Balonlar

İtibarî bir bitiş olarak miladî yıl sonu, iş dünyasında belli işleri beraberinde getiriyor. Anlık, günlük, haftalık, aylık işlemler dışında, yıllık manzara bu sıralar kayda ve değerlendirmeye alınıyor. Saat ve takvimler olmasaydı, zamandan ve insanın bu en değerli sermayesinin nasıl tükendiğinden de haberimiz olmazdı. Ne ettik, ne bulduk? Neydik, ne olduk? Ne yapmalı, ne yapmamalı? türünden soruların cevapları elbet bir günde verilmiyor. Bir gün öncesiyle bir gün sonrası arasında pek bir şey değişmiyor. Değişmeler ağır ağır ve hissettirmeden yaşansa da, bu yıl dönümleri, genel gidişatı kestirebilmeye, yanmadan önce tencereyi ateşten çekebilmeye de yardımcı olabiliyor. Bir yıl boyunca yapılanlara bakarak firmanın gerçek başarı/başarısızlığını yanılmadan ve yanıltılmadan görebilmek kolay değil. Gönüllerde yatan aslanlar, koca bir çınar olma hayalleri, firmalarda gerçekleri görmeyi engelliyor; insanı kendi yalanlarına inanmaya yönlendiriyor. Muhasebe-vergi, kayıt-kuyut yöntemleriyle yakışıklı hâle getirilen finansal rapor ve değerlendirmeler bazı yöneticileri mutlu etse de, firmalardaki gerçekleri tam yansıtamıyor. Bu biliniyor. Ancak, bunların gerçek sanılması tehlikeli oluyor. Ülkede ve dünyada zaman zaman şişen/şişirilen ekonomik balonlar kadar, firmalarda da değişik balonlar oluşuyor. Acı sürprizlerle karşılaşmamak için, kâğıt üzerinde zenginleştiğini, işlerin yolunda gittiğini sanan firmaların, zenginliğin gerçek kaynağına dayandıklarından iyice emin olmaları gerekiyor. Firmalarda gerçek zenginliğin en baş kaynağı müşteridir. Firmanın, müşteri nezdinde sahip olduğu itibar ve tercih edilir durumda olmak, müşterilerine vaad ettiği değerleri üretebilecek beşerî, fiziksel ve finansal kaynaklara sahip olabilmek ve bu kaynakları müşteri lehine kullanabilme becerisi de önemli. Hiç değilse yılda bir, "müşteriler hakkımızda gerçekte ne düşünüyor, ne konuşuyorlar" merak etmiyorsanız, bir ihtimal, firmanızda bazı balonlar oluşmaya başlamıştır. Patlamasından korkarız. > (Pazarola, pazartesi günleri yayınlanır.)