Pek çok insan bu "iki" kelimeyi duymak ister... Arada sırada işittiklerinde ise, zamanlama çok iyidir. Connie ile, gönüllü olarak çalıştığım hastaneye yattığı gün tanıştım... Connie sedyeden yatağına yatırılırken, eşi Bill yanındaydı... Connie kansere karşı verdiği savaşın son evresinde olmasına rağmen, hâlâ çok neşeli ve canlıydı... Yatağına yerleştirdik... Kullanacağı tüm eşyaların üzerine ismini yazdıktan sonra, kendisine başka bir ihtiyacının olup almadığını sordum... "Evet" dedi, "Lütfen televizyonu nasıl kullanacağımı gösterir misiniz?... Pembe dizileri çok severim ve izlediğim dizileri kaçırmak istemiyorum..." Connie romantik bir insandı ve pembe dizilere ve aşk konulu romanlara ve filmlere bayılıyordu... Aramızdaki dostluk ilerledikçe, bana 32 yıl boyunca kendisine sürekli "Aptal kadın" diyen bir erkekle evli olmanın ne denli can sıkıcı olduğunu dile getirdi... ... "Bill'in beni sevdiğini biliyorum" dedi "Ama, bana ne beni sevdiğini söyledi, ne de sevgi sözleri yazılı bir kart gönderdi..." İçini çekti ve hastanenin bahçesindeki ağaçlara baktı; "Bana 'Seni Seviyorum' demesi için neler vermezdim, ama bu, doğasına aykırı..." Bill ise her gün Connie'yi ziyarete geliyordu... Önceleri, Connie televizyondaki pembe dizileri izlerken, o da yatağının ayak ucunda oturuyordu... Daha sonraki günlerde, Connie daha uzun saatler uyumaya başlayınca, odanın dışındaki koridorda aşağı yukarı yürümeye başladı... ... Çok geçmeden, Connie artık hiç televizyon izleyemez oldu. Artık uyanık geçirdiği süreler, dakikalarla ölçülür olmuştu... Ben ise vaktimin çoğunu Bill ile geçiriyordum... Bana marangoz olduğunu ve balık tutmaktan zevk aldığını anlattı... Hiç çocukları olmamış, ama Connie bu amansız hastalığa yakalanana kadar, birlikte emekliliğin tadını çıkarmışlar ve çok seyahat etmişler... Bill, eşinin yavaş yavaş ölüme yaklaştığı gerçeği karşısında, duygularını bir türlü dile getiremiyordu... ... Bir gün kafeteryada birlikte kahve içtikten sonra, konuyu kadınlara ve biz kadınların hayatlarında romantizme ne denli ihtiyaç duyduğumuza, eşimizden romantik kartlar ve aşk mektupları almaktan ne kadar hoşlandığımıza getirdim... "Connie'ye kendisini sevdiğini söyler misin hiç" diye sorduğumda (vereceği cevabı biliyordum), bana çıldırmışım gibi baktı; "Söylememe gerek var mı" dedi, "Kendisini sevdiğimi biliyor..." "Elbette biliyor" dedim, "Ama Bill, onu sevdiğini, bunca yılın senin için ne anlama geldiğini bilmek ister... Lütfen düşün bunları..." ... Birlikte Connie'nin odasına doğru yürüdük... Bill odaya girdi ve ben başka bir hastayı ziyarete gittim... Daha sonra, Bill'in eşinin yatağının kenarında oturduğunu gördüm. Connie'nin elini tutuyordu... O gün 12 Şubat'tı... Öğle üzeri hastaneye geldim... Bill koridorun duvarına yaslanmış, gözlerini yere dikmişti... Connie'nin sabah 11:00'de öldüğünü başhemşireden öğrendim... ... Bill beni görünce yanıma geldi... Bütün bedeni titriyordu ve gözleri yaş içindeydi... Sonra, sırtını duvara yasladı ve derin bir nefes aldı... "Sana bir şey söylemem gerek" dedi... "Ona söyledikten sonra kendimi çok iyi hissettim..." Sustu ve burnunu temizledi... "Söylediklerini uzun uzun düşündüm ve bu sabah ona, kendisini ne kadar çok sevdiğimi, onunla evli olmaktan ne kadar mutlu olduğumu söyledim... Ne kadar güzel gülümsediğini görmeliydin..." Connie'ye veda etmek için odasına girdim. Başucundaki komodinin üzerinde Bill'in yazmış olduğu bir Sevgililer Günü kartı duruyordu... Hani şu bildiğiniz... Üzerinde, "Sevgili Karıma... Seni Seviyorum" yazanlardan... (...Pazar hikayesi, Bobbie Lippman'dan) S.Ö.Z. der ki; "-Çok konuşan, çok şey saklıyordur..." (...'1-0 olsun bizim olsun' kapısına çıkan müthiş S.Ö.Z.leri) Temel'in yeri... Dursun okuduğu gazeteyi dertli dertli kapatmış; "Biliyor musun Temel" demiş; "-Her nefes alışımda dünyada bir kişi ölüyormuş..." Temel de üzülerek; "-Sen da ağzını kapat be uşağım..." Bizimkiler (...Küçük Hüseyin'in iftar muhabbetleri) KÜÇÜK HÜSEYİN (Beğenir mahiyette): Bu börekleri neden yapıyorsunuz?... GARSON: Neden yapmayalım; herkes çok beğeniyor... *** GARSON: Çorbadan sonra da ana yemek olarak karışık istiyorsun?... KÜÇÜK HÜSEYİN: Evet abi... Yalnız ben ara verince yiyemiyorum, çorbadan hemen sonra gelir di mi?... GARSON (Şirinlik yapıyor): YEMEK yaz ara vermeden 3220'ye gönder gelir hemen... *** GARSON: Tatlılardan ne istersiniz?... KÜÇÜK HÜSEYİN: Ballı Nuriye var mı?... Tuzaktan kumanda... (...CNN Türk - Futbolmania) ÖMER ÇAVUŞOĞLU: Abeli Bigeyle var ya... Atlet kız... AZİZ ÜSTEL: O kim be?... ÖMER ÇAVUŞOĞLU: Var ya bizim atlet kız... Koşuyor... Elvan Elvan... AZİZ ÜSTEL: Abeli Bigeyle dedi be... O kim yahu?... Abeyligelese demek istiyor galiba... Tebeşir Tozu... "-Aşk dünyanın en tatlı mutluluğu ile en derin acısından yaratılmıştır... (...Bailey) Ayaküstü... En kötü gününde iyi yazdım, en iyi gününde de kötüyü yazabilirim... Hakan Şükür'ün "vedaya kaçan" haberlerine takıldım... "Hocamla konuşup kararımı vereceğim" falan demiş... Hatta Haluk Ulusoy, "Ondan sonuna kadar faydalanmak istiyoruz" diye karşı çıkmış... Hepimiz biliyoruz ki; Hakan böyle bir pozisyonda Milli Takım'ı bırakmaz... Kötü bir Aziz Yıldırım taktiğidir, her zaman tutar... Ama, "Türk futbolu" deyince akla gelen ilk isimlerden biri olmuş Hakan'ın böyle bir "Güven mayasına" ihtiyacı yok... Durun bakalım... Yarın öbürgün, "Milli formayı bırakma gibi bir lüksüm yok, o beni bırakmadıkça" gibi bir şey gelirse kesin tahmin ettiğim gibi... Yakışmaz... Bugünün buluşu * İlk kez bozuk para olmadığı için; kasadaki parayı bozsun diye bir paket yerine iki paket sigara alındı... (...15.10.1967) sağdan-soldan... (...İstanbul - Yük Kamyonu - Edaa) "-AYLENİZİN NAKLİYECİSİ... ŞEHİR İÇİ VE ŞEHİRLER DIŞI..." *** (...İstanbul - Bakkal - Kiraz_y) "-BENİM İÇİN N'APARDIN... BORÇLARI MI KAPARDIN?..." *** (...İstanbul - Gazete İlanı - Sprite) "-YETİŞTİRİLMEK ÜZERE AMERİKAN AJANI ARANIYOR..." ...gündemin kırıntıları... -Türk; Nobel Edebiyat Ödülü'nü aldı... Az sevindik... -Türkiye; Fransa Parlamentosu'ndan darbe yedi... Az üzüldük... sanatik kritik "-Yalnız kalmaktan korkmam, ama tamamen yalnız kalmaktan korkarım... Yalnızlığın kaynaklandığı bir sebep olmalı... O kadar iğrenç bir adam olmalıyım ki insanlar benimle görüşmemeli yani; bundan korkarım işte..." (...Cem Yılmaz) politik kritik "-Özgürlük mücadelesini anlamayanlar var, bir akıl tutulması girdabına girmiş olanlar var... Fransa'daki siyasetçilerin bir kısmı da ne yazık ki buna tutulmuş... Parlamento aldığı kararla, tarihine kara bir leke çaldı..." (...Tayyip Erdoğan) sportik kritik "-Bugün futbolda hiçbir zaman isminizle ya da takımınızın sahip olduğu kaliteyle maalesef kazanamıyorsunuz... Kazanmanın sadece bir tane yolu var: Savaşacaksınız, kanınızı, terinizi sonuna kadar akıtacaksınız..." (...Arthur Zico) * söz market bugünün "haber tahmin" raporları: ª protestolardan dolayı fransız kaynaklı firmaların zarar miktarı rakamlarla açıklanacak... bazı firmaların chirack'a baskı yaptığı falan duyurulacak... ª tepki göstermek için paris'teki tatilini yarıda kesip dönen gülben ergen'le "layt dış siyaset" röportajları yer alacak... ª gizli çekimlerde "açız" diyen inşaat işçilerini, "beyninizi kurşunla doldururum" şeklinde tehdit eden ibrahim tatlıses için, "üç bin kişiye iftar verdi" haberleri yapılacak... ª okan bayülgen'in laptopunu çalan hırsız, olaydan daha çok para kazanmak adına bilgileri magazin basınına satmak isterken yakayı ele verecek... ª yeni çıkan "mıknatıslı stres taşlarının" çıkardığı ses yüzünden ilk cinayet işlenecek... ª fenerbahçe camiasından "mutsuzum" diyen roberto carlos'a "oh olsun" tepkileri gelecek...