Sizinkiler...
11 Aralık 2007 01:00
(...Annem önce Türk sandığı, sonra turist olduğunu anladığı gençlerle konuşuyor)
ANNEM: Evladım nerelisiniz siz?...
TURİSTLER: !...
ANNEM: Ev-la-dııım, ne-re-li-si-niiiz?...
(...Mehmet Tuncer Yalın'dan)
Tuzaktan Kumanda
ACUN ILICALI:
"-Kindarlığım tahmin edemeyeceğiniz boyutta...
Kötülükleri unutmam ve affetmem... Geçmiş zamandan plakasını aldığım birkaç kişi var..."
***
HÜSNÜ ŞENLENDİRİCİ:
"-Kimi klarnetçi diyor, kimi kırnatacı...
Zaten magazin programlarını izleyenler klarnetimi değil, çenemi dinliyor..."
***
MERVE SEVİ:
"-Aptal adamla asla yapamam... Zeki ve yakışıklı bir erkek arkadaşım olur ama beş parası olmayan bir adamla asla olamam..."
***
GÜL OĞUZ:
"-Klasik kadın-erkek meselelerinde Mustafa'yı yastıkla mı boğsam, zehirleyip mi öldürsem diyorum... Ama eve üzgün geldiğinde her şeyi bir kenara bırakıyorum..."
kritik
"-R'yi söyleyemeyen abim ilkokul birinci sınıftayken bir oyun organize edilmiş... Ona da arı rolü verilmiş... Eve geldi anneme 'Anne öğretmen beni ayı yaptı' dedi... Annem de 'Başka kimseyi bulamadı mı ayı yapacak?' dedi... Ağabeyim, 'Anne öyle değil, uçan ayı, uçan ayı' dedi..."
(...Cem Yılmaz)
Hayata dair...
Çocukluk ve yaşlılık birbirine benzer...
Her iki durumda da, değişik nedenlerle,
insan oldukça savunmasız olur;
Bedenimizin çevresinde görünmez bir zırh oluşması
ergenlik döneminde başlar...
Bu zırh bu dönemde oluşur
ve ergin hayat boyunca kalınlaşır...
Gelişimi biraz da incininkine benzer,
yara ne denli büyük ve derinse,
çevresinde oluşan zırh o kadar güçlü olur...
Ama sonra zamanla, çok uzun süre giyilen bir giysi gibi
en çok kullanılan yerlerinden yıpranır,
dikişleri atar ve ani bir hareket sonucu yırtılır...
Başlangıçta hiçbir şey fark etmezsin,
zırhının hâlâ seni sıkıca sardığını sanırsın,
ama bir gün birdenbire, aptalca bir şey karşısında
bir çocuk gibi nedenini bilemeden ağlamaya başlarsın...
(...Susanna Tamaro)
S.Ö.Z. der ki;
"-Mutsuzluk diye bir şey yoktur, çocukluğu kaybetmek vardır..."
(...Köprüden önceki son çıkışta ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)
Bizimkiler...
(..."İşte onlar" devam edecek... Bugün hep beraber arkadaşımız Fatih Selek'in derdine çare arıyoruz)
"-Abi hafta sonu Armutlu'ya gittim... Birkaç gün kaldım...
Buradaki internet cafede evimdeki bilgisayarın bilgilerini koyduğum, özel dosyalarımın bulunduğu "Harici hard diskimi" kaybettim... Cafede unutmuşum ve birisi almış...
Çok üzüldüm, tatilim zindan oldu diyebilirim... Orada gördüğüm kadarıyla senin köşeni herkes takip ediyor...
Bir yerde geçiversen, belki gören, duyan, vicdana gelen birileri olur...
Bir de abi cihazın taksitlerini hâlâ ödüyorum... Düşün artık..."
Temel'in yeri...
Otopark görevlisi her zamanki gibi kulübesinde oturuyormuş...
Derken bir de bakmış ki Temel arabasıyla girişte durmuş, üzerinde "carpark" yazan tabelaya çarpıyor, geri gidiyor, sonra gelip tekrar çarpıyor...
"Hoppalaaa" diyen görevli koşa koşa arabanın yanına gidiyor,
"Abicim n'apıyosun sen öyle" diye camı tıklatıyor...
Temel camdan kafasını uzatıyor;
"-Eee, baksana kardesim 'çarparak' yazıyor..."
Tebeşir Tozu...
"-Düşüncelerini tam ve yerinde kelimelerle ifade edemeyen, yanlış tartılarla tam iş görmeye çalışan satıcıya benzer..." (...Goethe)
kadınlar & erkekler
Adam telaşlı bir şekilde telefonla konuşurken gören arkadaşı, yanına ilişip görüşmenin bitmesini beklemiş...
Bittikten sonra "Hayırdır" diye sormuş;
"-Akıl hastanesini arayıp bir delinin kaçıp kaçmadığını sordum..."
-Hayrola?... Bir haber mi aldın?... Kötü bir durum mu var?...
"-Hayır... Sadece geçen gün birisi boşandığım karımla evlenmiş de, kim olduğunu merak ettim..."
Bugünün buluşu
> İlk kez; "Bir kız hayır diyorsa belki, belki diyorsa evettir" bir avunma cümlesi olarak kuruldu...
(...11.12.1972)
Namağlup G.Saray'ı yenip "Yengeç" sevinci yaptılar... Cimbom için "Çekirge" sevinci daha iyi olmaz mıydı?...