"Peşinden koşarsan, senden kaçar; sırtını dönersen peşinden gelir" sözü meşhur. Aklın müşterisi az, paranın müşterisi (taliplisi, isteyeni) çok oluyor. Çoğu, bir memuriyete veya bir şirkete girip güvenli bir gelir peşinde koşsa da, gençlerin az bir kısmı, çeşitli körükleme ve teşvikler etkisiyle veya kendi tabiatlarına uygun buldukları düşüncesiyle, müteşebbisliğe soyunuyorlar. Dijital medya ve internet dünyasındaki örnekleri görüp daha da heyecanlanıyorlar. Acaba, bunların kaçı gerçekten müteşebbis bir ruhla, kaçı da, başkasının hizmetinde çalışmamak veya çalışamamak dürtüsüyle bu işe heves ediyor? Merak ederim. Girişimcilik konulu yarışmalarda adı geçen kişileri ve projelerini gördükçe, girişimci nedretinin sebebi daha iyi anlaşılıyor. Dünyayı bütünüyle kavrayamadıkları, işi bir pazarlama projesi gibi göremedikleri ve daha önemlisi, o çok parlak sandıkları fikirlerinin prangalarından bir türlü kurtulamadıkları için, gençler, gerçek ve kazanan girişimciler olamıyorlar. Yıllardır uğraştığı bir konuda dahi neler olup bittiğiyle ilgilenmemişse nasıl başarılı olunur ki? Müteşebbis adayları ekseriya, "param yok, o yüzden projemi hayata geçiremiyorum" sıkıntısına düşüyor. Bu yanılgıdan kurtulamayıp, bu bahaneye sığınmaya devam ettikleri müddetçe, işleri yarım kalıyor. "Yürük at yemini kendi çıkarır" sözü unutuluyor. Girişimcinin bir gözü işindeyse, diğer gözü de paranın geldiği-geleceği yerde olacak. İşini iyi yapanın parası da çok oluyor. Geçen gün, "Dragons' Den" programında değişik bir şey oldu. Bir yatırımcı, girişimci adayına, "işin yeni bir iş değil, sana ben de ortak olmuyorum; ama programdan sonra bana gel, sana pazarlama konusunda önemli tavsiyelerde bulunacağım" dedi. Bence, bu genç, talep ettikleri paradan daha fazlasını kazanmak için bir fırsat kapısı aralamış oldu. Tavsiye ve akla ihtiyacınız varsa, gidin insanlardan para isteyin. Amma, paraya ihtiyacınız varsa, para değil, akıl isteyin, bol bol verirler. Bir akıl, kullanmasını bilene çok para kazandırıyor... > (Pazarola, pazartesi günleri yayınlanır.)