Cumbadan Rumbaya

A -
A +

Seçimler hayatımızdır. Lakin biz bazı seçimlerimizin farkına bile varamıyoruz. Şimdi varsa yoksa "köşk" ve "koltuk" seçimleri gündemde. Niyet okumalar, anketler, kılık kıyafetler, beyanatlar, haberler, inceden inceye taktikler gırla. Sıradan bir vatandaş da olsak, büyük sorumluluklar sırtlanmış bir kişi de olsak seçimlerimizde "seçmelik" ile "saçmalık" arasında kararsız kalabiliyoruz. Seçmeceler yerine saçmaları alabiliyoruz. Seçim işi bir karar süreci. Süreç de seçimlerden oluşuyor. Neye dikkat edileceğiyle başlayan, ne zaman, nerede, neyi, neden, nasıl, niçin, ne maksatla, ne kadar, neyle yapacağının ifadesi olan belli iş ve eylemlere varıncaya kadar sürekli seçim-karar-tercihle karşı karşıya kalıyoruz. Pazarlamacıların işi, müşterilere-seçmenlere kendi malını, markasını, firmasını, adayını tercih ettirmek, karar sürecindeki seçimleri kendi lehine çevirmek. Siyasetçiler, medya, firmalar, markalar çeşitli "numaralarla" dikkatleri çelebiliyor, ama arkasını pek getiremiyorlar. Dikkat çekmek kadar, bunu sürdürmek, zihinlere atılan çengellere bir şeyler yüklemek, sunulanlara karşı arzu ve iştahı kamçılamak, vakti saati geldiğinde eyleme davet etmek, eylemden sonrasını da düşünmek, ardından bir keyif kahvesi içirmek, hep yanında olunacağı mesajını karşı tarafın gönlüne sindirmek de lazım. Dillerden düşmeyen adıyla "Yeni Ekonomi", müşteri-üretici, seçen-seçilen arasındaki ilişkileri teknolojinin de desteğiyle kökünden değiştirdi. Küresel ekonomiyle birlikte rekabet kıyasıya yaşanır oldu. Evrensel kurallar yerini güçlü olanın kurallarına bırakıyor. Yeni güç kaynakları beliriyor. Seçiciliği gün geçtikçe artan müşteriler de güçlerinin farkına varıyorlar. Müşteriler bir yandan güçleniyor ama diğer taraftan bir müşteri olarak seçim yapmakta zorlanıyorlar. Bilgi ve iletişim çağında tüketiciler her yıl bir önceki yıla göre 2 kat daha fazla bilgiyi-alternatifi değerlendirmek zorunda kalıyorlar. Eskiden haber bülteni deyince akla sadece akşam yedi ajansı gelirdi. Şimdi neredeyse her hafta bir Haber TV, her gün bir haber sitesi yayına başlıyor. Bir milyar internet kullanıcısına açık sitelerin sayısı saniyede binlerle çoğalıyor. Uydu üzerinden evinize binin üstünde TV yayını ulaşıyor. İstenmeden gönderilenleri önleseniz bile her gün e-postanıza ulaşan maillerin haddi hesabı yok. Şahsen merakım dolayısıyla pazarlama bloglarının tam bir listesini oluşturmaya çalışıyorum, hemen her gün yenileriyle karşılıyor, dikkatimi toplayamıyor, hangisine yetişeceğimi bilemiyorum. Bilgi çağı müthiş bir zaman fukaralığını da beraberinde getirdi. İş dünyasında insanlar bir ikilemle karşı karşıyalar. Kısıtlı zamanda hem kendi dikkatlerini nereye/nasıl yönelteceklerini, hem de müşterilerin ve çalışanlarının dikkatlerini nasıl çekeceklerini, nereye toplayacaklarını belirlemek zorundalar. Hem dikkat toplamak, hem de üretmek durumundalar. Dikkatimizin talipleri de, müşterilerimizin dikkatlerine sunulanlar da hızla artıyor. Dikkat çekmeden iş yapamıyor, ama dikkat çekme işinde giderek daha da zorlanıyoruz. Her işte başarı, dikkati doğru yerlere yöneltip, yoğunlaştırmaya bağlı hale geliyor. Pazarlama zihinlerde yaşanan bir yarış, gönüllerle oluşturulacak bir bina. Dikkat çeken numaralarla girilen kapının ardından ilgi, arzu ve eylem odalarına girilmedikçe mutlu olunmuyor. Soytarı dikkat çekiyor, ama para sirk sahibine gidiyor. Cumbada takılıp kalanlar Rumba yapamıyor. (Pazarola, pazartesi günleri yayınlanır.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.