AVM'ler ve siyasîler

A -
A +

AKM yıkılsın yıkılmasın tartışması bir yana Türkiye'de bir AVM furyası esiyor. Sanayiciler, inşaatçılar, mağazacılar ve hizmet sektörü, tüketimin kalbi haline gelen 'Alış Veriş Merkezleri'ne doğru akıyor. Tüketicinin on binlerce çeşit ürünü ve değişik mağazaları bir arada cazip sunumlar altında hazır bulmasını, konforlu bir ortamda alışveriş yapmasını sağlayan bu merkezler; çocuklar için oyun alanları, kafeleri ve restoranlarıyla aynı zamanda bir sosyalleşme, hatta birer terapi mekânı haline geldiler. 1980'lerin sonunda başlayan bu gelişme, '90'lı ve 2000'li yıllarda hızlandı. 30 küsur şehirde AVM'ler açılmasına rağmen, kişi başına düşen mağaza alanı sıralamasında Türkiye sonlarda kalmaktan henüz kurtulamadı. Avrupa'nın 34 ülkesinde toplam 83.3 milyon metrekare alana sahip 4315 adet aktif alışveriş merkezi bulunuyor. Bin kişiye düşen alan itibariyle 734 metrekare ile Norveç başı çekiyor. Türkiye, bu sıralamada 23 metrekare ile son sıralarda yer alıyor. Daha gidilecek çok yol var. AVM'ler henüz toplumsal ve ekonomik hayatımızı tam olarak temsil edecek, bir aynası olabilecek duruma gelemediler. Ama gidiş o yönde. Organize perakendecilerin payı giderek artıyor. Günümüzün çarşıları olan AVM'lerin daha da büyümeleri, toplumun aynası olmayı ne derece başarabildiklerine bağlı. İnsanımızı anlayabildikleri, müşterileri faaliyetlerinin odağına yerleştirebildikleri, ekonomik, sosyal, psikolojik, duygusal ve kültürel anlamda müşterilerini memnun edebildikleri ölçüde daha da büyüyecekler. Ama bazı kötü örneklerinde gördüğümüz gibi, halka ve müşteriye tepeden bakmaya, onları da kendine benzetmeye kalkışır, sınırlı bir kitleye hizmet vermeye yönelir, ekonomik ve sosyal dokumuzu zorlar, siyasetçilerin yanlışlarını tekrarlarlarsa güdük kalacaklar, büyüyemeyecekler. AVM'lerin siyasetçilerden, siyasetçilerin de AVM'lerden alacağı nice dersler var. Mesela, bir AVM, kapısına güvenlikçi koyabilir ama müşteri beğenmezlik edemez. Müşteriler arasında bir ayrımcılık yapamaz. Müşterilerini "şöyle, böyle"; "şucu bucu" diye ayıklayamaz. "Sen gir, sen girme" diyemez. Onlara "almaya değil, bakmaya geldin, kalabalık etme git" diyemez. "Paran yoksa girme" diyemez. "Kılığını beğenmedim, hem niyetinden de anladım, sen hırsızlık yapacaksın" deyip onu def edemez. AVM'ler müşteriyi bir kalıba nasıl sokacağını, kendine nasıl râm edeceğini değil; müşterileri nasıl çekeceğini, gönüllerini nasıl kazanacağını düşünürler. Aksi halde, minicik bir piyasa ile yetinmek zorunda kalırlar. (Pazarola, pazartesi günleri yayınlanır.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.