tuzaktan kumanda
(...SHOW TV - Var Mısın, Yok Musun)
ACUN ILICALI: Beni nasıl hayal ediyorsun?...
GÖRME ENGELLİ EVREN: Ben erkekleri hayal etmem...
***
FERHAT GÖÇER: Bana doğru geliyorsun sandım?...
GÖRME ENGELLİ EVREN: O kadar da kör değilim...
kadınlar & erkekler
Sabıkalı adam son suçundan 10 yıl hapis cezasına çarptırılmış...
İki yıl yattıktan sonra hapisten kaçmış, firarı televizyonun akşam haberlerinde halka bildirilmiş...
Yakalanmamak için son derece dikkat eden adam, hapishane bölgesinden uzaklaşmak için en ıssız alanları seçmiş, ağaçlık bölgelerden, mezarlıklardan sinerek, sürünerek geçmiş...
Sonunda tam gece yarısı evinin zilini çalmış, sinirle kapıyı açan karısı, "Altı saattir nerdesin be" demiş;
"-Bu saate kadar ne haltlar yedin bakiim?..."
Bizimkiler...
Atina'dan Çin'e pedal çeviren bisikletçiler Bursa bölgesine giriş yaptılar...
Refik, bölge trafiği arayıp bisikletçilerin mevkisini soruyor...
"Uluabat Gölü" diyeceğine "Ulubatlı Hasan Gölü'ne geldiler mi" diye sorunca büroda kahkaha koptu...
Bursa İHA bürosunun adresi ise "Ulubatlı Hasan Bulvarı" üzerinde... Çağrışım sebebi o...
(...İhsan Altıkardeş bildirdi)
S.Ö.Z. der ki;
"-Seçenekler bitince ortaya çıkanlara kahraman diyorlar..."
(...İş başlık vermeye gelince ettiği müthiş S.Ö.Z.leri)
Temel'in yeri...
Avukat arkadaşı Dursun'la gezen Temel'e bir araba hafiften dokunmuş... Dursun demiş ki;
"-Temel çarpan araba Mercedes, adamda çuvalla para vardır... Vekaletnameni ver dava açalım... Çuvalla para koparırız..."
Temel'in aklına yatmış... Dursun almış vekaletnameyi, müvekkili Temel'e de hakim karşısında nasıl "sakat kalmış" numarası yapacağını anlatmış...
Günlerce prova yapmışlar... Her şey planladıkları gibi gidiyormuş....
Hakim duruşmada, karşısında baston yutmuş gibi dimdik duran Temel'e bakmış;
-Nedir şikayetin?...
"-Boynumu döndüremiyorum... Belimi bükemiyorum... Böylece kaldım..."
-Kazadan önce nasıl yapıyordun?...
Temel boynunu bir sağa, bir sola çevirmiş... Öne eğilip, ellerini ayak parmaklarına değdirmiş... Arkaya eğilip topuklarını avuçlamış, "Aha böyle" demiş...
hayata dair...
Temizlik yaptım bugün... Hem de tüm benliğimde...
Tüm kaslarımı, sinirlerimi, kemiklerimi hatta kanımı temizledim...
En küçük yerlerine, kıvrımlarına girmiş, sinmiş bütün pislikleri attım...
Kırgınlıklarımı dışarı çıkardım ilk önce... Görmenizi isterdim... İçimde ne
kadar da büyük bir yer kaplıyorlarmış...
Kırgınlıklarımı atarken, bakmadım neydi onlar diye... Gelecek geçmişten çok daha fazla yaşanmaya değer...
...
Onların yerine bağışlamayı yerleştirdim özenle..
Titizlikle her kırgınlığın üzerine ektim bağışlamanın tohumlarını...
Bağışlamayı ekerken, tekrar kırılmaktan korkuyordum belki...
Kıskançlığımı çıkardım... Meğer ben ne az kıskançmışım... Çok kolay oldu. Sevindim... Sanki kaybettiğim bir eşyamı bulmuş gibi oldum...
Çok şükür ki kin ve nefret yoktu yüreğimde... Nasıl temizlerdim bilmiyorum...
Sıra korkularıma gelmişti... Çıkarmaya bile korktum önce... Ne çok alışmışım onlarla yaşamaya...
...
Bunca acı ve endişeye nasıl alışılır anlayamadım... Her gün yeni yeni endişelerle beslenen yeni korkular birikmişti içimde...
Mutluluklarımı, umutlarımı ne de çok ertelemişim... O an bu ilgiyi onlara verseydim, her gün onları düşünüp birer umut daha ekleseydim, almadan verip, beklemeden sevseydim, herşeyden önce içimdeki sevginin ve gücün daha fazla farkında olsaydım böyle bahar temizliklerine ihtiyacım kalmazdı...
Çok zorlandım korkularımı temizlemekte... Birbirlerinin içine halkalar
biçiminde girmişlerdi, kenetlenmişlerdi adeta...
...
Ama bir bebek şefkatiyle, öperek, severek, okşayarak ve onları bir zaman kabus gibi yaşamaktan pişmanlık duymayarak çıkardım içimden...
Kızsaydım korkularıma, bağırıp çağırsaydım onlara yine dönüp dolaşıp geleceklerdi biliyorum...
Temizlik yaptım bugün, bahar temizliği...
Neşe ektim, hoşgörü, güven, sevgi ektim... Almadan vermeyi, sevilmeden sevmeyi, paylaşmayı ektim... Çılgınlık ektim, doğallık, bağışlama ektim içime...
Aşk ektim her hücreme... Çoşku, heyecan, sessizlik ektim...
Tüm güzel fikirler sessizken geliyor bana... Kabullenme ektim... Baş eğme değil... Olduğu gibi kabullenme... (...Edward Morrison)
tebeşir tozu
"-Gülme son haddine varınca gözyaşlarıyla karışıyor... Ağlayan insanla gülen insanın yüzünde beliren çizgiler aynıdır..."
(...Montaigne)
sizinkiler...
Gülben Ergen'in yeni şarkısını duyunca bilgisayarla uğraşan anneme sordum;
"-Aaa... Daha yeni çıktı bu, nerden buldun?..."
Annem İnternetten indirdiğini anlatıyor;
"-Yeni bir site buldum ordan düşürttüm..."
(...Halenur'dan)
*iğnelik...
TOPLAM KALİTE
Sistem ekip işidir,
Seri üretim farkı...
Kişi çarkın dişidir,
Dişli döndürür çarkı...
...
Faktörler arasında,
Başta gelir enerji...
Ekip çalışmasında,
En mühimi sinerji...
...
Kontrolü işleyişin,
'Feedback'e bakılması...
Toplam kalite işin,
Eksiksiz yapılması...
(...Sefa Koyuncu)
kritik
"-Sonsuz aşka inanmıyorum... Ben ilişkide iç içe olmayı severim...
Aşkı sonuna kadar harcar ve tüketirim... Keşke hiç bitmese ama maalesef ortak paydalar yok olunca aşkın da sonu geliyor..." (...Pınar Altuğ)
BRIAN HALEY: Bundan sıyrılabileceğimizi sanıyor musun?...
JOE MANTEGNA: Hayır, ben elektrikli sandalyeyi çok acayip merak ettiğim için buradayım...
(...Baby's Day Out filminden) 