tuzaktan kumanda

A -
A +
tuzaktan 
kumanda (...ATV-Santra) KAZIM KANAT: Bilmiyorum da hocam, ben bu maçtan keyif almadım... AHMET ÇAKAR: Keyif almak istiyorsanız Cenevre'de bir lokanta ismi vereyim, oraya gidin, dönme dolaba binip keyif alın... *** (...FLASH TV-Gerçek Gelecek) YILMAZ TUNCA: Efendim, şimdi küçük bir ara vereceğiz... ERHAN GÖKSEL: Aradan önce bir salvo daha atayım da ondan sonra verin arayı... Hayata dair... Bir aydın, bir yönetici, bir eğitimci ne gibi şartlar, kurallar altında bulunursa bulunsun, çağının, ulusunun, içinde yaşadığı toplumun boyasını almaktan, değerlerini yaşamaktan kendini alamaz... Bu onun alın yazısıdır... Büyük başlar çağlarının değer örgülerinde ancak "oya" değiştirebilirler; düzen, yapı değiştirmek yalnızca zamanın işidir... Büyük insanların bu konudaki başarıları; gelecek için yeni değer örgülerinin çatılmasını sağlayan görüşleri, anlayışları ortaya koymak, gününün üstünden aşarak yarına uzanmaktır... Onların çağlarında anlaşılamayışları zamanlarının değerlerini aşmaları yüzündendir... (...Lucretıus Carus) Affet babacığım... (...Mehmet Koç ağabey göndermiş... Hem Pazar, hem Babalar Günü hikâyesi olsun) Evliliğinden beri evinde kalan babası yüzünden hanımıyla sürekli tartışıyordu... Hanımı babasını istemiyor ve onun evde bir fazlalık olduğunu düşünüyordu... Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara ulaşıyordu... Yine böyle bir tartışma anında hanımı bütün bağları kopardı ve 'Ya ben giderim, ya da baban bu evde kalmayacak' diyerek resti çekti... Babası yüzünden çıkan tartışmalar dışında mutlu bir yuvası sevdiği ve kendini seven bir hanımı ve bir de çocukları vardı... Hanımı için çok mücadele etmişti evliliği sırasında... Ailesini ikna etmek için çok uğraşmış ve çok problemlerle karşılaşmıştı. Hâlâ onu çok seviyordu. Çaresizlik içinde ne yapacağını düşündü ve kendince bir çözüm yolu buldu. Yıllar önce avcılık merakı yüzünden kendisi için yaptırdığı kulübe tipi dağ evine götürecekti babasını. Haftada bir uğrayacak ve ihtiyacı neyse karşılayacak, böylelikle hanımıyla da bu tür problemler yaşamayacaktı... Babasına lazım olacak bütün malzemeleri hazırladıktan sonra yatalak babasını yatağından kaldırdı ve kucakladığı gibi arabaya götürdü. Küçük oğlu 'Baba ben de seninle gelmek istiyorum' diye ısrar edince onu da arabaya aldı ve birlikte yola koyuldular... ... Kara kışın tam ortalarıydı ve korkunç bir soğuk vardı. Kar ve tipi yüzünden yolu zor seçiyorlardı... Minik çocuk sürekli babasına "Baba nereye gidiyoruz" diye soruyor ama cevap alamıyordu... Öte yandan nereye götürüldüğünü anlayan yaşlı adamsa gizli gizli gözyaşı döküyor oğlu ve torununa belli etmemeye çalışıyordu... Saatler süren zorlu yolculuktan sonra dağ evine ulaştılar. Baraka tipindeki dağ evi artık çürümeye yüz tutmuş, tavan akıyordu. Barakanın bir köşesini temizledi hazırladı ve arabadan yüklendiği yatağı oraya itina ile serdi. Sonra diğer malzemeleri taşıdı. En son da babasını sırtlayarak yatağa yerleştirdi. ... Öyle üzgündü ki dünya başına göçüyor gibiydi. O, bu duygular içindeyken babası yüreğine bıçak saplanmış gibiydi. Yıllarca emek verdiği oğlu tarafından bir barakaya terk ediliyordu. Gururu incinmişti içi yanıyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Minik çocuk ise olanlara hiçbir anlam veremiyordu. Artık gitme zamanıydı. Babasının yatağına eğildi yanaklarını ve ellerini defalarca öptü. Beni affet der gibi sarıldı, kokladı. Artık ikisi de kendine hakim olamıyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Buna mecburum der gibi baktı babasının yüzüne ve çocuğun elini tutup hızla barakayı terk etti... ... Arabaya bindiler... Çocuk yola çıktıklarında ağlamaya başladı "Neden dedemi o soğuk yerde bıraktın" diye... Verecek hiçbir cevap bulamıyordu, "Annen böyle istiyor" diyemiyordu... O an "Baba sen yaşlandığında ben de seni buraya mı getireceğim" diye sorunca dünyası başına yıkıldı... O soruyla birlikte deliler gibi geri çevirdi arabayı... Barakaya ulaştığında 'Beni affet baba' diyerek babasının boynuna sarıldı... Baba oğul sıkı sıkı sarılmış ve çocuklar gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı... Oğlu 'Baba beni affet, sana bu muameleyi yaptığım için beni affet' diye hatasını belli ediyordu.. Babası oğlunun bu sözlerine en anlamlı cevabı veriyordu... "Geri geleceğini biliyordum yavrum. Ben babamı dağ başına atmadım ki, sen beni atasın. Beni bu dağda bırakamayacağını biliyordum..." Temel'in yeri Temel'le Dursun Rusya'daymış... Lüks bir otelin lobisinde sarışın bir kadın görmüşler... Temel biraz da Dursun'a gösteri yapmak için "Seyret" demiş ve Rus kadının yanına gitmiş... "-Merhaba... Benimle bir yemek yer misiniz?..." -Bahse girerim şu kapıdaki Mercedes sizin değildir... "-Değildir..." -Şöyle iyi durumda bir banka hesabınız da yoktur sanırım... "-Yoktur..." -Karadeniz kıyılarında şöyle iki katlı bir çiftlik eviniz de yoktur herhalde... "-Yoktur..." -Hadi o zaman, çek arabanı... Temel boynu bükük dönüyor Dursun'un yanına; "-Ula Dursun, benim Limuzin'i sana versem Mercedes'ini bana verir misin?..." -Veririm Temel'im... "-Bir telefon etsem kendi bankamda bana hesap açarlar mı?... -Açarlar Temel 'im... "-Tamam o da kolay da... Herhalde bizim peder üçüncü katı yıkmama izin vermez..." S.Ö.Z. der ki; "-Kadınlar elde ettiklerinin, erkekler elde edemediklerinin peşine gider..." (...Slogan olan, insanları peşinden sürükleyen, trafiği aksatan müthiş S.Ö.Z.leri...) kritik "-60 yaşıma giriyorum ama müzik beni genç tutuyor... Akranlarımıza bakıyorum; hepsi göçmüş, saç kalmamış kafalarında... Çoğu 70'inde gösteriyor..." (...Edip Akbayram) *İğnelik... > Fe BLOK Bin dokuz yüz kırklarda, Çılgın bir savaş vardı. İnsanlar kaldı darda, Dünyaları karardı... Sıcak harbin gâlibi, 'Soğuk'tu garip vak'a! Yerküre elma gibi, Yarıldı iki şaka! Sonra 'Fe blok' gitti Sıfırlandı yetkisi... Dünyada çoktan bitti; Bizde kaldı etkisi! (...Sefa Koyuncu) tebeşir tozu "-Herkesin kendi görevini layıkıyla yapması başkalarının sırtından geçinmemesi ruhi yönden olgunluk ister..." (Konfüçyus) itiraf reyonu... (...isim: ali taşdelen ...şehir: istanbul ...yaş: bilinmiyor) Halamın oğlu Şenol ağabeyim itiraf etti... Şu anda hâlâ evli olduğu Hazan Hanım'la yeni tanıştıkları günler, yenge tarafından kendisine şu soru yöneltilmiş; "-Arkadaş olduğun bir bayanda ne gibi özellikler ararsın?..." Aniden sorulan bu soruya hazırlıksız yakalanan Şenol ağabeyimin aceleyle verdiği cevap gayet net olmuş, "-Zeki ve çevik..." (omer.soztutan@tg.com.tr itiraf edin, rezil edelim...) bizimkiler... Hasan Hocam milli futbolcuların konuşmasını dinleyip not alıyor... Cahit soruyor; -Başlığa neyi çıkaralım hocam?... -Başlık olarak "Vicdanını eline koy" diyebiliriz... BİLLY: Kız kardeşini seviyor musun ?... Eğer konuşursan ne olur biliyor musun ?... Senin yerine onu öldürürüm... O konuşursa da onun yerine seni... (...The Green Mile filminden) tuzaktan 
kumanda
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.