söz der ki
"-Bazen 'seni seviyorum' diyerek, nefret etmekten daha çok zarar veririz..."
(...Kan uyuşmazlığı konusundaki müthiş S.Ö.Z.leri...)
temel'in yeri
Temel uykusuzluktan şikayetçiymiş...
Ancak sabaha karşı uykuya dalabiliyor, bu nedenle de çalar saati duymayıp işe hep geç gidiyormuş...
Patronunun fena halde sinirlendiğini görünce, çareyi bir doktora başvurmakta bulmuş...
Doktorun verdiği hafif bir uyku ilacının etkisiyle o gece erken saatlerde uykuya dalmış ve sabahleyin de saatin çalmasından on dakika kadar önce uyanarak hazırlanmış...
O gün ilk kez büroya zamanında varmış ve kapıda patronuyla karşılaşmış...
Hayatından son derece memnun;
-Doktorun bana verdiği uyku ilacı bir harika... Bu sabah uyanmakta hiç zorluk çekmedim...
"-Çok iyi dostum... Peki dün niçin işe gelmediniz?..."
bir film diyaloğu
-Hayatta sahip olduğum tek şey sensin...
"-O zaman bana verebileceğin bir şey yok..." (...Yaralı Yüz filminden)
kadınlar & erkekler
(..."Hikmet Erdem"den "Kadınlar" şiiri)
Esmer, sarışın, kumral belki zenci
Ne dili fark eder ne rengi
Hepsi tabiat gibi şefkatli
Kadınlar sevdiğine gönül verdi mi
Dağları aşar içlerine sığmaz sevgileri
...
Bazen bir dedektif olur, iz sürerler
Bazen çocuk olur, laf dinlemezler
Bazen isyankâr olur, dert çekerler
Kadınlar sevdiğine gönül verdi mi
Dağları aşar içlerine sığmaz sevgileri
...
Bir bakarsın tatlı dillidirler
Bir bakarsın ömür bitirirler
Lafa gelince her şeyi bilirler
Kadınlar sevdiğine gönül verdi mi
Dağları aşar içlerine sığmaz sevgileri
...
Kimisi vardır erkeği rezil eder
Kimisi vardır erkeği vezir eder
Kimisi vardır sevgisini kilim diye serer
Kadınlar sevdiğine gönül verdi mi
Dağları aşar içlerine sığmaz sevgileri
bizimkiler
EMİN: Gençlik ve Spor Genel Müdürü, Malta Köşkü'nde
kahvaltı verecekmiş. Nerede bu Malta Köşkü?...
SERDAR: Hayret bi şey, soru mu bu?... Adı üstünde zaten, Malta'da işte... Fatih Camii'nin yanı.
(Öteki Serdarlar'a not: Malta Köşkü Beşiktaş'ta Yıldız Parkı içindedir.)
itiraf reyonu
(...isim: m. ali taşdelen ...
şehir: istanbul ...yaş: kırk üç)
Bizim ailede, mideyi bozunca düzeltmek için bir çay kaşığı kahve yerine, gıda boyası içip ağzı kırmızı kırmızı gezen;
Bir de, yüzüne cilt kremi yerine tüy dökücü krem sürmek üzereyken annem tarafından son anda durdurulan Erol Taşdelen var...
Kendileri babam olur...
(omer.soztutan@tg.com.tr
itiraf edin, rezil edelim...)
hayata dair
Hayat;
Kıskançlığı yenmek, önemsemeyi öğrenmek ve güven geliştirmektir...
Ne dediğin ve ne demek istediğindir...
İnsanların sahip olduklarını değil, kendilerini olduğu gibi görmektir.
...
Her şeyden önemlisi hayatı, başkalarının hayatını olumlu yönde etkilemek için kullanmayı seçmektir...
İşte hayat bu seçimden ibarettir...
İnsanların en acizi dost edinemeyen, ondan daha acizi ise dost kaybedendir... (...Charles Eguone)
ayaküstü
"Netekim 12 Eylül'de Geldiler"...
İdamla yargılanan bir gencin kaleminden 12 Eylül'ün dramatik, trajik ve de çoğunlukla komik anı-romanı...
Hilmi Köksal Alişanoğlu'nun, gündemdeki 12 Eylül'ü mizahi bir dille kaleme aldığı, "Bir İdamlığın Trajikomik Anıları" Aykırı Yayınları'ndan çıktı.
Trabzonlu Alişanoğlu, 1980'in Mart ayında İstanbul Sarıyer'de bir gecekonduda örgüt üyesi olduğu iddiasıyla gözaltına alınmış. Tutuklandığında henüz 22 yaşındaymış. Cezaevindeyken 12 Eylül darbesi olmuş...
İşte kitaptan bir bölüm;
...
"Asacaklarına fazla ihtimal vermiyordum ama bir sabah ters taraflarından kalkacakları ya da karılarından bir fırça yiyecekleri tutarsa, kabak bizim başımıza patlayabilirdi. Bir gün, beyefendinin hanımı kalkıp da, 'Efendi, efendi! Seni onbaşıyı tokatlarken gördüm. Yazık değil mi onbaşıya? Yaşından başından utan!' diyecek olsa, yediği fırçanın hıncını benden çıkarabilirdi.
...
Hem hazret, 'Asmayalım da besleyelim mi, netekim?' diye buyurmamış mıydı? Beni görecek olsa, 'Karavanın tamamını bu herif götürüyor' deyip mahkemesiz deyip ipe gönderiverirdi."
"Son arzun? diye sorarlarsa, ne isteyeceğime bir türlü karar veremiyordum. Ben sigara içmem!"
