Milletçe hepimizi etkileyen ve gelecek nesilleri de etkileyecek gibi görünen, her biri kendi başına asrın olayı sayılacak nitelikte nice değişim ve dönüşümü, muhalifleri şok, muvafıkları mest eden nice olayları, baş döndürücü bir hızla peş peşe yaşıyoruz. Hayal bile edilemeyenler bir bir gerçek oluyor. İnsanlar iyi olursa Hak'tan kötü olursa kuldan bilseler de, elbette bu işler kendiliğinden olmuyor. Sebepler âleminde, her sonucun bir başlangıcı, her eserin görünür bir müessiri var. Görevi her şeye, ama önce değişime karşı çıkmak olan, görünür-görünmez, açık-kapalı her türlüsüyle muhalefetin bitip tükenmez atakları ve lafları bir yana, memlekette işler düzgün giderken (yani, herkes kazanır, geleceğe umutla bakar, hevesle işine sarılırken) pek çatlak ses çıkmıyor. Amma, işler düzgün gitmiyorsa, yarınların daha da kötü olacağına dair bir hava esmeye başlamışsa, baş sorumluların işleri bir kat daha zorlaşıyor. Böylesi kritik dönemlerde kitlesel iletişim daha da önem kazanıyor. Yerine göre, bir kelime bile kritik olabiliyor. Firmalarda bile, satışlar iyiyken, kimse satış ekibini aferinlemiyor. Ama aksi durumda bütün kabahatler, satış ekibine yıkılıyor. 'Siz satmayı bilemediniz' deniyor. Satışın bir sonuç olduğu, bu sonucun ortaya çıkmasında herkesin, firma içi ve firma dışı bütün faktörlerin, hatta bazen konjonktürün bile etkili olduğu gerçeği unutuluyor. Başbakanlar, bir bakıma bütün bir ülkenin CEO'sudurlar (Baş İşletme Sorumlusu). Liderlik, iletişim, koçluk, problem çözücülük, hitabet gibi bütün yöneticilerde bulunması gereken vasıfları yanında, bir CEO'nun, ama sadece onun, yapması gereken en temel ve en kritik görev, "iç değişkenlerle dış dünya arasında bağlantılar kurmak, kısa vadeli menfaatlerle uzun vadeli kazançları dengelemek, yeni değerler ve standartlar oluşturmak ve bunları halka "satmak"tır." (Laf aramızda, bu görev tanımı pazarlama yöneticisine de tam uyar.) "Söz ola kese başı" dedi diye kimse Başbakana kızmasın. Herkes önce kendi üzerine düşen sorumlulukları adam gibi yerine getirsin. Üstüne vazife olmayan işlerle zaman ve enerji tüketmesin. Halkın inanıp güvenip başa getirdiği, emaneti teslim ettiği kişi, bırakın da aslî görevini yapsın ve ülkemiz bir an önce selamete çıksın. Pazarola, Hayrola! (Pazarola, pazartesi günleri yayınlanır.)