
Temel Galatasaray-Trabzon-
spor maçını seyretmek için Ali Sami Yen'e gelmiş...
Gişe memuruna sormuş;
"-Bilet ne kadar?..."
-Beş milyon lira...
Temel iki buçuk milyon uzatmış...
Gişe memuru:
"-Beş milyon dedik ya kardeşim..."
Temel:
"Ben sadece bizim takımı seyredeceğim" demiş,
"Öbür takımı seyretmeyeceğim..."
tuzaktan kumanda
(...LİG TV-Maraton)
ŞANSAL BÜYÜKA: Hocam burada da top koluna çarpıyor mu, çarpmıyor mu?...
ERMAN TOROĞLU: Kol böreği güzel hocam... Ama her zaman yememek lazım...
bizimkiler
İzmir Ofis'ten Mustafa Boyla abi eline almış müşteri listesini soruyor;
"-P harfinden satış giriyor musunuz?..."
-Evet giriyoruz...
"-Eee... O zaman göster bakalım listede nerede hangi harften sonra geliyor..."
(...Sadettin Çal'dan)
kritik
"-Arda'nın golü tesadüf... Adres şaştı, gitti gol oldu... Eğer 'Ben o topu kaleye gönderdim' diyorsa ona kızarım..."(...Hıncal Uluç)
S.Ö.Z. der ki;
"-Utanan kimseden zarar gelmez... Ama utandığını söyleyen kişi, yapacağı patavatsızlığa kılıf arıyordur..."
(...Sosyal fobiyi atmadan önce
söylediği müthiş S.Ö.Z.leri)
itiraf reyonu
Yaşlı matematik öğretmeni durakta otobüs bekliyor...
Lüks bir otomobil önünde durup "Hocam, buyurun. Gideceğiniz yere bırakayım sizi" diye seslenmiş içerideki ses...
Hoca eğilip sesin sahibine bakmış, "Pardon" demiş, "Tanıyamadım..."
"Nasıl tanımazsınız hocam" diye atılmış sürücü;
"-Remziyim ben... 88 Remzi..."
Hoca talebesinin kimliğini öğrenince araca binmeyi kabul ediyor ve öğrencisinin yanına kuruluyor... Da... Hoca da olsa insan; mütecessis...
Dayanamayıp, "Yahu Remzi" demiş;
"-Sen pek öyle ahım şahım bir öğrenci değildin... Matematiğin de zayıftı... Nasıl oldu da zengin oldun?..."
"Hocam" diye başlamış Remzi söze,
"-Matematiği gene bilmiyorum... Amma bire alıp 3'e satıyorum ve aradaki yüzde 3'le geçinip gidiyorum..."
(...BizimCC'den)
*iğnelik...
> GÖZÜN AYDIN
Kritik dönemlerde,
Birlik gerek kusursuz...
Vatandaş yüksek perde,
Farklı sesten huzursuz!
Kriz tuzaklarında,
Canı çıksa milletin...
Ağzı kulaklarında,
Müzmin muhâlefetin!
Gözün aydın Türkiye,
Şenleniyor meydanlar...
Kriz geliyor diye,
Zil takıp oynayan var!
> (...Sefa Koyuncu)
tebeşir tozu
"-Ne çok zekiyim ne de çok yetenekli; yalnızca aşırı meraklıyım..."
(...Albert Einstein)
hayata dair
Kim olacağımı bilememekten ötürü tasalanıyorum...
Kim olmak istediğimi de bilmiyorum...
Ama seçmek gerektiğini pek iyi biliyorum.
Nereye gitmeye karar verirsem beni yalnız oraya ulaştıracak olan güvenli yollarda yürümek istiyorum...
Fakat bilmiyorum, ne istemek gerektiğini bilmiyorum.
Kendimde binbir mümkünün var olduğunu hissediyorum.
Fakat bunlardan yalnız bir tanesi olmaya rıza gösteremiyorum...
...Ve her an yazdığım her sözün, her yaptığım hareketin, çehremin silinemeyecek yeni bir çizgisini meydana getirdiğini düşündükçe ürküyorum.
Öyle bir çehre ki, bir seçime varamadığından, onu cesaretle sınırlayamadığından kararsız, şahsiyetsiz, korkak olarak tespit edilecek...
Allahım; yalnız tek bir şey istemeyi ve durmadan onu istemeyi bana ilham et..." (...Andre Gide)
bir yaş daha büyütenler
Rizeli Fikriye Yılmaz, ahırdaki diğer hayvanların zarar vermesinden korktuğu keçi yavrusunu 1972 model Mercedes marka otomobilin içinde besliyor...
Fikriye Yılmaz, 1 günlükken aldığı ve 'Mercan' adını verdiği keçi yavrusuna ahırdaki büyükbaş hayvanlar zarar verince, oğlunun 3 yıl önce aldığı ve arızalandığı için evinin önünde park halinde bıraktığı 34 AIH 53 plakalı 1972 model Mercedes marka otomobilin içinde beslemeye başladı...
Çok masraf çıkardığı için tamir ettirilmeyen otomobil böylece keçi yavrusunun ahırı oldu.
Hoca Nasreddin bir gün! Patlıcanlı olmasın!
Derler ki, Hoca merhum,
Her yemeği severmiş.
Önüne her ne gelse,
Yer, itiraz etmezmiş.
Sadece sebzelerden,
Sevmezmiş patlıcanı.
Onu, kırk yıl yemese,
Çekmezmiş hiç de canı.
Bunu bilen bir kimse,
Vardır ki o zamanda,
İftara davet eder,
Hoca'yı Ramazanda.
Adam çok zengin olup,
İyidir iş ve kârı,
Hoca da bunu bilip,
İple çeker iftarı.
Düşünür ki: "Kimbilir,
Yapmıştır ne yemekler".
Nihayet iftar vakti,
Kalkar ve ona gider.
İftarı bir zeytinle,
Açarak daha sonra,
Namazlar kılınarak,
Kurulur hemen sofra.
Tabii âdet üzre,
Önce bir çorba gelir.
Hoca, onu ekmeksiz,
Bir hamlede bitirir.
Çorbanın arkasından,
Artık arka arkaya,
Patlıcanlı yemekler,
Gelir hep o sofraya.
Patlıcan musakkayla,
Patlıcanlı kebaplar.
İmam bayıldı ile,
Patlıcanlı pilavlar.
Hoca, anlar kendine,
Oynanan bu oyunu.
Görür ev sahibinin,
Bir aralık oğlunu.
Der ki: (Bana bir bardak,
Su versene şuradan,
Ama sakın içinde,
Bulunmasın patlıcan.)
(...Serdar Uyan)
