Yıldızları görmek...

A -
A +

(Pazar hikayemiz Dale Carnegie'den... Mehmet Koç gönderdi...) Savaş sırasında eşim Kaliforniya'da Mojave Çölü yakınlarındaki bir ordu eğitim kampındaydı... Onun yanında olmak için ben de orda kalıyordum... Oradan nefret ediyordum... Tiksiniyordum... Daha önce kendimi hiç bu kadar kötü hissetmemiştim... Kocam Mojave Çölü' ndeki harekatlara katılıyor, ben de küçük, derme çatma bir kulübede yalnız kalıyordum... Sıcaklık dayanılmazdı... Kaktüsün gölgesindeki sıcaklık 45 dereceyi buluyordu... Konuşacak tek kişi yoktu... Rüzgar durmadan esiyordu ve yediğim her lokma, aldığım her soluk kumla doluydu... Tamamen harap olmuştum... ... Kendimi o kadar üzgün hissediyordum ki; anne babama bir mektup yazdım... Pes ettiğimi, eve geri döneceğimi söyledim. Buraya bir dakika daha katlanamayacağımı yazdım. Hapiste olmayı tercih ederdim. Babam mektubuma, sonsuza dek hafızamda çınlayacak, hayatımı bütünüyle değiştiren iki satır ile karşılık verdi; "-İki adam hapishane parmaklıklarından dışarı baktı, biri çamur gördü, öbürü yıldızları..." ... Bu iki satırı tekrar tekrar okudum. Kendimden utanıyordum. Şu anki durumumda kendim için neyin iyi olduğunu bulmaya karar verdim:Yıldızlara bakacaktım... Yerlilerle arkadaşlık kurdum, tepkileri beni hayrete düşürüyordu. Dokumalarına ve çanak çömleklerine ilgi gösterdiğimde, bana turistlere bile satmayı reddettikleri, en sevdikleri parçaları hediye ediyorlardı. Kaktüslerin, oradaki ağaçların büyüleyici şekillerini inceledim. Çayır köpekleri hakkında bilgi edindim; çölde günbatımını izledim ve milyonlarca yıl önce çölün kumlarının okyanus tabanı olduğu zamandan kalma deniz kabukları aradım... ... Bendeki bu şaşırtıcı değişimin sebebi neydi?... Mojave Çölü değişmemişti. Ama ben değişmiştim. Zihinsel tavrımı değiştirmiştim. Böylece mahvolma tecrübemi hayatımın en heyecan verici deneyimine dönüştürdüm. Keşfettiğim bu yeni dünya beni harekete geçirdi. O kadar heyecanlandım ki bu dünya hakkında "Parlak Surlar" adlı bir kitap yazdım... Kendi oluşturduğum hapishaneden dışarı bakıp, yıldızları bulmuştum... Hayata dair... -Geri tepmesiz tüfekler geri teperler... -Avcı boy çukurunu asla senden daha cesur biriyle paylaşma... -Asla unutma ki silahın en düşük fiyat veren firma tarafından yapılmıştır... -Eğer hücumun iyi gidiyorsa, pusuya düşmüşsündür... -Bütün beş saniyelik el bombası fünyeleri üç saniyeliktir... -Kolay yol her zaman mayınlanmıştır... -Eğer düşman dışında her şey azalıyorsa savaştasınız demektir... -Eğer düşman menzil içinde ise sende öylesindir... -İzli merminin izi iki yönlüdür. Senin de yerini belli eder... -Bir şeye aşırı ve çaresiz bir şekilde ihtiyacın olduğu anda telsizler çalışmayacaktır... -Gerçekten kontrol altında tutabildiğin tek arazi, üzerinde ayakta durduğun toprak parçasıdır... -Üniforması gösterişli olan taraf kaybeder... - Murphy - bizimkiler Dadaş olmasıyla övünen ve "Bir gün yolumuz düşerse oradaki havamı görürsünüz" diyen Cemil Abi'yle Erzurum yolculuğuna çıktık... Gazete binasının önünde teslim olduk kendisine... Havaalanına giderken şoförden, Söndürün kardeşim sigarayı" diye fırça yedirerek güne başlattı bizi... 15 yıl havaalanı muhabirliği yapmış Cemil Abi'nin yanımızda olmasının rahatlığı ile X-Ray'dan 22 geçişte geçebildik... Sabah kahvaltısı ile başladığımız günün cağ kebaplı öğle yemeğini, akşam 21.30'da yiyebildik... "Çay" denince akla gelecek ilk şehirlerden olan Erzurum'daki ilk çayımızı gece 01.30'da Polat Otel'de içebildik (sallama)... O da kenarında istediğimiz limon gelmedi... İkinci günün Cemil Abi programında yer alan sabah çorbası öğleden sonra uyanmasıyla yattı... Öğlen programında olan yazı yazma işi de yatmış oldu... Bir dahakine Cemil Abi'yle Erzurum'a değil, Hasan Hocam'la Kayseri'ye gideceğim... temelin yeri Temel yine ihtiyar... Akşam karanlığında eve gelmiş ve anahtarını çıkarıp kapıyı açmaya çalışmış... Ama anahtar deliğini bir türlü tutturamıyormuş... Tıkırtı üzerine Fadime balkona çıkmış; "-Anahtarını mı kaybettin, anahtar atayım mı?..." Temel hafiften başını yukarı kaldırmış; -Yok karıcığım... Anahtarım var... Sen bana bir delik at... Yetmiş yaşındaki Temel'in nefes borusunda rahatsızlığı varmış... Doktoru günde kaç sigara içtiğini sorunca, "-Kırk elli tane içiyorum..." -Sigara dışında probleminiz yok... Bırakırsanız yüz yaşına kadar yaşama ihtimaliniz var... "-Doksan yaşına kadar yaşamak için günde kaç sigara içebilirim?..." Şifa Yemek Öğle Menüsü Domates Çorba... Piliç Şiş... Sade Pirinç Pilavı... Meşrubat... (www.sifayemek.com.tr)

300
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.