(*Melek Zümbülgil'in 50-60-70'li yıllara nostalji yaşatacak yazısı; "Nasıl oldu da hayatta kalmayı başardın?..." * Araçların emniyet kemeri, hava yastığı ve kafalıkları kesinlikle yoktu... * Arka koltuk tehlikeli değil eğlenceliydi... * Bebek yatakları ve oyuncaklar renkliydi... Ya da en azından kurşunlu muhtelif zehirli maddelerle boyanmıyordu... * Prizlerin, araba kapılarının, ilaç şişelerinin ve kimyasal ev temizleyicilerinin üzerinde çocuk kilidi yoktu... * Steril su şişerinden değil, bahçe hortumlarından ve kaynaklardan su içebiliyorduk... * Oyun oynamaya çıkmanın tek şartı, hava kararmadan eve dönmekti... * Cep telefonu yoktu ve hiç kimse nerde, nasıl olduğumuzu merak etmezdi... * Bir sürü yaramız, kırılmış dişimiz ve kemiğimiz olurdu ama bu yüzden kimse mahkemeye verilmezdi (Olanlardan sadece kendimiz sorumluyduk...) * Bolca tatlılar, tereyağlı ekmekler ve gerçek şekerli içecekler içerdik ama kilo sorunumuz olmazdı... (Çünkü hep sokakta oynardık...) * Dört çocuk bir limonatayı paylaşabiliyorduk. Aynı bardaktan içebiliyorduk ve mikroplar bulaştırıp ölmüyorduk... * Playstation, nintendo64, xboxes, video oyunlarımız, 99 kablolu kanalımız, bilgisayarımız ve nette chat odalarımız yoktu... (Onun yerine bolca arkadaşlarımız vardı...) * Yürüyerek ya da bisikletle uzakta bir arkadaşımızı ziyaret eder, önceden haber vermeden çatkapı oyuna çağırabilirdik... * Tek kale üzerinde maç yapardık... Biri takıma alınmadığında psikolojik travma oluşmazdı, ya da dünyanın sonu gelmezdi... * Özgürlüğümüz, üzüntülerimiz, görevlerimiz vardı ve bunlarla yaşamayı öğrendik... SORU: Evet bu şartlarda... Dışarda, o acımasız dünyada... Hayatta kalmamız nasıl mümkün olabiliyordu?... Ve daha da önemlisi, kişiliğimizi bu şartlara rağmen nasıl oldu da geliştirebildik?... Muhtemelen olmayanlar bizim kuşağı sıkıcı bulacaklar... Fakat biz çok mutluyduk değil mi?... > bizimkiler... Göksel; cep telefonunu eve girince kapattığını anlatıyor... Biz rahatsız edilmemek için kapattığını zannederken şöyle diyor; "-Arayan evden arasın..." *** Bilgehan maçtan dönerken ulaştırmanın arabasıyla buluşamıyor... Dalgın bir şekilde yaptığı taksi seyahatinin sonunda, bina önünde parayı taksiciye uzatıp söyleniyor; "-Arka kapıyı açar mısınız?..." *** Arkadaşlar iki araba ile Kuzuluk'a gidiyor... Öndeki araba olan Hüseyin köprü gişesinde; "-Arkadakini de al" diye ödeme yapıyor... Arkadaki aynı renk, aynı modeldeki arabanın başkasına ait olduğu çok sonra anlaşılıyor... > tuzaktan kumanda (SHOW - Pazar Sürprizi...) MUHABİR: Sevgiliniz Murat Taşdemir başkasıyla evlendi, ne diyorsunuz... BANU ALKAN: Gelinliğimi kendisine postayla kargolayacağım... *** (ATV - Elifname...) MUHABİR: Gündemde hep Mustafa Sandal - Tarkan rekabeti var... Siz neden bu rekabette gösterilmiyosunuz?... SERDAR ORTAÇ: Artık Michael Jackson'la, George Michael da yok bu piyasada... > ? sağdan soldan (Bayrampaşa - Dükkan - Feyzullah Yalçın...) "-İŞİ OLMAYAN GİREMEZ... - BEN DE Mİ?... - EVET SEN DE... OH BE DÜNYA VARMIŞ..." ... (Ankara - İnternet Cafe - Sinan Başaran...) "-SANIRIM YASAK BİR SİTEYE GÖZ ATAYIM DERKEN VİRÜS BULAŞTI... KUSURA BAKMA..." ... (İzmir - Manav - Abdurrahim Çakmak...) "-ADİ HIRSIZ... İNSANCA İSTE VERELİM... EN KISA ZAMANDA ÇALDIĞINI YERİNE KOY... OK?..." > S.Ö.Z. der ki; "-Yazılarıma kiminin kahkaha atmasından, kiminin somurtmasından çok; herkesin tebessüm etmesini isterim..." (...'Gülemedik' yorumlarına karşı söylediği müthiş S.Ö.Z.leri...) > tebeşir tozu "-Kadınlar erkeklerden akıllıdır... Çok az bildikleri halde çok anlarlar..." (...A.Quinn) > Hayata dair... (Bu da; "Teşekkürler sevdiğim erkek olduğun için" versiyonu...) * İlk buluşmamızdan sonra beni telefon başında günlerce bekletmediğin için teşekkürler... * Doğum günümde annem ve babama, beni sana kazandırdıkları için teşekkür ettiğin için teşekkürler... * Bana kafiyesi bile olmayan sevgi şiirleri yazdığın için teşekkürler... * Hiç sevmediğin halde kedime katlandığın ve onun dokuz canlı olup olmadığını denemeye kalkışmadığın için teşekkürler... * Balayının bittiğini bana hiçbir zaman söylemediğin için teşekkürler... * Aslında hiç görmek istemediğin bir filmin kuyruğunda benimle birlikte saatlerce beklediğin için teşekkürler... * Masanın üzerine çerçeveli bir resmimi koyduğun için teşekkürler... * Beni işimden arayıp kulağıma tatlı saçmalıklar fısıldadığın için teşekkürler... * Kendi hatalarını kabul ettiğin ve benimkileri gündeme getirmediğin için teşekkürler... * "Ben"i "Biz" olarak değiştirdiğin için teşekkürler... (...Tamara Nikuratse - Blott Mathews) > temelin yeri Temel kasaba mezarlığının bekçisiymiş... Gelen bir mektuptan komşu köydeki bir akrabasının öldüğünü haber almış... Cenaze töreninde bulunmaya karar vermiş, fakat yola çıkmadan önce bekçiliğini yaptığı mezarlığın karşısına şöyle bir pankart asmayı ihmal etmemiş; "-Cenaze sebebiyle kapalıdır..." *** Temel boru almaya gideceğini söyleyince Dursun sormuş; -Ne yapacaksın o boruyu?... "-Yastık yapacağım..." -Olum, başın acımaz mı?... "-Senin de hiç kafan çalışmıyor ha... İçine pamuk koyacağım herhalde..." *** Bir polis, gece vakti yolun kenarında nöbet tutarken ona doğru bir taksi geliyormuş... Farları kapalı olduğu için şoför Temel'i durdurup sormuş; -Neden farlarınız kapalı?... "-Farların benim için hiçbir önemi yok..." -Neden?... "-Çünkü gözlüğüm olmadan zaten bir şey göremiyorum..." > bugünün buluşu İlk kez bir kadın yazar, evlenince hem yeni hem eski soyadını kullandı... (19.09.1989) > itiraf reyonu... (isim: mustafa kaya... şehir: söyleyemem... yaş: yirmibir...) Bu olay büyük şehirlerin birinde, bir üniversitede geçiyor... Kahramanların hepsi üniversiteli ve hepsi dört yıllık bölümlerde okuyor... Arkadaşlar üniversitenin işlettiği bir restoranda çalışıyor... Günlerden Cumartesi, Pazar günü iş yok, Pazartesi işbaşı... Biri diğerine, ertesi günü tatil olduğundan, bahçede olan dondurma dolabını içeriye almasını söylüyor... O da denileni yapıyor... Pazartesi günü geliyorlar ve bomba patlıyor; bütün dondurmalar erimiş... Arkadaş dolabın fişini takmayı unutmuş... Ve muhteşem savunması; "-Kimse bana dolabın fişini takmamı söylemedi..." (omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...) sanatik kritik "-Resmi nikah nedir ki; bugün evlenirsin, yarın boşanırsın... Verdiğim 11 yıllık zaman en büyük nikahtır..." (...Banu Alkan) politik kritik "-Öğretmenlik bir feragat mesleğidir... 'Ben zengin olacağım' diyen öğretmenlik mesleğini seçmesin..." (...Hüseyin Çelik) sportik kritik "-Yapacağınız izni huzur içinde geçirebilirdiniz ama sıkıntı duyacaksınız... Sizin de içiniz yansın biraz..." (...Şenol Güneş) Şifa Yemek Öğle Menüsü Havuç Çorbası... Etli Nohut... T.Şehriyeli Pilav...Cacık... (www.sifayemek.com.tr)