Yıllardır, ümitle korku, sevinçle hüzün, kazançla kayıp bir arada yaşayıp gidiyoruz. Kâh düşüyor, kâh kalkıyoruz. İnşallah, düştüğümüz her yerden "bir avuç toprakla" kalkanlardan oluruz. Bir avuç toprak, anlayana, ders için yeter. Bu kadarcık toprakta dünyada bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün insanlardan daha fazla sayıda organizma yaşıyor: 1000 milyar bakteri, 10.000 mikroskobik boyda kök ur solucanı ve 25.000 km mantar! Siyaset, iş ve pazarlama dünyamıza toprağın altında nice dersler var. *Bitkiler, topraktaki birtakım "görünmez mikro-organizmalar" olmadan büyüyemiyor. İş, bu "görünmez"leri görebilmekte. İşinizdeki "görünmezler"in farkında mısınız? *Kök bölgesi Ritosfer'de, bitkilerle topraktaki canlılar arasında nice alışverişler var. Bu alışverişler olmadan bitki yaşayamıyor. "Alışveriş yoksa, hayat yok." Yoncanın köküne yerleşen yumru bakteriler azot üretiyor, bunu yoncaya veriyor, karşılığında beslenmesi için gerekli tatlı bitki özünü alıyor. Gelişmek için ikisi de birbirine muhtaç. Tıpkı firmanın müşterisine, müşterinin de firmalara ihtiyaçları gibi. *Bitkilerin %80'inden fazlası mantarlarla sembiyoz yaşıyor. Zehirlisi var, hastalık bile sayılır. Ama hepsi öyle değil. Toprağı yararlı mantarlarla beslemelisiniz. Firma-müşteri "sembiyozu" kendiliğinden gerçekleşmiyor, "kültür tarımı"na, seracılığa, ekip-biçmeye ihtiyaç var. *Uzmanlar, "Bitkiler ve toprak organizmaları arasında bir tür nefrete dayalı aşk yaşanır" diyor. Bazen, bitki ve diğer canlılar arasındaki alışverişler sahtekârlığa ve karşılıklı yardımlar ise hırsızlığa dönüşebiliyor. Bitkiler, bir yandan uyarı maddesiyle (promosyonla) mantarları köklerine çekerken, onların kök uçlarına yerleşmelerine karşı kendilerini koruyabilmeli. Güllere, asmalara ve diğer bitkilere musallat olan azgın mantarlarla mücadele gerekiyor. İş ve müşteri-firma ilişkilerinde de aşk nefrete, evlilik savaşa dönüşebiliyor. Bunları bir arada yaşamanın yolunu bulanlar kazanıyor. *Üçlü sembiyoz halinde yaşayan bitkiler de var. Bu bitkiler, mantarla beslenen diğer bitkilerden yararlanıyor. Bir bakıma, (iş hayatında olduğu gibi) bazı "aracılar" kullanıyorlar. Veya, bazı tembel bitkiler (rantiyeler gibi), kök dünyasındaki karmaşık ilişkilere dayanarak, komşu ağaçtan beslenen mantarlardan yararlanıyorlar. İneği besleyenle sütünü sağan, müşteriyi hazırlayanla onu kapan, suyu getirenle testiyi kıran, vergiyi verenle yutan aynı kişi olmayabiliyor. *Kimilerini "Ne mantar adamsın" deyip aşağılasanız da, mantarlar, bitkilerin su, azot ve fosfat ihtiyacını karşılar, onları zararlı böceklerden korurlar. Ama, azarlarsa, kökleri bozabilirler de. *Bazılarına "mikrop" gözüyle baksanız da, bakteriler, azotu birleştirir, köklerin çevresindeki toprağı temizler ve bitkilerin kök salmasına yardımcı olurlar. Ama, dikkat etmezseniz, köklerin içine sızıp zarar da verebilirler. *İçinizden onları "ezip öldürmek isteği" geçse de, böcekler, örümcekler ve solucanlar, toprağı havalandırırlar ve dışkıları gübre olur. Açtıkları tünellerle su ve gazların derinlere ulaşmasına ve köklerin beslenmesine yardım ederler. Bir avuç toprağın da "canı" var. Ve bu "can"lar ve aralarındaki "alışveriş" sayesinde, bitkiler, canlılar, insanlar "can buluyor". Bu toprakta herkese yer var. Kimseyi hor görmesek. Birbirimizle çok yönlü sembiyotik ilişkiler içinde olduğumuzu farketsek. Alışverişlerimizin önünü kesmesek. İş dünyasında da, pazarlama dünyasında da, siyaset dünyasında da, AB ile ilişkilerde de... "Gafil olma, akıbet, yer, yer seni."