
Temel, problemi için kendisine önerilen adamın yanına gitmiş;
"-Sizin de eskiden uşağınız olmuyormuş... Bir doktora gidip tedavi olmuşsunuz, şimdi 4 aylık çocuğunuz varmış..."
-Sizin de mi çocuğunuz olmuyor?...
"-Evet... Eczanenin vitrininde gördüğümüz haptan içtik işe yaramadı... Hatta bazı aylar riskli olmasına rağmen ikişer hap içtik ama nafile..."
-Öyle rastgele ilaçlarla olur mu?...
"-O kadar da cahil değiliz... İlacın ismi üstünde yazıyor zaten..."
-Neymiş adı?...
"-Bebe aspirini..."
bizimkiler
(...Bizimkiler'in küçük ama yine de güzel bombaları)
-Bilgehan'ın McDonalds'ın önünde buluşacağı ulaştırma arabasını, Burger King'de beklemesi...
-Mehmet'in Fener kadrosunu 7 yabancılı yazması (2.Denizli skandalı)
-Engin Abi'nin derbiyi izlemek için Ali Sami Yen'e yola çıkması, Lütfi Kırdar'a gitmesi... Spordan iyice koptuğunu ispatlaması...
-Talip'in televizyon kumandasını klimaya doğru tutması... Tabii uzun süre yetkili firmaya kızması...
-Eski ama; Yunus Emre'nin giydiği babasının montunda sigara paketi ve çakmak unutması...
itiraf reyonu...
(...isim: masum hattatoğlu ...şehir: nazilli ...yaş: bilinmiyor)
İşte size taze itiraf:
Başkan Bush'a ayakkabı fırlatan gazeteciye dede yorumu;
"-Eyi etmedi atmakla, fekat herif dünya tarihine geçti...
Pabuç çarpmadığı halde kaburgalarını kırmışlar, bi de çarpaydı vay anam vayyy..."
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)
sözün başladığı yer...
Geçtiğimiz günlerde, "Seninle doyasıya oynayamadım" diyordu Alice Chase çocuğunu ihmal etmekten yakınarak;
"-Sen beni çağırdın gel oyna diye, ben bir türlü zaman ayıramadım..."
Arkadaşım Ömer Faruk Birpınar, "Hayata Dair"de okuduğu bu yazıdan çok etkilenmiş...
Kendisi aynı zamanda "Sözün Bittiği Yer" filminin senaristlerinden...
Durumu değerlendirdiği yazı, en az Alice'in yazısı kadar güzel;
...
Abi yaktın beni ya... Alice Chase'in şiiriyle şimdi daha çok oynayacağım oğlumla...
Hele hele "Şimdi hiç işim yok" dediğimiz zaman var ya, o yaşlandığımız an, torunları bile göremeyeceğiz belki...
Çünkü hayat daha da kirlenecek... Yine de tüylerim ürperdi... Tüylerin ürpermesi yeterli değil, icraata geçmek lazım.
Şimdi oğlumun oyuna çağıran bakışları geldi aklıma...
Ne güzel bir çağrı o öyle ya;
-Babacığım ben oynarken beni seyreder misin?...
-Babacığım beraber sırayla oynayalım mı bilgisayarda?...
"-Yok oğlum haberleri seyrediyorum", "Sonra oğlum, şimdi işim var"...
...
Halbuki iş yerinden gelmişken, ne işin olacak evde?...
Elimizde kumanda, televizyonu yönettiğimizi sanıyoruz, halbuki televizyon bizi yönetiyor.
O kanal, bu kanal gezerken ilgi çekici bir şeyler arıyoruz.
Halbuki yanıbaşımızda çok ilgi çekici güzel bir çocuğumuz var, ailemiz var...
Yaşamıyoruz abi yaşamıyoruz, sadece gözlerimiz yaşıyor artık...
İzlemekten bir hal olduk... Teknoloji her şeyi ayağımıza getirdi ama, biz yürümekten aciz kaldık.
Bacakları tutmayan biri şimdi gezmeyi ne kadar da çok istiyordur... Ama bacaklarımız tuttuğu halde gezmiyoruz, gezemiyoruz işte...
Karşımızda bir alet, bakakalıyoruz öylece... Beyin durmuş, gözler sabit...
Ailemiz, çoluğumuz, çocuğumuz, o ekranın önüne geçmemesi gereken kişiler olmuş âdeta...
Evimiz ekran kaynıyor... Ama en güzel ekranı, yani pencereyi unutmuşuz...
Pencereden dışarıda hayat var ama biz onu televizyondan izliyoruz...
Ne yazık?
...
Dostum, arkadaşım, adaşım Ömer Faruk'a ben de bir cevap yazdım...
Hem yoğun istek üzerine yarın yine başlayacağımız "S.Ö.Z. der ki"nin startı olsun;
"-Sevgili dostum;
Okuduğum, yaşadığım, gördüğüm, yazdığım, izlediğim her şey diyor ki;
Çocuklarınız, gelecekteki sizlersiniz...
O yüzden haydi oyuna..."
(...Kalınlaşmış sesiyle, "Ebee... Elim sende" diye bağırırken ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)
iğnelik...
> SES KONTROL
Ne dediyse boş çıktı,
Yine de hep konuştu...
Kötü dedi hoş çıktı,
Tekledi cep konuştu!
Palavralar tavada,
Milletine yan bakan...
Balonları havada,
Ekrandaki laklakan!
Nihâyeti ses gitti,
Kalıverdi tıknefes...
Komedi oyun bitti,
Ses bir ki ses kontrol ses!
(...Sefa Koyuncu)
tebeşir tozu
"-Bizi esas yoran; yaptığımız iş değil, yapmadan kenarda bıraktığmız işlerdir..."
(...Ebner Eschenbach)
bir film diyaloğu!
"-Hayatta en üzücü şey, insanın yeteneğini harcamasıdır... Yeteneğinize sahip çıkın..."
(...A Bronx Tale filminden)
hayata dair...
Düşüncelerini iyi kolla...
Onlar ağaçtaki kuşlar gibi sen farkında olmadan gelir ve sen her günkü işinle meşgul olmaya devam ederken, geldikleri gibi sana haber vermeden kaybolurlar...
Sen de, hiçbir zaman o ilhamı bir daha bulamazsın...
Hiçbir zaman diyorum...
Belki bu yıllar, yüzyıllar demektir ve seninle, onun geri dönmesi arasında ne gibi olaylar, dünyalar bulunur, bilemem...
(...Emerson)
