(..."Kadınların güzellik yaşları" Meryem Topçu'dan) 5 yaşında: Aynada kendisine bakar ve bir "Kraliçe" görür... ... 10 yaşında: Aynada kendisine bakar ve bir "Sinderella" görür... ... 15 yaşında: Aynada kendisine bakar ve "Çirkin" bir kız görür... ... 20 yaşında: Aynada kendisine bakar ve çok zayıf veya çok şişman, çok kısa veya uzun, çok düz veya çok yuvarlak hatlı görür... ... 30 yaşında: Aynada kendisine bakar ve bütün kusurlarını görür ama aldırmaz... ... 40 yaşında: Aynada kendisine bakar ve güzelliğini sürdürdüğünü görür... ... 50 yaşında: Aynada kendisine bakar ve dışını değil içini görür... ... 60 yaşında: Aynada kendisine bakar ve artık aynaya bakmayan insanları hatırlayıp, dünyayı fethetmeye gider. ... 70 yaşında: Aynada kendisine bakar ve bilgelik, kahkaha ve yetenek görür... Hayatından memnundur. ... 80 yaşında: Aynaya bakmaya zahmet etmez... itiraf reyonu (...isim: merve karataş ...şehir: istanbul ...yaş: on dokuz) Yıllarca futbolla uğraşmış baba ile basket maçı izlemek de bu başlık altına gidebilir... Oyuncularımızdan birinin üçlük denemesi başarısız olunca, Cevdet Bey sinirlenir; "-Yuh be... Bunlar nasıl oyuncu?... Boş potaya basket atamıyorlar..." (omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...) bir film diyaloğu "-İyi olduğun için, kötülüklerden kaçabileceğini mi sanıyorsun?..." (...The Thin Red Line filminden) hayata dair Yüz çeşit şeyi yarım bilmektense, bir şeyi tam bilip uygulamak insanı daha iyi yetiştirir... ... -Deliler ve akıllılar aynı derecede zararsızdır... Yalnız yarı delilerle, yarı akıllılar çok tehlikelidir... ... -İnsan asil olmalı, yardımsever ve iyi... Çünkü yalnız bu özellikler onu tanıdığımız öteki yaratıklardan ayırır... ... -Karşılaştığımız her şey bizde izler bırakır... Her şey farkına varılmadan eğitimimize katkıda bulunur... Ama bunlarla hesaplaşmak yine de tehlikelidir... ... -Alçakgönüllülük ve kibir, zekâyla ilgili ahlâk konularıdır ve vücutla ilgileri yoktur... Sınırlı ve zekâca geri kimselerde kibir vardır; zekâsı parlak ve yetenekli kimselerde ise asla... ... -İnsanı dostça ilgiden daha çok yetiştiren; daha saf ve canlı olarak uyanık tutan ne vardır?... (...Goethe) SÖZ'ün gelimi... "Yeter" dediklerimiz... * İş yerlerinde varlığını patron yalayarak sürdürenler... * Gazetelerde köşelere kurulmuş çapsız yazarlar... * Arazi olmak kavramını askerliğin dışına taşıyan köylü kurnazları... * Markette, bakkalda, manavda, kasapta vatandaşı fahiş kârlarla kazıklayan işletme sahipleri... * Ekranlarda 'ne idüğü belirsiz' programları 'halk istiyor' diye dayatan televizyoncular... * Sömürüyü kazanç kapısı yapan sabah kuşağı programları... * Faturalarla cebimizi hortumlayan GSM operatörler, su ve kanalizasyon idareleri, elektrik kurumları, doğal gaz şirketleri... * Toplumun gerçekleri ile alakasını koparmış kendi hayatını reklamlara konu eden reklamcılar... * Her türlü çarpık yapıyı inşa etmeyi başaran, 1 metrekareye bile bina dikme mahareti olan müteahhitler... * Çürük sebzeleri kaşla göz arasında poşete koymayı beceren manavlar... * Sözlerini tutmayanlar ve randevularına gecikenler... (...HG'nin isyanı) söz der ki "-Kalemi bastırarak yazman anlatmak istediğini daha iyi ifade etmez..." (...Sonunu "Yeğen" diye bağladığı müthiş S.Ö.Z.leri) tuzaktan kumanda (...KANALTÜRK / Telegol) ERMAN TOROĞLU: Anaa, dillenmiş bu... Bak yavrucum... Bak Ahmet... AHMET ÇAKAR: Bana kimse yavrucum, dillenmiş bu iyice diye konuşamaz... Hepinize söylüyorum, üçünüz hariç... temel'in yeri Atletizm yarışmaları yapılıyormuş ve çekiç atmada birinciliği Temel almış... Yarışmanın ikincisi, Temel'in elini sıkmış, "-Seni candan kutlarım... Çok iyi fırlattın çekici... Bu başarının sırrı nedir?..." "Kolay" demiş Temel; "-Bizim orada iş aletleri ne kadar uzakta olursa, sen o kadar rahat edersin..."