söz der ki "-Doğum günü tarihi, ajandaya bakılarak hatırlananlardan olma... İyi bir tarihte doğmayı kaçırdıysan, iyi bir hayat yaşa..." (...Sadece müthiş S.Ö.Z.leri...) TUZAKTAN KUMANDA (...KANALTÜRK / Telegol) SERHAT ULUEREN: İbrahim Tatlıses'in vurulduğu haberi geldi... Üzücü bir haber... AHMET ÇAKAR: Neresinden vurulmuş Serhat?... Ben tecrübeliyimdir bu konuda... *** AHMET ÇAKAR: Serhat bu kolay bir olay değil, sniper'ı kim kullanır?... SERHAT ULUEREN: Herkes kullanır hocam... SÖZ'ün gelimi... The 80'li yıllar... Ekmeği karneyle, şekeri karaborsa, tüpü torpille aldığımız; yokluk-kıtlık-karanlık günlerinin sancıları sürüyordu. SSK hastanelerinde 12 saatlik sigara dumanlı kuyruklu koridorlarda 30 saniyelik muayenenin ardından, yaralara; kara merhem, karın ağrısına; beyaz amel şurubu, öksürüğe; acı yeşil bir şurup veriliyor, eğer yatışlı hasta isen, yemeklerdeki ve dolabındaki hamam böceklerini kanıksaman gerekiyordu... Kemal Sunal filmlerinde; Ne alt ne üst yapısı olan, cardın dökümlü, döküntü mahallelerin ev sahipleri vicdansızdı, sahtekârdı ve illa ki 'Hacı' idi. Dul kadınlar "bakkal-kasap-manav" Troykasının arka odalarında, borç defterine, "hallederiz güzelim"li ödeme planlarına zorlanıyordu... Nuri Alço; "uyku hapı içme kadrolu" Ahu Tuğba'yı, ayda bir kez "Modern tolking'in, cherry cherry lady" müziği eşliğinde, diskoteğin pistinde, shetland kazağı, şarlo pantolona sokuşturan erkeklerle, yarasa kol, vatkalı, meçli, aslan yeleli, kelebek tokalı, altı parlak taytlı kızların figüranlığında, "Tarık Akan'ın kurtarma ihtimaline göre" randevu evine yerleştiriliyor. Yataktaki baygın Ahuzede önce kıdemli Aydemir Akbaş'a teklif edilse de, ihale Tecavüzcü Coşkun'a kalıyordu... Yaşar-Nuri-Öztürk adında 3 kişilik çay partisinin "sıradaki sekreter gelsin" adlı düşük bütçeli neoritik flimleri, daha piyasaya düşmemişti. Çay bahçelerinde; Tamek meyve suyu, Ankara gazozu eşliğinde, fön çekili saçları ve sulu gözleriyle Küçük Emrah'ın annesi, Ferdi'nin karısı iğfal ediliyor, "Kenan Kalav-Bahar Öztan-Hülya Avşar- Tarık Tarcan" okey dörtlüsü ise, iki flim birden VHS kasetlerinin takılması için sırasını bekliyordu... Dantel örtülü reglatörü ısınmış, bandrollü televizyon markalarından, rüzgar gibi Grundig, Saba'dan Schumacher, mavi noktadan Blaupunkt, gece 12'den sonra kırmızı noktadan ala şapşap görgüsüz, önemli yerinde kesilen, heyecanlar geçiyordu. Çocukların gözü önünden sex filmi afişlerini, büfelerden, posterli porno dergilerini, otobüslerden sigarayı kaldırmayı akıl etmek için, hayvani duygularımızla en az 20 yıl yüzleşmemiz gerekiyordu... Zenginler Convers, fakirler Mekap, köylüler Ermenek marka kara lastik giyiyor, kolları dışa kıvrılmış beyaz ceket ve havlu çorapların break danslı, doğum günü partilerinde "Madonna'dan La is la bonita" çalıyordu, "sepet sepet yumurtalı" hatıra defterleri karalanıyor, aslen kara, yıkanmaktan gri olan önlüklerimiz, toplama kamplı askeri totoliter rejimin subyanımıza kadar indiğinin sepia tonundaki resmi, "değişmesi teklif dahi edilemez" ideolojisin andını içiyordu... Erkek çocuklar gazoz kapaklarını ezip, kızlar lastiklerini geriyor, kaldırımlarda 5 taş, sek sek, ütmece, topaç, gulle oynuyorlardı. Bakkalların leblebi tozlu, çekilişli, horoz ve emzikli şekerleri, pamuk ve kurtlu elma şekerleri, şimdiki market reyonlarını görse, adaletin çarkına tükürecekti. Yokluğun en güzel yanının, varlığın kıymetini bildirmesi oluyordu... Jeriko-Tommiks-Zagor-Conan-Mr. No ve Teksas'ın "Çelik Bilek- Rodi-Oklitus'u" kırmızı urbalı İngilizlere karşı bağımsızlık mücadelesi verirken, ülke okuma grafiklerimizi yukarıda tutuyordu, değiş tokuşlu ve kiralık verilen çizgi roman kahramanlarımız. Kızlar; Clementin, Susam Sokağı, Heidi, Şeker Kız Candy'de istikrar bulurken, erkekler; Muppet Show, Voltran, Uçan Kaz Nil, Esteban, Vikingler, Jetgiller, Kaptan mağara adamı, Sinbad ve He Man'in, "iskeletor-prens edım -titrek-atılgan-orko"sunda karar kılıyordu... Tek kanallı milletimize, 1 tane Tolgahan dans grubu düşüyor. Barış Manço- Ersen ve Dadaşların aykırı saç modellerine yapılan yakıştırmalı ön yargılar, Zetina dikiş makinesinin üzerine bırakılmış Fotoroman ve Ses dergisinin arasında geziniyordu. Saç baş yolumlu komşu kavgalarında karakola düşen, haklı-haksız herkes mutlaka hücre dayağı yiyordu... Genç kızlar; beyaz atlı prensini. Bıçkın erkekler; Kara şimşekli Michael Night, Beyaz gölge, Flipper, Sanfiransisko sokaklarını. Büyükler; "Yaprak dökümü ve Aşk-ı memnu" entrika vitamin ve minarellerini karşılamak için, Şahin Tepesi, Flamingo Yolu ve Dallas'ı seyrederken; TV'si olmayanlar "Müsaitseniz annemler size gelecek" adlı soğuk muhanetini yüz suyu dökerek izliyor, ağızlarda; Tipitip-Sema-Minti-Pembo-Bayram-Özcan cikletleri, yalın hayatımızın mazide kalmış sayfalarıyla unutulmak üzere yutuluyordu...(...Bir Alper Kuşçu çalışması) Krampon... -GS Kaptanı Arda Turan: "Cuma günü derbiyi kazanıp Buca-Sivas maçının sonucunu bekleyeceğiz"... ... - "Arda üçe beşe bakılmadan satılmalı" diyen adamın evine yapılan baskında duvarlardaki Aydın Yılmaz posterleri göze çarptı... -Şampiyonluk yarışı kızıştı, Rüştü büfeden kontör alırken mi görüntülendi? Azz sonra... ... -Galatasaray yönetimi: "Milan Baros'un vereceği rapora göre Georghe Hagi hakkındaki kararımızı vereceğiz"... ... -Emniyet müdürlüğü Tatlıses'e sıkılan 11 kurşundan sadece 1'inin isabet etmesinden dolayı Sabri Sarıoğlu'ndan şüphelendiklerini açıkladı... TEMEL'iN YERi İki kiralık katil Temel ve Dursun, üst düzey birine suikast düzenlemek için kiralanmışlar... Uzun bir süre adamı izlemişler, nereye gidiyor, hangi güzergâhı kullanıyor, kaçta ne yapıyor falan... Sonunda her öğlen bir dükkana gidip alışveriş yaptıktan sonra yemek yediğini öğrenmişler... Ertesi gün öğle vakti dükkanın karşısında yerlerini almışlar ve tüfeklerini hazırlayıp, beklemeye başlamışlar... On dakika geçmiş adam yok, yarım saat geçmiş adam yok... Temel, Dursun'a dönmüş; "-Ula Dursun... İnşallah adamın başına bir şey gelmemiştir..." Kemal'in yeri Sormuşlar Kemal Bey'e "-Yahu Tayyip Bey'le hiç mi ortak noktanız yok, hep mi kavga edeceksiniz..." "Olmaz olur mu" demiş: "-İkimiz de Fenerbahçeliyiz... Ama benim kanım onunkinden biraz daha fazla siyah-beyaz akar..." CEMAL'İN YERİ... Cemal Alman turiste Karadeniz dağlarını gösteriyormuş... Alman anlatmış; "-Bizim orada bir dağ var... Ona doğru 'Hans' diye bağır, karşıdan on kere 'Hans... Hans.. Hans...' diye yankı yapar... Cemal "O da bir şey mi" demiş; "-Şimdi sen şuna bak..." Sonra dağa doğru bağırmış; "-Cemaaalll..." Karşıdan ses gelmiş; "-Hangi Cemal?... Hangi Cemal?... Hangi Cemal?..." BİR FİLM DİYALOĞU (Stardust filminden) "-Dünyayı seyrederken öğrendiğim bir şey varsa, o da insanların göründüğü gibi olmadıklarıdır..."