Beyin Patron, Ayaklar Hamal

A -
A +

"Beyin bütün vücudun kayıtsız şartsız patronudur." Bu sözler, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirurji Anabilim Dalı Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Haluk Deda'ya ait. "Vücuttaki bütün organlar belli bir hiyerarşi içinde sadece beyin için çalışır. Mesela tansiyonumuz düşmeye başladığında, gözlerimiz kararır, yere yığılırız. Beyin yürüyüş pozisyonunda en yukarıda olduğu için kalp kanı yukarı pompalarken zorlanır. Beyin, bayıldığımızda yere boylu boyunca uzanacağımızı biliyor. Kendini böylece koruyor. Olay devam ederse, terlemeler başlıyor, eller, kollar soğuyor. Damarları daraltıp kanı kestiği için, üşüme hissi geliyor. "Beyin, bütün organları devre dışı bırakır ama iki organı hiç kapatmaz. Bunlardan biri kalp, diğeri akciğerdir. Bunları da kapatır konuma geldiği zaman beyin ölümü başlıyor demektir. Bunu anlamak için özel testler var. Beyin hiçbir şeye cevap vermiyorsa, ölmüş diyebiliyoruz. Beyin ölümü oluşmuşsa hasta genelde 48-72 saat içinde hayatını kaybediyor." Pazarola köşesiyle bunların ne alakası var demeyin, lütfen, okumaya devam edin. "Beynimizde her organ için ayrı bir alan var. En geniş alanı kaplayan iki organımızdan birisi dilimiz, öteki başparmağımız. Başparmağımız olmazsa hiçbir şey yapamayız. Başparmağımız olağanüstü bir organ. Dil de, tat almanın yanı sıra iletişim için çok önemli. Beyinde en küçük alana sahip organ ise ayaktır. Çünkü ayak, kaba işleri yapar, hamaldır. Futbolda 90 dakika koşuyorlar, top bir kez kocaman kaleye girince ayağa fırlıyorlar. Kale kocaman ama ayaklar çok gol atamıyor. Bir basketbolu düşünün. Futbol topundan daha büyük top 30 metreden çembere bile değmeden içeri giriyor. Futbolda bazen oyuncu kaleciyle karşı karşıya kalıyor, ama topu iki metreden kaleye sokamıyor." Haluk Hoca şunları söylüyor: "Kalbimiz için check-up yaptırıyoruz, ama beynimizi kontrol ettirmek aklımıza gelmiyor. Kalpten beyne giden 4 ana damar var. Bu damarlarda bir tıkanıklığın başlayıp başlamadığını anlamak zorundayız. 50 yaşı geçen her insanın, yılda bir kez boynundaki damarları kontrol ettirmesi şart." Bir işletmede beyin neye tekabül ediyor, dil neye karşı geliyor? Bir işletmenin eli-kolu nedir, ayağı neresidir? Kalbi nedir? Akciğer görevini kimler yerine getirir? Benzerlikleri biraz daha genişletip, kaşları gözleri, ağzı kulağı, mesaneyi safrayı, dişleri tırnakları, velhasıl bütün organları işletmedeki görevlerle eşleştirmeye çalışsak? Kimbilir, ne gibi benzerlikler, paralellikler ve daha önemlisi iş âlemi için ne gibi değerli dersler çıkartırız! Vücutta bütün organlar birbirleriyle ahenkli bir iş birliği içinde faaliyet gösterirlerken, çoğu işletmelerde niye böylesi bir ahenk yoktur? Neden her bölüm kendini bir şey, diğerlerini yok sayıp, "her şey bende başlar, bende biter" havasında davranır? Neden işletmedeki her organ, kendi varlığının, çalışmasının ve başarısının başka organlara bağlı olduğu gerçeğini algılayamaz? Neden işletmedeki asıl patronun, yani işletmenin beyninin müşteri olduğunu kimselere anlatamayız? Beyinsiz bir bedenin bir işe yaramayacağının farkına varamayız? Müşterisiz kalmış bir firmanın, bastonla payandayla, teşvikle sübvansiyonla, sun'i teneffüsle çok yaşayamayacağını niçin düşünmeyiz? Para pul için, üretim imalat için, alım satım için sürekli denetimler (check-up) yapıyoruz da, niye asıl patron olan müşteri için, müşterileri kendine iş ve müşteriyi bilim edinen pazarlama için denetim, araştırma, tektik ve tahlil yaptırmıyoruz? Beyine "yeterli kan" gelip gelmediğini, beynin "diğer organların kontrolünü" elinde tutup tutmadığını, beynin randımanlı çalışıp çalışmadığını ölçtürmüyoruz? Beyinsiz işletme kötürüm kalıyor. > (Pazarola, pazartesi günleri yayınlanır.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.