Koca seçimi!

A -
A +
Kocaların çoğu pişirilme sürecinde "yanlış işlem" gördüklerinden yumuşaklıklarını ve iyi niteliklerini kaybederek bozulur...
...
Gerçek odur ki, bazı kadınlar onları sıcak suda haşlayarak, bazıları ilgisizlikleriyle dondurarak, bazıları da basıp, ezip turşusunu kurarak ve yine kimileri de savurganca harcayarak bozulmalarına sebep olur...
...
Özenilerek hazırlanan her kocanın iyi ve yumuşak olacağı söylenemez...
Ancak iyi pişirilenin gerçekten tadına doyum olmaz. Koca şeçiminde ne lüferin alımındaki gümüş pırıltısı, ne barbunyanın altın yaldız görünümü geçerlidir...
Bunun için çarşı pazar dolaşmaya da gerek yoktur. Genellikle en iyileri kapınızın önüne gelenlerdir...
...
Beğeninin kişisel olduğunu düşünerek koca seçimini yalnızca kendiniz yapınız. Kendiniz sabırla pişiremeyecekseniz almaktan vazgeçiniz...
Kocayı pişirmek için en iyisi porselen bir kap ise de, elinizde toprak çanaktan başkası yoksa özenle kullanıldığında aynı işi görebilir...
...
Bazen pişerken tencerenin dışına taşıp yanabilir ya da kenarları sertleşerek kabuk tutabilirler...
Onları tencerelerinde tutmak için "görev duygusu" adlı zayıf iplikten çok "huzur" adlı sağlam sicimle sıkı sıkıya bağlanmalıdır.
...
Sevgi, sıcaklık ve neşeden oluşan sürekli bir ateş yakılır.
Kişiliğinde uygun bir ısıya ayarlanarak ateşe oturtulur... Köpürerek taşması halinde kaygılanılmamalıdır... Pek çoğu iyice pişinceye kadar sık sık köpürebilir.
...
Özellikle sirke ve karabiber yerine tatıcıların "öpücük" adı altında sattıkları şekerden biraz konulabilir...
Tadına bakarken hoşgörü, iyimserlik ve neşe benzeri baharattan birer tutam katmanız önerilir.
...
Böyle pişirildiği zaman size çok uygun ve sindirilmesi kolay olacaktır...
Dikkatsizlik nedeniyle ev ateşini soğutmazsanız, bozulmadan istediğiniz süre dayanır... Bu yolda hazırlanmış "koca" mutlu bir ömür boyunca tadını korur...
(...Bin 800'lü yıllarda basılmış bir yemek kitabından)


Öğrendim ki;
"-Kötü huylar eleğin üstündeki çakıllar gibi, eninde sonunda görülüyor..."

TERS AÇI
"-Laz açılımı!.."
(...Hasan Memiş'ten)

Bizim pano
Mustafa Abi arabayı holdingin garajında unutmuş...
Servisle eve gitmiş, sabah kalkınca arabayı kapının önünde görememiş...
Emniyete falan haber vermiş, polisler eve gelince hanımı söylemiş "Sen akşam arabayla gelmedin ki" diye...


İtirafım var
(...isim : nalay ...şehir: konya ...yaş : kırktan sonra)
İş yerinde patronumuz personeli toplamış genel durum değerlendirmesi yapıyordu...
Herkes uykulu gözlerle onu dinlerken, konuyu erken yatıp erken kalkmanın önemine getirdi...
Bunu bir örnekle genişletirken aynen şu cümleyi kullandı;
"Japonya'daki Şikago Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmada..."
Herkesin gözü açıldı, birbirimize bakıp gülmeye başladık...
Patronumuzu tebrik ederek çok araştırmacı ve bilgili biri olduğunu söyledik...
O da bizi, bu yaklaşımımızdan dolayı ay sonunda primle ödüllendirdi...
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)


Yıldız Abla günlüğü
-Haberleri izliyorum; neredeyse Fransızca konuşmaya başlayacağım...
...
-Benim güzelliğimi kötü gözler göremezler... Senin de görememen normal...
...
-Dublaj videosu yaptım, değişen bir şey olmadı... Yine aynı ben...
...
-Belki şurada bizi hazmedemeyen birileri vardır. Şuraya da bir soda çizelim...
...
-"Neden eskisi gibi şarkı yapmıyorsun" diyorlar... Eskisi gibi seviyor muyum ki?...


KRAMPON
E-SPOR takımı kuran Beşiktaş'ta scout ekibi, yetenekli klavye delikanlılarının peşine düştü...
"bütün maykıllar"
...
PARA sıkıntısı çeken Milan'da, stajyer futbolcu dönemi başladı...
"juniorbanderas"
...
F.BAHÇE; Opare'yi transfer eden Beşiktaş'a, Siname'yi alarak cevap vermeyi hedefliyor...
"Birlik7"


Temel bir gün...
Doktor Temel ameliyatını yaptığı ünlü dolandırıcının başındaymış...
Hasta narkozun etkisi azaldıkça hafif hafif kendine gelmiş...
Odasının perdelerinin sıkıca kapalı olduğunu fark edince Temel'e sormuş;
-Neden perdeleri öyle kapattırdınız?...
"-Hastanenin bahçesinde korkunç bir yangın var" demiş Doktor Temel;
"-Ayılır ayılmaz ameliyatınızın başarısız geçtiğini zannetmeyin istedim..."

Ana Kumanda...
(...ATV – Maçın Ardından)
ÖMER ÜRÜNDÜL: Çocuk konuşabiliyor mu?...
TARAFTAR: Almanca konuşabiliyor...
ÖMER ÜRÜNDÜL ÇOCUĞA): Merhaba... Nasılsın?...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.