Daha çok kongre daha güçlü bir Türkiye

A -
A +

Bir TV reklâmında iki yaşlı dosttan biri diğerine, "Sen zaten bu programı sevmezsin, artık gidersin" diyor, diğeri de, "Niye gidecekmişim, ne güzel Pakpen'li evi bulmuşum" deyip koltuğa iyice yerleşiyor. Onun gibi ben de, "siz zaten Pazarola'yı okumazsınız, artık başka köşelere gidersiniz" diyeceğim. Ama yine de siz bilirsiniz. Haberiniz oldu mu, bilmem. Geçen hafta İzmir'de bir Pazarlama Kongresi yapıldı. Geçen ay da İstanbul'da Marketingİst düzenlenmişti. Kendilerine "Pazarlamanın emekçileri" sıfatını yakıştırdığım onbinlerce pazarlamacı Marketingİst ile hayatın içine girmeyi başarmışlardı. Gel gelelim, 11. Ulusal Pazarlama Kongresi'ne katılan MarketingEğitist'ler (pazarlama eğitimcileri) veya (İzmir'i de katarak söylersek) Pazarlamaİzm'ciler) varlıklarını ne halka ne de pazarlamacılara hissettiremediler. Pazarlama sevdalılarının bunun sebepleri üzerinde durup düşünmesi lazım. PazarlamaEğitistleri'nin kendilerinin tam beceremedikleri ve daha henüz birbirlerine bile doğru dürüst anlatamadıkları pazarlamayı iş âlemine ve halka nasıl anlatacaklarını cidden merak ediyorum. Pazarlamanın kongresi olur da kongrenin pazarlaması olmaz mı? Olur, olmasına da, "Pazarlama" gibi "Kongre Pazarlaması" da maalesef hak ettiği bir değere ve öneme sahip olamadılar. "Kongre Pazarlaması"nın incelikleri bir kitap doldurur. Birkaç noktasına işaret ederek yazımızı tamamlayalım. Bir kere kongre düzenlemekle kongre pazarlamanın ayrılmaz ikizler olduğunu baştan kabul etmek lazım. Bir kongre önce doğru bir fikirle doğar. Bu fikir etrafında onlarca yıl sürecek, onbinlerce kişiyi ilgilendirecek bir ilişkiler ağı tasarlanır. Pazarlamanın bir 'emprezaryo' bir 'maestro" olma görevi o anda başlar. Ondan sonra yıllar sürecek bir hazırlığa girişilir. Kongreyi kim düzenleyecekse, önce bu fikri ve konuyu kafasına iyice yerleştirir. Bunu, konunun ilgili uzmanlarına "satar". Bu arada kongrenin planları hazırlanır. Bütçesi, muhtemel yerler, tesisler, organizasyonu, ilgili kişiler, nasıl etkilenecekleri, yerin ve mekânın hangi yönlerinin öne çıkarılacağı, hangi tür konulara el atılacağı, o yılki temanın ne olacağı, tanıtımın nasıl yapılacağı, "müşteri çekmek", katılımı arttırmak için neler yapılacağı, kimlerle ilişkilere geçileceği, kongre sırasındaki gezi, konuşma, yemek, toplantı, tartışma, uygulama vs. türünden faaliyetler, kimlerden destek alınacağı, sponsorluklar, şovlar, kongre duyuruları, yayınlar, aktiviteler ve benzeri bir dizi faaliyet, büyük bir orkestra titizliğiyle hazırlanır. Günü gelince hazırlıklar sahneye konur, oyun, yani kongre, oynanır ve kongre sonrası faaliyetlere girişilir. Öncesiyle, sırasıyla, sonrasıyla tam bir pazarlama süreci yaşanır. Ardından kongrenin biri biter, diğerine başlanır. Vesaire. Memleketimiz kongre pazarı bakımından her türlü imkân ve avantaja sahip. Denizli, Bursa, Konya, Kayseri, Trabzon potansiyel vadeden şehirler. Kongrenin konusuna ve katılımcılarına bağlı olarak minicik bir köy/kasaba dahi kongre için çok cazip bir mekân olabiliyor. Davos'u ne zannediyorsunuz? Bir kongre turisti normal turiste oranla dört kat daha fazla para bırakıyor. Türkiye'nin kongre gelirlerini kolaylıkla on katına yani 2 milyar dolara çıkarabilecek potansiyele sahibiz. Yeter ki, birileri "kongre pazarlaması"nı ciddiye alsınlar. İşi iyi yapsınlar. "Kongre pazarlaması" sadece kongre turizminden ibaret değil. Kongrelere katılanlar da sadece turist değil. Biliyoruz ki, kongreye katılanlar kendi ülkelerinde belli konularda ilerlemiş, bilinen, karar verici, bir laf ettiği zaman sözü dinlenen insanlar. Bu insanları memnun edebilirseniz, dünyaya derdinizi anlatabiliyorsunuz. Dünyaya sesimizi duyurmak istiyorsak, yaz-kış bol bol kongre yapmalıyız. Daha güzel bir Türkiye için daha çok kongre, lütfen. > (Pazarola, pazartesi günleri yayınlanır.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.