Çok şey için bir şey

A -
A +

Çok şey satmaya kalkan bir şey satamıyor. Bir şey satan çok şey satabiliyor. Bu köşelerde çok laf ederiz, ama aslında derdimiz "bir şey" diyebilmektir. Bir şey diyebilmişsek çok şey anlatmışızdır. Satış işindekiler bilir, mal satmadan önce güven satılır. Hipermarketlerde onbinlerce çeşit var. Bunlar tek tek satılmıyor. Markasını beğendirmiş, müşterisinin güvenini kazanmış, müşterisinin ayağını alıştırmış bir market, raflarındaki bütün malları satmış demektir. İş ve siyaset dünyasının temel kavramlarından strateji de buna benziyor. Çok şey satmak için önce bir şey satmanın adı. İşletmenin tümünü ve müşterileriniz dâhil herkesi hangi noktada buluşturacağınızı tespit ediyor ve bunu herkese bir kelimeyle anlatıyorsunuz. Stratejiniz isabetliyse müşterileriniz dâhil herkese her şeyi satabiliyorsunuz. Odaklanma da öyle. Firmanın bütün imkân ve kabiliyetlerini bir konuda yoğunlaştırıyorsunuz, satıyorsunuz ve başarılı oluyorsunuz. Ya liderlik? O da öyle. Çok şey satmak için bir şey satıyorsunuz. Herkes sizin önderliğinize tâbi olup peşinizden gidiyor. Liderliğinizi satabilmiş, kabul ettirebilmişseniz kitlelere çok şey satabiliyorsunuz. Ferhat'ın dağları delen aşkı, "maksat sahibi deli gibidir" sözü, "divanesi ikimiz kaldık" dizeleri de öyle. Aşk, sevda, güven, itimat varsa her şey var, bunlar yoksa hiçbir şey yok. Bir şeye kavuşan her şeye kavuşuyor. O'na kavuşamayan hiçbir şeye kavuşamıyor. Geçen hafta, en büyük meyve sebze pazarımız durumundaki Rusya, Türkiye'den alımlarını durdurdu. Üretici de, Tarım Bakanı da, taşımacılar da zarar gördü. TIR'lar sersefil oldu. Önce güven satmak lazımdı. Anlaşılan güven kayboldu. Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru hattının açılmasıyla bir ilgisi var mı bilemem. Ama karşılıklı güven çok önemli. Güven satarsak, sebze-meyve de satarız. Geçen hafta, biri canlı yayında olmak üzere üç bakan değişti. Belki beklenen bir nöbet değişimiydi. Belki de "hükümet durgunlaştı" tarzındaki değerlendirmeler için bir cevaptı. İçte ve dışta ciddî adımların atıldığı bu dönemde, hükümetimizden kendine güven kazandıracak, milletçe hepimize heyecan verecek, bizleri odaklayacak, bir ulus olduğumuz hissini verecek, aramızdaki zıtlaşmaları giderecek, yeni hedefler ve yeni görevler bekliyoruz. Başbakanın eski günlerdeki liderliğini daha güçlü olarak yeniden konuşturmasını bekliyoruz. Fransa ve Hollanda'da halk AB Anayasasına "hayır" dedi. Anlaşılan o ki, birleşik bir Avrupa fikri, Birleşik Avrupa Devletleri kavramı, bu ülke insanına henüz satılamamış. İnsanlar kendilerini hâlâ kendi milletlerinin, kendi mahallelerinin sınırları içinde düşünüyorlar. Sınırları kafalarından söküp atamamışlar. Zenginler kulübü TÜSİAD Baş Müzakereci Yardımcılığı için harekete geçmiş. Bu nasıl bir iş? Hem hükümetlere tepeden bakacaksınız, kendi insanınıza güvenmeyeceksiniz, hem de yardımcılığına talip olacaksınız. Başbakana başka projeler de götürmüşler. Aralarında Türkiye'yi tanıtma projesi de varmış. Türkiye'nin tanıtımı hepimizin işidir. TÜSİAD Türkiye'yi ve Türk halkını ne kadar ve nasıl tanıyorsa, Türkiye'yi de ancak öyle tanıtır. Önce güven. Önce sevgi. Boğaziçi'ndeki malum zevat Türkiye'nin meselelerinden çok uzaktalar diye şikâyet ediyoruz. Tarihin gerçeklerini tartışmadan önce, yazarından çizerine, profesöründen rektörüne, iş adamından bürokratına, aydınından okumamışına herkese, ulus, tarih ve vatan sevgisi satmalıydık. Birbirimize güvenmeyi ve sevgiyi satamadıkça, kimselere başka bir şey satamayacağız. Türkiye sevdasını bu gönüllere satabilirsek, bu bir şeyi satabilirsek, çok şey satabiliriz. Hem bu kesime, hem de bütün dünyaya. Ümitsiz değiliz. Belki bir gün onlara da sevgi satarız... ..... NOT: Şinasi Teşneli'yle öğrenciliğimizden beri kardeş gibiydik. Dün rahmet-i rahmara kavuştu. Can kardeşime rahmet, ailesine ve dostlarına sabrı cemil dilerim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.