söz der ki
"-Acı farklı lisanlar kullanır... Mutluluğun dili birdir..."
(...Çikolatadan ilk ısırığı alırken ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)
tuzaktan kumanda
(...STAR - Passaparola)
STÜDYO KONUĞU: Senin için de sivri dilli diyorlar...
METİN UCA: Başkalarının dili yalamaktan aşındığı için benimkisi sivri kaldı...
***
(...SHOW - Yemekteyiz)
DIŞ SES: Nasıl buldunuz gül böreğini?...
YARIŞMACI KADIN: Yemedim ama kötü değildi... En azından aman aman kötü değildi...
bir film diyaloğu
"-Yanında duruncaya kadar, hedefimden ne kadar uzakta durduğumdan emin olamamıştım..."
(...Vincent Gattaca filminden)
kadınlar&erkekler
(..."Kadınların hazırlanma süresi"; Fatih Mehmet Gönül'den)
-Kadına ve evden çıkma nedenine göre değişkenlik gösterir...
-O süreyi bilimsel araştırmalar için ayırsa iki Nobel birlikte alır...
-Sinemada filmin başlaması ile seans arasına kadar geçen süreye eşittir.
-Kadının "Tamam ben hazırım" dedikten yirmi dakikalık zaman dilimidir...
-Kadın, anne olduktan sonra çocuğu hazırlama süresi kadardır...
-Erkeğin, Play Station'ın başından kalkması istenen süre zarfıdır...
-Hazırlanmaya başladığı andan randevu saatinin yarım saat sonrasına
kadar geçen süre.
-Çok fazla eşyası olmayan bekar bir erkeğin ev taşıma süresi kadardır...
-Makyaj ürünlerine ödenen kredi kartı ekstreleri ve gardrobun büyüklüğü ile orantılıdır,
-Sezyum-133 atomunun yüz bin milyon trilyonlarca salınımı için gerekli zamana denk gelen tanımsız süre.
-Bir erkeğin sinir kayışının kopmasından 30 dakika sonrası.
-Site yönetiminden duyuru panosunu ezbere bilmenizi sağlayan süredir...
-Devenin karşısına çıkan bir hendeği aşmak için "sandal" yapmayı akıl edebileceği süre kadardır...
-Yüzündeki makyaj kalınlığıyla doğru orantılı olarak uzayan zaman dilimi...
temel'in yeri
Temel, Dursun'a dert yanıyormuş;
"-Benim Fadime yine hamile" diye...
Dursun da:
"Bunda ne var sevinsene" demiş...
Temel:
"-Ne sevinmesi be adam! Bizim Fadime ilk hamileliğinde "İki şehrin hikaye"sini okuyordu ikizimiz oldu."
"İkinci hamileliğinde "Üç silahşörler"i okudu üçüzümüz oldu" demiş...
Dursun: Eee, şimdi hangi kitabı okuyor?...
Temel: Kırk haramiler...
hayata dair
Nasıl oluyor da, insanı mutlu eden bir şey aynı zamanda onun felaketinin de kaynağı oluyor?
Artık güneş, ay ve yıldızlar istedikleri gibi dolaşabilirler.
Sabahleyin güneşin doğuşunu seyretmeyi akşamdan aklıma koyarım.
Sabah olur, bir türlü yataktan kalkamam.
Geceleyin ay ışığını seyretmeye gündüzden niyetlenirim, gece olunca odamdan çıkmam. Niçin kalktığımı, niçin yattığımı bilmiyorum...
Başkaları birazcık güç ve hayata karşı duruşlarıyla karşımda rahatça böbürlenirken, ben, gücümden ve yeteneklerimden şüphe mi ediyorum yoksa?
Bana her şeyi veren Allah'ım, bunların yarısını alıkoyup, bana, kendime güven ile yetinme gücünü niçin vermedin?.. (...J. Wolfgang Von Goethe)
bizimkiler
Arkadaşımız Abdullah Kış'ın yetiştirdiği elemanlardan Cemal Özbaş'ı tanıyalım;
Tostunu yedikten sonra kürdan soran müşterisine, "Kürdan yok abi; kibrit çöpü vereyim mi" diyen biri...
"Tuvalet nerde" diye soran müşterisini, "İnternet nerde" diye anlayan ve "Her yerde abla" diyerek kadının bön bön bakışlarına mazhar olan garson...
itiraf reyonu
(...isim: aluş ...şehir: önemli değil ...yaş: kırkbeş gibi)
Yeni araba almıştır, arabayı eve yakın park eder ve her dakika bakıp durur...
Bir gün bir patırtı duyar ve evden fırlar... Canım arabasına bir minibüs çarpmıştır...
Aluş Bey hemen şoföre dalar, kavgaya başlar... Epey didiştikten sonra gözü plakaya takılır ki; kendi arabası değil...
"Pardon birader, renk benim arabayla aynı" der ve oradan sıvışır...
Aklına sonra gelir ki; arabayı çocuğa vermiştir markete gitsin diye...
Biz de zaman zaman takılırız "Aluş koş, arabana çarptılar" diye...
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)
