Bildiğimiz gazetelerin ilk örnekleri matbaanın gelişmesinden sonra 1600 yıllarında Avrupa'da görülmüş. Yıllık, altı aylık, haftalık derken, ilk günlük gazete İngiltere'de 1702 yılında yayına başlamış. Şimdilerde, bunca geçmişine rağmen, kâğıtlı, yazılı, resimli, boyalı en büyük gazetelerin bile geleceğinden endişe duyuluyor. Her piyasa ve her mal gibi elbette medya da, gazeteler de eskiyor. Etraf devrini tamamlamış medya, gazete ve yazarlarla çevrili. Değişime ayak uyduramayanlar eskinin hayaliyle avunmaya çalışsalar da, hepsi bir bir dökülüyor. Eski havalar, eski ilişkiler, eski güçler, eski kazançlar artık yok. Kalanların kırıntıları da giderek küçülüyor. Çünkü gazeteciliğin ve gazetelerin gelir modelleri eskidi, eskiyor. Eskimenin bir ayağında, geleneksel iletişim, reklâm ve pazarlama araçlarının etki ve getirilerinin azalması yatıyor. Tek yönlü mesaj kanalları etkisini yitiriyor, etkileşimli medyanın önü açılıyor. Hızla büyüyen çeşit çeşit sosyal medya sayesinde toplum, oyunun kurallarını yeniden yazıyor. Yeni araçlar, taze ilişkiler, ilginç meslekler oluşuyor. Gazeteciliğin öteki ayağı da zayıflıyor. Gazeteciliği pazarcılık/azarcılık sanan bazı yazar ve patronlar, kimini küçültüp kimini şişirdikleri kesimler üzerinde eskisi kadar etkili olamıyorlar. Daha dün anladık ki, azarlama taifesinden bazıları azarlamayı dahi kendi tekellerinde görürlermiş. Bunlar eskimişliklerini hâlâ fark edemediler, edemiyorlar. Kâğıt ve mürekkep kokulu gazeteler bugünden yarına ölmeyecekler elbette. 3-4 asırlık bir can kolay çıkmaz. Belki bir ömür boyu daha hayatımızda kalacaklar. Ama nasıl? İşte mesele bu! Asırların ve yılların birikimleriyle kendini okuyucusu ve paydaşlarıyla gerçek bir aileye dönüştürebilen, geniş topluluklara seslenebilen, milyonlarca insanı gönül bağlarıyla bir ortak payda etrafında birbirine bağlayabilen, cüzdanlardan çok gönüllere, akıllardan çok ruhlara ulaşabilen gazeteler daha şanslı görünüyor. Bu yolda nasibi olanlara ne mutlu! > (Pazarola, pazartesi günleri yayınlanır.)