Sohbetler de, medya da seçime kilitlendi. Seçim hangi kilide anahtar olacak bakalım. Vehim ve korkular kimilerine kilit üstüne kilit, düğüm üstüne düğüm attırıyor. Çözümsüzlük katmerleşiyor. Komplolara, senaryolara kurban mı gidiyoruz; yoksa kendi ayağımıza kurşun mu sıkıyoruz belli değil. Kendi stratejimizi mi oynuyoruz, başkalarının oyununa mı geliyoruz, bilmiyoruz. Ortalık toz duman. Akıl mantık, hesap kitap, strateji, plan, program; ara ki bulasın. Medya ve meydanlar dışında pencerelerin ardında milyonlarca can, milyonlarca hayat var. Her biri her sabah yeniden uyanıyor. Kiminin işi var, kimi işsiz ve çaresiz. Hepsi yiyor, içiyor, tüketiyor, daha fazlasını istiyor. Hiçbirinin yaşadıkları hayat kendilerinin değil. Siyasetçinin, firmaların, kurum ve kuruluşların, teşkilatların, birliklerin, ittifakların, rekabetlerin, çevrelerinin, ailelerinin kendilerine dayattığı hayatları yaşıyorlar. Her hayat eninde sonunda bir çarşı-pazara bağlı. Hayatlar pazarda yaşanıyor. Ya alıyor, ya satıyoruz. Çarşı-pazarlar, hayatla ve gerçeklerle yüzleşme noktaları. Pazardaki mallar, alıcılar-satıcılar, olup bitenler, alınanlar-satılanlar, hepsi ülkede, bölgede, şehirde, mahallede yaşanan hayatların birer aynası. Pazarına bak kendini gör. Global pazarlardan, siyaset pazarına, dış pazarlardan iç pazarlara, alışveriş merkezlerinden çarşılara, pazarların hepsi birbiriyle ilişkili. Pazarlara hâkim olan, insana; insana hâkim olan, pazarlara hükmediyor. Bir pazardaki hâkimiyet başka pazarlara da yansıyor. "Siyaset pazarı" ve "seçim pazarı" global pazarlardaki hâkimiyet kavgasının tam bir aynası. Pazarlar değiş-tokuş, al gülüm ver gülüm yerleri. Pazarlar iş başarma, alma ve verme hünerlerinin sergilendiği gösteri alanları. Pazarlar siyaset ve ekonominin de can damarları. Pazarların kuralı o ki, önce düşünceler, sonra söylemler ve söylevler, daha sonra eylemler pazara sürülüyor. Düşünenler, üretenler, sesini çıkaranlar ülkelere, pazarlara, kitlelere hâkim oluyor; mallarını satıyor, kazanıyorlar. Kavga edenler kaybediyor. Kavga yerine yenilik ve buluş yapacak, değer üretecek, dışarıda kazanıp içeride harcayacak, dünün ezberlerini bozacak, devletten beslenmeyecek, piyasa ekonomisini, rekabeti, dünyayı, demokrasiyi ve müşteri kavramını özümsemiş yepyeni ekiplere çok ihtiyacımız var. 23 Temmuz sabahında böyle bir ekiple tanışabileceksek, böyle bir umut varsa, ne âlâ. Değilse, çekiver kuyruğunu... > (Pazarola, pazartesi günleri yayınlanır.)