Dil olmadan fiil olmuyor

A -
A +

"Yazılarınızı beğenerek okuyorum. Son yazınızda tabela ve levha düzenlemelerinin ne kadar ihtimam gösterilmesi gereken bir konu olduğunu da çok güzel açıklamışsınız. Ben Kuzey Arizona Üniversitesi'nde dilbilimi üzerine doktora yapan bir öğrenciyim. Şu anki araştırmamın bir parçası olarak Türk Dil Kurumu ekonomi terimlerinin siz yazarlarca nasıl karşılandığını bir internet anketiyle yoklamaktayım. Araştırma sonuçları "dil ve terim düzenleme" alanına katkıda bulunacaktır. Saygılarımla. Erkan Karabacak" Araştırma ve araştırmacıya değer verilen bir ülke, başka memleketlerdeki problemlere de ilgisiz kalamıyor. Kendi memleketimde, kendi problemlerimize biz niye uzak kalıyoruz? Hayıflandım. Dilde ve terimlerde birlik olmadan beyinlerin anlaşmaları mümkün değil. Hele bilim yapmak hiç mümkün olmuyor. İşletmecilik alanında işlerimiz de dilimiz de Amerikan hâkimiyeti altında. Yabancı kelimelerle ve yabancı kavramlarla düşünmek ve bunların havasında davranmak zorunda kalıyor, kendimiz olamıyoruz. Kullanmak zorunda kaldığımız İngilizce pazarlama terimlerinin yerine halkın-herkesin anlayacağı Türkçe karşılıklar bulmakta zorlanıyoruz. "Pazarlama Terimleri" konusunda bildim bileli, akademik bir kargaşa yaşanır. Bir sözlükle işin hallolacağı sanılır ama bir türlü sonuç alınamaz. Pazarlamanın kendisinin ne olduğu konusunda bile ciddî bir "kafa karışıklığı" yaşanır. Pazarlama, herkes için, her kullanıldığı yerde aynı manaya gelmiyor. Hâlâ pazarlama ile satışı birbirine karıştıran milyonlarca insan var bu memlekette. Firmalar satış azlığından, talep yetersizliğinden, stok birikiminden, rekabetten yakınıyor, çözümü satışta arıyorlar. Sıkıntıların pazarlamanın doğru anlaşılmamasından ve "pazarlama yetersizliğinden" kaynaklandığını atlıyorlar. "Elimdeki malı ne yapsam da satsam" arayışından uzaklaşıp, farkında olunan veya olunmayan bir ihtiyacı keşfeder, farkına varılmasını sağlar ve bunu farklı ve herkesten daha doyurucu bir biçimde karşılarsanız rekabette öne çıkmada fazla zorlanmazsınız. Ya yeni köyler bulacak veya eski köye yeni adetler getireceksiniz. Pazarlamanın belli bir ürünü piyasaya sürmeye hazır hale geldiğinde akla gelecek bir konu olmadığını, daha bir işe girişmeden evvel pazarlamanın başlaması gerektiğini halkımıza bir türlü anlatamadık. Pazarlama 'haydi ben de bir şeyler yapayım' dediğiniz anda doğuyor, işini yapmaya başlıyor. O şeyin ne olacağını bulmanız için araştırmalar, analizler yapmanız, tecrübe ve birikimlerinizi konuşturmanız gerekiyor. Daha sonra bu fikir, firmadaki bütün elemanların da katılmasıyla birlikte, müşteriye hitap edecek, onu çekecek, onu memnun edecek bir ürüne ve sunuma dönüştürülüyor. Satış, ancak bir ürününüz varsa söz konusu oluyor. Pazarlama ise, ortada henüz ürün yokken başlıyor. Pazarlama, şirketinizin, insanların neye ihtiyaçları olduğunu ve onlara ne sunması gerektiğini anlamak için yaptığı ev ödevidir. Pazara nasıl bir ürün sürüleceğini, ürünün nasıl fiyatlandırılacağını, dağıtımın nasıl yapılacağını pazarlama belirler. Daha sonra sonuçları denetler ve pazara sunulanları zaman içerisinde geliştirir. Pazarlama, bir ürünün hayatına son vermenin gerekip gerekmediğine ve bunun zamanına da karar verir. Pazarlama, bir şirketin bütün çalışanlarıyla birlikte bir ürünün bütün hayatı boyunca, doğma-büyüme-ölme aşamalarını yöneten-gözeten bir anne-baba gibidir. Pazarlama, bir firmanın belkemiği ve beyni mesabesindedir. "Zurnanın son deliği" olan satıştan çok başka bir şeydir. Pazarlama adına doğru şeyler yapmak istiyorsak önce pazarlamanın ne olduğu üzerinde bir anlaşalım diyorum. Dil olmadan fiil olmuyor.

300
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.