt tramvaya geçiş var" dedi... BOMBA 3 Antalya'da kaldığım otelde yabancı turistler var devamlı İngilizce selam veriyorlar, bir şeyler soruyorlar... Ben de bir anda kendimi yabancı bir ülkede zannedip otel görevlisine kahvaltı saatini soracağım... Bayağı uğraştıktan sonra, "Abi sen Türk değil misin, niye onca vaktimi harcayıp beni oyalıyorsun" dedi. itiraf reyonu (...isim: necati yıldırım ...şehir: sakarya/sapanca ...yaş: ondokuz) Manavdan karpuz almaya çıkmıştım... Baktım karpuzların üzerinde, "35 kuruş" yazıyor... Uzattım adama 35 kuruşu, adam garip garip suratıma bakıyor... "Bu ne" dedi, ben de "Karpuz parası" dedim...Meğer karpuzun kilosu 35 kuruşmuş... (omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...) söz der ki "-Bugünkü kalkışlar, dünkü çöküşlerin zaferidir..." (...Sadece müthiş S.Ö.Z.leri) tuzaktan kumanda (...BLOOMBERG / Kelime Oyunu) İHSAN VAROL: Gemilerin halatını bağlamaya yarayan silindir boru?... YARIŞMACI: Harf alayım... İHSAN VAROL: Hani derler ya; Şam Babası var, bir ne İskele neysi var?... YARIŞMACI: İskelebaşı... *** İHSAN VAROL: Boynun arkasıyla sırt arasında kalan yer?... YARIŞMACI: Ensebaşı... İHSAN VAROL: Ahh değil, ama kabasını aldınız!... Ensekökü olacaktı... *** İHSAN VAROL: Islak eli başa sürmek?... YARIŞMACI: Mest etmek! İHSAN VAROL: Mesh etmek olacaktı... Islak el başına sürüldüğünde mest olan var mıdır bilemiyoruz tabi.