tebeşir tozu
"-Dört şey vardır ki; en azını dahi hor görmemek gerekir: yangın, hastalık, düşman ve borç..."
(...Beydeba)
bir film diyaloğu!
1. Doktor: Sen kaç yıl evli kaldın?...
2. Doktor: Yirmi yedi yıl...
1. Doktor: Aynı kadınla mı?...
2. Doktor: Bu başka bir şey değil ki, arada bir yedeğini sokamazsın...
(...Chicago Hope dizisinden)
bizim ora...
(...Tokat'ın meşhur lakapları)
-Hırogilin Hasanay... Kulagilin Hasanay... Kikilligilin Şuğeybay
-Kordursungilin Kayay... Şakırustagilin Süleymanay... Lahanacıgilin Rasimay...
-Bepilagilin Dursunay... Debbogilin Musay... Hapizosmangilin Muratay...
-Tonnazgilin Memet... Yarımağanın Şinasi... Kıllıbekirin İsmail...
-Eskimuhtargilin Kadir... Gulyagilin Körzabit... Tekateşgilin Ahmet...
-Göçoğullarin Ali... Cadikokogilin Sebahattin... Yalançıgilin Duran...
-Cırt Hasan ve Tenzohala...
(...Bunları şimdiki siyasetçi, iş adamları ve sanatçılara uyarlarsak, hadi buyrun:
-Erkırgilin Tanosman... Posbıyıkgilin Erhanay... Çobangilin Abdulay...
-Başgilin Memati... Alemdargilin Polatay... Şaşmazgilin Necati...
-Tabakgilin Umuday... Ilıcalının Acunay... Koçgilin Rahmi...
-Altaylının Fatihay... Doğangilin Aydınay... Avşargilin Hulyay...
-Ceksıngilin Maykılay... Pitgilin Breday... Şıvartzenegergilin Arnolday...
bizimkiler
Şule Abla bildiriyor;
Taha'ya sosyal çalıştırıyorum... Osmanlılar'da devlet idaresini söyleyecek bana...
Kazaskerleri anlatacakken ''KAZAK ASKERLER'' dedi, koptum...
hayata dair...
Sürekli meşguldüm o kadar sene,
Seninle doyasıya oynayamadım...
Sen beni çağırdın gel oyna diye,
Ben bir türlü zaman ayıramadım...
...
Giydirdim, doyurdum, seni kolladım,
Sadece bunları yeterli sandım,
Bana oyuncağını getirdiğinde,
Ben seni çoğu kez, başımdan savdım...
...
Hayat ne kadar kısa, yıllar ne çabuk.
Ne zaman büyüdü bu küçük çocuk,
Ona dokunmak için uzandığımda,
Ellerim boş kalır, yüreğim buruk...
...
Artık hiç işim yok, yapayalnızım.
Günlerim çok uzun, üstelik bomboş
Keşke isteklerini bir bir yapsaydım
Küçük arzuların şimdi çok şirin, çok hoş...
(...Alice Chase)
ayaküstü...
Bizden önceki kuşaklarda da bir dil kıyımı söz konusuymuş, ama bugünkü gibi elde sözlükle gezilecek boyuta hiç gelinmemiş...
Hulki Aktunç hazırladığı sözlük kitabında "Argo"yu şöyle anlatıyor;
"-Kendi sosyal çevreleriyle sınırlı yaşayan ve toplumun geri kalan kesimlerinden ayrılmak ve/ya korunmak isteyen, yaşama ortam ve biçimleri birbirine yakın kişilerce ortaya çıkarılıp benimsenmiş sözcük ve deyimler bütünü"...
Yani kabaca diyor ki;
Siz onlara dilini, kültürünü, olması gereken sosyal çevresini, alması gereken eğitimi/terbiyeyi vermezseniz, onlar kendi aralarında bir hayat ve konuşacakları bir dil bulurlar...
"Dillerini düzeltmenin yolu, hallerini düzeltmekten geçiyor"...
Yani ilk önce; "Şuradan iki ekmek kap gel" diyen babaya, "Ekmek derken başkanım" denmeyecek...
(...Baş tarafı ihlassondakika.com'da)
itiraf reyonu
(...isim: ahmed ...şehir: istanbul ...yaş: yirmi üç)
Geçenlerde elime bir deneme kitabı geçti;
"Aşkın içsel tanımlamaları duygusal tepkimelerin yoğunlaştırdığı bir döngüde" diye devam eden bir paragraf okudum...
Okuyunca dedim ki; "Bu adamın yazdıklarından bir kitap oluyorsa, benimkiler ansiklopedi olur herhalde..."
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)
Temel'in yeri
Temel'le Dursun, "Uzun yaşama ilacı" uydurması ile milleti dolandırıyormuş...
Kalabalık bir yere tezgahı açmışlar... Temel bağırarak ilacı methetmiş ve;
"-Bakın işte, ispatı benim... Ben 350 yaşındayım" demiş...
Oradan geçen ihtiyar bir kadın, Temel'in yardımcısı Dursun'a sokularak usulca sormuş;
-Evladım, dedikleri doğru mu acaba?...
"-Valla teyze, tam bilemeyeceğim... Çünkü ben yanına yeni girdim... 120 senedir çalışıyorum..."
iğnelik...
OY YOK!
Ismarlayıp dursuna,
Çengel olana oy yok!
Öğrencinin bursuna,
Engel olana oy yok!
Devletin yapısında,
Tıkaç olana oy yok!
Mahkeme kapısında,
Tokaç olana oy yok!
Krize çanak tutup,
Çengi olana oy yok!
Bu milleti unutup,
Kendi olana oy yok!
(...Sefa Koyuncu)
