Çimlere bas(tırt)mayın!

A -
A +

Geçenlerde yaşadığımız, tarihî kar fırtınasının ardından etraf bembeyaz kesilmişti. Karda yürüyenler, ister istemez, karda iz bırakmışlar, yollar oluşturmuşlardı. Dikkat ettim, bu yollardan bazıları, normalde insanların yürümesine tahsis edilen yollardan farklıydı. Onlarla örtüşmüyordu. Özellikle çocuklar ve ihtiyarlar kendilerine daha kestirme, daha değişik yollar bulmuştu. Hemen her park ve bahçede yasaklar kadar, "istenmeyen" patikalar oluşur. Nedense, "Buyurun, istediğiniz yerden yürüyün" denince bir yoldan, "Yol budur, bu yoldan yürüyeceksin" dendiğinde başka yoldan gidiyoruz. "Çimlere basmayın", "Çiçekleri koparmayın", "Çöp dökmeyin" ve benzeri yazıları gördüğümde hep aklıma gelir. Böylesi levhaları oraya buraya yerleştiren yasakçılar (ve dahi baskıcılar) pazarlamayı gerçekten tanısalardı, bu kabil "yasak"ların işe yaramayacağını, hatta ters etki yapacağını öğrenirler ve yasaklamaya hiç ihtiyaç duymazlardı. Pazarlama gözlüğüyle bakabilseler, hem yasaklayanlar, hem de yasaklananlar daha mutlu olacaklardı. Belediyeciler, site yöneticileri, mağaza sahipleri, yöneticiler ve hatta siyasetçilerin "çimlere basmayın" yanlışından alacakları çok dersler var. İnsanlar kendi yollarını serbestçe seçebildikleri zaman daha mutlu, başkaları tayin ve empoze ettiği zaman daha huzursuz oluyorlar. Her işin "püf noktası" olduğu gibi, müşteriyi memnun ederek müşteri çekmenin de inceliği burada. İnsanlara kendi seçimlerini serbestçe yapma imkanı sağlayacaksınız. Seçim şansı sunduğunuzda, müşteriler, kendilerine önem verildiğini hissediyorlar ve kendilerine önem verenlerden alışveriş ediyor, kendilerini takmayanlardan kaçıyorlar. Müşteriye seçim şansı verilmezse, o kendisi seçim hakkını başka şekilde ve başka yerde kullanıyor. Başarılı firmalar bu işi iyi biliyorlar. Pazarlamacı, insanı tanıyacak, davranışını çözecek. Ama, nasıl davranacağını ona öğretmeye kalkışmayacak. Akışına, huyuna, suyuna gidecek. Müşterisini etki altına alıp, emellerine râm etmeyi pazarlamacılık sananlar yanılıyorlar. "Müşterinin nabzına göre şerbet vermek" sözünde yanıldıkları gibi. Pazarlama, müşterinin önünde onun hoşlanacağı gibi cilve yapıp, "kıvırtıp", arkasından bildiğini yapmak değil. "Şerbetin ne olacağına müşteri karar vermeli." Dünya ve insanlar nereye gidiyor bunu bilmeli ve zıddına gitmemeli. Bayram haberlerinde üzülerek gördük. Kalabalığın nereye aktığına aldırmayıp kestirmeden gidince izdiham oldu, 254 hacı ezilerek öldü. Müşterileri için daha neler yapabileceklerini merak eden pazarlamacılara, çocukların davranışlarını yakından incelemelerini tavsiye ederiz. Bütün çocuklar, hep ister ve hep kendi istediklerinin yapılmasını beklerler. İstemediği bir oyuncağı zorla beğendiremezsiniz. Halbuki çocuklar bütün nesneleri birer oyuncak olarak görürler. Bir çocuğun elindekini çekip alamazsınız. Elindekinde gözünüz varsa, ona başka bir şey vermelisiniz. Çocuklar nasıl her türlüsüyle yasaklardan hoşlanmıyorlarsa, biz müşteriler de önümüze konan engellerden ve yasaklardan hoşlanmıyoruz. Pazarlama yasak koymaz, seçenek ve çözüm sunar. Mağazaları, ürünleri, evleri, çimenli bahçeleri tasarlayanlar, yasaları yapanlar, vergileri koyanlar lütfen bizi izlesinler. Bizim gittiğimiz yönde önümüzü açsınlar. Başkasının açtığı yollardan gitmek hoşumuza gitmiyor. Yolumuzu açsınlar, bize çimleri çiğnetmesinler.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.