Japonya'dan öğrenilecek şeyler... İnternette yaygın biçimde dolaşan aşağıdaki metin Japonya deneyimine ilişkin dikkate değer noktaları dile getirdiği için, Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu'nun önerisiyle İngilizceden çevrilmiş. Erkan Altınsoy'un çevirisini, Çiğdem Hanım gönderdi; ... AĞIRBAŞLILIK: Hiçbir dövünme ya da aşırı hareketlerle ızdırap ifade etme görüntüsü yok. Üzüntünün kendisi yüceltildi. ... ONUR: Su ve yiyecek kuyruklarındaki disiplin. Hiçbir kaba söz ya da sert el kol hareketi yok. Sakinlikleri takdire ve övgüye değer. ... YETENEK: Örneğin, inanılmaz mimarlar. Binalar sallandı ama yıkılmadı. ... ERDEM: İnsanlar sadece o anda ihtiyaçları olan şeyleri satın aldılar, herkes bir şeyler alabilsin diye. ... DÜZEN: Hiçbir dükkân yağmalama yok. Yollarda korna çalmak, sollamak yok. Sadece anlayışlı tavırlar... ... ÖZVERİ: Elli çalışan deniz suyu pompalamak için nükleer reaktörlerin içinde kaldı. Bunların yaptıklarının karşılığı nasıl ödenebilir?... ... DUYARLILIK: Lokantalar fiyatlarında indirim yaptı. Korunmayan bir bankamatiğe hiç kimse saldırmadı. Güçlüler zayıflara baktı. ... EĞİTİM: Yaşlılar ve çocuklar dahil herkes ne yapacağını tam olarak biliyordu. Aynen de yaptılar. ... MEDYA: Bültenlerde kendilerini mükemmel bir şekilde dizginlediler. Aptalca konuşan muhabirler/spikerler yoktu. Sadece sakin bir şekilde yapılan habercilik. ... VİCDAN: Bir mağazada elektrikler kesildiğinde, insanlar aldıkları şeyleri tekrar raflarına koydular ve sessiz bir şekilde çıktılar. Ülkeleri dev bir afete uğramış durumdaki Japon vatandaşlarından dünyanın alacağı çok dersler var. söz der ki "-Mutluluğun zevkine varmak için, acının tadını bilmek lazım..." (...Geçici olarak ettiği ama müthiş S.Ö.Z.leri) TEMEL'iN YERi İki asker arkadaşı Temel'le Dursun, şehrin büyük marketinde karşılaşmış... Birbirlerinin hatırını sorduktan sonra Dursun, Temel'e karısının nasıl olduğunu sormuş... "Sorma... Fadime öldü" demiş Temel; "-Bahçeden öğle yemeği için kabak toplarken bir kalp krizi geçirdi sebzelerin üzerine düşüp öldü..." - Çok üzüldüm Temel... Peki, ne yaptınız?... "-Ne yapacaksın işte, ben de alelacele buraya geldim.. Bari konserve alayım da öğleye taze fasulye pişireyim diye..." UHB / Uydurma Haber Bülteni "Sıra hangi kanaldaysa alsın Mehmet Ali Erbil'i" Türkiye'de yayın yapan bütün ulusal kanalların zorunlu hizmet kapsamında ifa ettiği Mehmet Ali Erbil'i istihdam etme yükümlülüğünü bir süredir yürüten TNT kanalının görevi devredeceği haberi, medya dünyasında sinirlerin bir kez daha gerilmesine sebep oldu. TNT yönetimi tarafından dün gece saat 2 sularında bütün TV'lere acil koduyla geçilen mesajda, "Sıra kimdeyse gelsin alsın artık Mehmet Ali'yi" ifadelerine yer verilirken, mesaj üzerine bu sabah olağanüstü olarak toplanan TV yöneticilerinin arasında, sıranın kimde olduğuna dair sert tartışmalar yaşandı. Toplantıda ilk olarak söz alan Show TV Genel Yayın Yönetmeni, cebinden çıkardığı "Mehmet Ali Erbil İstihdam Görev Çizelgesi"ni işaret ederek, "Bakın 2008 Ocak ayında biz görevi ATV'den devralmışız. Aynı yılın Temmuz ayında da şimdi tam hatırlayamadığım bir skandal nedeniyle görevi Fox TV'ye devretmişiz" sözleriyle 2013 yılına kadar Mehmet Ali Erbil'e iş sağlamak gibi bir yükümlülüklerinin bulunmadığını ifade etti. Çizelgeye göre bir sonraki dönem Mehmet Ali Erbil'i istihdam etmesi gerektiği iddia edilen Kanal D yönetimi ise, görevi FOX TV'den devralan STAR TV'nin ve ondan devralan TNT'nin kendilerinin de bağlı bulunduğu Doğan Medya Grubuna ait TV kanalları olduğunu vurgulayarak böyle bir yükümlülükleri bulunmadığını savundular. (...Zaytung Bildirdi) Bizimkiler... İzmir Ofis muhasebeden Mehmet Ali Öztürk, Bergama büromuzdan Muzaffer Tonk'a tahsilatları excel üzerinden mail atması konusunda bir şeyler anlatıyor... M.ALİ: Abi "Başlat"a tıkla, orada "Migros Excel" var, onu tıkla... "Microsoft Excel" demeye çalışıyor... Ama onların memleketi birbirine yakın, belki de öyle anlaşıyorlardır!.. CEMAL'İN YERİ POLİS: Azami hızın 50 kilometre olduğunu gösteren levhayı görmedin mi?... CEMAL: Ne yani; saatte 180'le giderken bir de yazı okumamı beklemiyorsun herhalde!.. KEMAL'İN YERİ... Kemal Bey'e "Kendi fıkralarından bir tane anlatsana" demişler, o da anlatmış; Temel bir gün bindiği dalı kesiyormuş... Cemal, "Hiç kazan ölür mü" deyince Temel, "Ya tutarsa" demiş... Bunun üzerine Cemal de "Adamın dediğine değil de, ayının sözüne mi bakıyorsun" diye sorunca Temel, "Vermeye gönlüm olmayınca un da sererim, tuz da" demiş... Cemal sinirlenmiş, "Parayı veren düdüğü çalar" diye söylenmiş... Fıkraya son noktayı Kemal koymuş, "Siz düdüğü bulun, ben parayı bulurum" demiş... Tuzaktan Kumanda (...SHOW TV / Survivor Ünlüler Gönüllüler) NİHAT DOĞAN: Kaybederken üzülmeyenin kazanmaya hakkı yoktur, değil mi Pascal... PASCAL NOUMA: Ben maç bitmeden, maç hakkında konuşmam... NİHAT DOĞAN: Ben konuşurum... Kaybederken üzülmeyen kaybetmeye mahkûmdur arkadaş... BİR FİLM DİYALOĞU (...A Bittersweet Life filminden - Esra Doğru'dan) -Dallar mı hareket ediyor usta, yoksa hareket eden rüzgâr mı?... "-Hareket eden ne dallar ne de rüzgâr... Hareket eden kalbin ve aklındır..."